Şükran Ovalı: İşte bu, mahalle baskısı dediğimiz şey

Güncelleme Tarihi:

Şükran Ovalı: İşte bu, mahalle baskısı dediğimiz şey
Oluşturulma Tarihi: Eylül 27, 2020 07:00

Birbirlerini ilk kez bir doktorun bekleme salonunda gördüler. Devamı futbolcu Caner Erkin’in azmi sayesinde geldi... Oyuncu Şükran Ovalı’nın kendisiyle ilgili önyargılarını değiştirmeyi başarıp onu evliliğe ikna etti. 3.5 yıl önce nikâh masasına oturdular, iki yıl önce kızları Mihran Ela’yı kucaklarına aldılar. Uzun bir pandemi arasından sonra oyunu ‘Evlat’la yeniden sahneye dönen Şükran Ovalı: “30’lara kadar her şeyi bildiğimi zannederdim. 30’larımda ‘Çok da şey bilmiyormuşum’ dedim. Ne yapmam gerektiğinden çok, ne yapmamam gerektiğini biliyorum artık. Bu da hayatı kolaylaştırıyor.”

Haberin Devamı

Daha rahat sohbet etmek için evinde, kızı Mihran’ın uyku saatinde buluşmak için sözleşiyoruz. Bizim için rengârenk kurabiyeler hazırlamış, üzerinde yazlık elbisesi, kapıyı açıyor. Mihran evin birçok alanını ele geçirmiş, her yerde onun oyuncakları göze çarpıyor. ‘Evlat’ isimli oyunuyla gündemde olan Şükran Ovalı, kendi evladıyla birlikte birçok şey keşfettiğini anlatıyor: “Bir birey yetiştirmeye çalışırken kendimin birey olduğunu fark ettim.” Serin bir İstanbul sabahında, Ovalı’nın bahçesinde, sıcacık çaylarımızı yudumlayarak başlıyoruz sohbete...

Şükran Ovalı: İşte bu, mahalle baskısı dediğimiz şey

Evlendiniz, anne oldunuz, işinizde başarılısınız... Mutlu musunuz, nasıl gidiyor hayat?

Haberin Devamı

Çok mutluyum. Her şey yolunda, keyfim yerinde. En büyük motivasyonum kızım Mihran ve onun iyi olması.

Bir oyuncu evlenip anne olunca “Artık oyunculuğu bırakır” önyargısıyla karşılaşıyor mu hâlâ?

Yıl 2020. Ama kadınları normların içine sokmak, kalıplaştırmak, psikolojik şiddet ve manipüle etmek hep var. ‘Evlendi, çocuğu oldu artık çalışmaz...’ İşte bu, mahalle baskısı dediğimiz şey. Erkek egemen bakış maalesef ki hep kendini hissettiriyor. Halbuki hepimiz çalışan annelerin çocuklarıyız. Şu bilinmeli, kadın istediği zaman her şeyi en iyi şekilde yapar. Hem çalışır hem de iyi bir anne olur. Tarihte kadınlar savaşta da, tarlada da sırtlarında çocuklarıyla çok güzel durmuşlar. Bir de “Kadın bunu yapamaz”, “Giyemez”, “Böyle konuşamaz” gibi laflar var. Öyle bir şey olamaz! Var olan bir şeyi yok edemezsin, kadın güçlü bir canlı.

Evlilikten, çocuktan sonra “Artık öpüşme-sevişme sahnelerini kabul etmem” gibi bir kurallar listesi yapılıyor mu?

Ben Caner’le evlenmeden önce oyuncuydum. Birbirimizin işine saygı duyarız. Tabii sorumluluklarımız var ama işimiz ne gerektiriyorsa onu yaparız, bu bizim mesleğimiz.

Bedenim değişmişti ama mutluydum

Hamilelik sürecinde aldığınız kilolar yüzünden sosyal medya şiddetine maruz kalmıştınız. Bunlar sizi üzdü mü o dönemde?

Haberin Devamı

Bunları kadınlar yaptığında çok daha fazla üzülüyorum. Ben de genelde hemcinslerimden duyup üzüldüm. Herkesin bedeni aynı olmak zorunda değil. Bu benim özgürlüğüm. Ben o süreçte loğusaydım. Kızım Mihran iki aylıktı. Bedenim değişmişti ama mutluydum. ‘Ufak Tefek Cinayetler’e konuk oyuncu oldum. Ondan sonra eleştiriler geldi. Ama eleştiri ve hakareti karıştırmamalı. Günümüzde sosyal medyada hakareti bir meziyet haline getirdiler. Bu eleştiri değil, sınır ihlali. Ama kötü, vicdanı eksik insanların yazdıklarıyla artık ilgilenmiyorum.

Sadece kilolu olduğu için dergiye kapak olamadığını itiraf eden oyuncular da var...

Yeşilçam’daki oyunculara böyle şeyler söyleniyor muydu? Ya da Merly Streep’e baktığımızda Oscar’larından bahsediyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde artık bu söylemler kalmadı. Bırakın oyuncuyu, hiçbir kadını belli bir şekle sokamazsınız. Yapamazsınız! Bir kadının kilosu onun yeteneğinde ve elde ettiği başarılarında bir şey değiştirmez.

Şükran Ovalı: İşte bu, mahalle baskısı dediğimiz şey

Haberin Devamı

Birilerinin beni onaylaması artık umurumda değil

Evlendikten sonra hayatınızda neler değişti?

Aile olmanın motivasyonu çok yüksek. Birbirimize çok şey kattık. Konuşmayı, dertleşmeyi ve dürüstlüğü önemsediğim kadar ilişkide sessiz kalmayı, yan yana konuşmadan durup anı paylaşmayı da önemsiyorum. Biz bunu yakaladık. Gönül gönüle değdiği zaman mutlak bir değişim oluyor.

Siz Caner Bey’e “Fişek” diye hitap ediyormuşsunuz?

Evet ama o zaten futbolda da lakabı. Evde öyle seslenmiyorum tabii. “Sarı” diyorum. O da bana “Aşkım” ve “Bir tanem” der.

Eşiniz çok popüler bir futbolcu olunca bindiğiniz araba, taktığınız saat bile eleştiriliyor...

Hiçbir zaman herhangi bir gösterişin içinde olmadım. “Son model arabası var” dediler. Ama ben araba kullanmıyorum bile. Dünyevi şeylere önem vermiyorum. Ayrıca bu adam hakkıyla para kazanıyor. Çalışıyor ve nasıl harcayacağına kendi karar verir. Ama şunu söyleyeyim, kızım olduktan sonra kendimi onaylatma duygum yok oldu. Birilerinin beni onaylaması artık umurumda değil. Ben bir birey yetiştirmeye çalışırken kendim de bir birey olduğumu fark ettim. Bu dönemde de önce ben kendimi onaylamak ve rahat uyumak istiyorum. 

Haberin Devamı

Futbol maçlarını izliyor musunuz?

Caner’den önce izlerdim. Sonradan uzaklaştım.

Neden?

Duygusal davranıyorum. Herhangi bir sakatlığında etkileniyorum. Futbolcu arkadaşlarını tanıyorum. Aslında ne kadar zor bir iş yapıyorlar. Hiç hayatları yok. Her gün saatlerce antrenmanları var. Empati yapmaya başladım. Onlara edilen bir küfür ya da bir sakatlık ekstra canımı sıkıyor. Bu yüzden hamilelikte bıraktım izlemeyi.

‘Unutma sakın, adı Mihran’ sesiyle uyandım

Kızınızın adı Mihran Ela. Mihran ne demek?

Irmak, nehir demek. Bazı yerlerde güneşin hazinesi olarak geçiyor.

İsminin bir hikâyesi var mı?

Mihran ismini rüyamda gördüm. Bu sanki çok mistik gibi geliyor ama çoğu anne rüyasında çocuğunun ismini görüyormuş.

Haberin Devamı

Sizinki nasıl oldu?

Geliri kız çocuklarının eğitimine harcanacak bir kitap hazırlanıyordu. Ben de herhalde yazdığım öyküden etkilendim. Hamile olduğumu bile henüz bilmiyordum. Kulağımda “Unutma sakın, adı Mihran” sesiyle kalktım. Meğer hamileymişim. Gerçekten adıyla geldi.

Annelik neler getirdi?

En çok onu seviyorsun. Bir parçan o... Ve âşık oluyorsun. Her şeyi unutuyorsun. Daha şefkatli ve sabırlı olmaya başladım. Empatim arttı, vicdanım yumuşadı. Bir yandan da kalbimdeki yangın hiç bitmiyor. Hep yaptığın yetmiyormuş gibi de hissediyorsun.

Geleceğe dair umutluyum

‘Evlat’ oyununu 29 Eylül’de Maçka ‘KüçükÇiftlik Park’ta sahneleyeceksiniz. Oyununuzu nasıl anlatırsınız?

İyi bir aile hikâyesi. Çok çarpıcı bir konusu var. Ama bunu çok yalın bir şekilde anlatıyor. Hem bir eş, hem ebeveyn olma, hem evlat olma üzerine herkesin kendine dair bir şeyler bulabileceği bir oyun.

Canlandırdığınız Sophia nasıl biri?

Bütün hikâyenin içinde en umutlu olan karakter. Yeni bebeği olmuş ama kendinden ve ailesinden vazgeçmiyor. Eşinin daha önceki evliliğinden olan oğluna hayata tutunması için yardım etmeye çalışıyor. Klişe bir ikinci anne değil yani. Çocuğun kendini yok saydığı dönemde ona el uzatıyor. Oyunun dönüşmesinde de önemli bir rolü var.

Oyundan kazandığınızı ‘Çarşı Kadın’a (Beşiktaş taraftar gruplarından biri) bağışladığınız doğru mu?

Evet ve aynı zamanda kız çocuklarının eğitimi için de bağışta bulundum.

‘Çarşı her şeye karşı’ derler. Sizde o isyankâr ruh var mı?

Adaletsizliklere, savunmasız her canlıya yapılan zulme karşı isyanım var. Ama geleceğe dair umutluyum. Bunları konuşmaya başlamamız bile bir adım. Dönüşüp gelişeceğiz.

‘Oh İstanbul’ dediğim çok zaman var

Yaşınız 35. Eskiden “Yolun yarısı” derlerdi. Nasıl hissediyorsunuz?

30’lara kadar her şeyi bildiğimi zannederdim. 30’larımda “Aslında çok da şey bilmiyormuşum” diyorum. Yeniden başladım. Yaş almayı sevdim. Ne yapmam gerektiğinden çok, ne yapmamam gerektiğini biliyorum artık. Bu da hayatı kolaylaştırıyor.

İzmirlisiniz. İzmir mi İstanbul mu?

Taşma raddesine gelse, trafikten çok çektirse de “Oh İstanbul” dediğim çok zaman var. Ama İzmir benim çocukluk aşkım.

Nasıl bir evde büyüdünüz?

Annem makine teknisyeniydi. Babam sigorta şirketinde çalışıyordu. Ben bir yaşındayken ayrıldılar. Tek çocuğum.

Siz kiminle kaldınız?

Annemle babam çalıştığı için babaannem ve dedemle çok vakit geçirdim. İyi ki de öyle olmuş, onlarda aileyi ve aşkı gördüm, rahat uyusunlar...

Oyunculuk bu hikâyenin neresinde?

İlkokul öğretmenim Şakire Hoca ders sonlarında taklitler yaptırıyordu. Lisede de okul tiyatrosuna girdim. 18 yaşında İstanbul’a geldim. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni burslu olarak kazandım. Bu benim hayalimdi ve arkasından koşmak bana hep çok iyi hissettirdi. Sonra meslekte umudumun kırıldığı zamanlar da oldu tabii. Ama hiç pes etmedim. Tek hedefim hep sevdiğim işle kendi paramı kazanmaktı. 

Caner’in azmine sağlık!

Eşinizle nasıl tanıştınız?

Cilt doktorunda...

Bekleme odasında falan mı?

Evet. Ben açıkçası önyargılıydım. Bu anlamda Caner bana çok şey öğretti.

Neden?

Hırslı ve ön planda bir futbolcu. Anlaşamayız sanıyordum. Maç izlerken sinirlendiğin biriyle karşılaşınca gülümseyerek “Naber” demek bence samimiyetsiz bir şey. O bana selam verdi, ben de verdim ama hemen sırtımı döndüm. Caner ondan sonra telefonumu buldu. Ama ben bir yıl uzak durdum.

Sizi önceden beğeniyormuş demek...

Evet. O dönem ‘Şeref Meselesi’nde oynuyordum. İzliyormuş. Bu arada Caner çok film izliyor, oyun seyrediyor, oyunculuk ve sanat hakkında konuşmayı seviyor. Babası öğretmen, Edremit-Körfez’de ilk sinema salonunu açan kişi...

Şükran Ovalı: İşte bu, mahalle baskısı dediğimiz şey
Şükran Ovalı ve Caner Erkin kızları Mihran Ela’nın doğum gününde.

Kalbi elindeydi

Sonra sizi nasıl ikna etti?

Bir noktada pes ettim! Caner’in azmine sağlık! Zamanla tanıdığım en iyi insanlardan biri olduğunu anladım.

Sizi nasıl tavladı?

“Bana şans ver” dedi. Onu dinlediğimde kalbini gördüm. Gerçekten kalbi elindeydi. Sanki aynı bahçede oynayan çocuklarmışız da yıllarca görüşmemişiz gibi bir histi. Sahada agresif ve hırslı bir adamken ne kadar kalp kırmaktan korkan biri olduğunu anladım.

Nasıl evlenme teklifi aldınız?

“Yemeğe çıkacağız” dedi. Teknedeydik ama hiç şüphelenmedim. Birden müzik ve kemanlar geldi. Evlenme teklif etti. Yüzüğü bile takamadım o an. Dört yıldır da evliyiz.

BAKMADAN GEÇME!