Güncelleme Tarihi:
Uma Thurman’ın başrolde oynadığı ‘Kill Bill’ film setinden çıkmış gibiler. Bembeyaz kıyafetleri çok etkileyici. Eskrime adeta tutkunlar. Bale, voleybol, jimnastiği bırakıp bu spora gönül verdiler. Kılıcı ellerine aldıkları andan itibaren her şeylerini ortaya koyarak maça çıkıyorlar. Nisanur Erbil (19), Damla Demirkol (16), Begüm Alkaya (17), Nil Güngör (17) ile konuştuk. Nisanur Erbil: “Başarı yolunda kazanma ruhuna sahip olmanız gerekiyor. Eskrimle birleşince ‘savaşçı’ oluyorsunuz.”
Nil Güngör: İlkokul 2’nci sınıfta jimnastik kulübündeydim. Kastamonu’daki kulüp antrenörüm beni görüp babama eskrime uygun olduğumu söylemiş. Böyle başladım bu spora.
Damla Demirkol: Bale yapıyordum. Salonda da eskrim dersleri veriliyordu. Çok hoşuma gitti. Baleyi bu spor için bıraktım.
Nisanur Erbil: Eskrimden önce 4 yıl voleybol oynadım. Okulumuzda yapılan yetenek taraması projesi sayesinde bu sporla tanıştım.
Begüm Alkaya: Babam eskrim yapıyormuş, ben doğduğumda bırakmış. Bir gün beni maça götürdü. İzlerken çok beğendim ve “Yapmak istiyorum” dedim.
Eskrim size ne kazandırdı?
Nil Güngör: Disiplin. Küçüklüğümden beri kamplara, antrenmanlara gidiyorum.
Damla Demirkol: Zaman yönetimini öğretti. Çünkü kısıtlı zamana birçok şey sığdırıyoruz.
Begüm Alkaya: Profesyonel spor yapıyorsak zaman yönetimi ve disiplin şart. Ayrıca benim özgüvenimi geliştirdi.
Nisanur Erbil: Erken yaşta büyüdüm. Daha çocukken sorumluluk sahibi olduk. Birçok ülkeye gittiğimiz için kültürel anlamda da geliştiğimizi düşünüyorum.
‘Kill Bill’ filmi setinden çıkmış gibisiniz. Savaşçı ruhunuz olduğunu söyleyebilir miyiz?
Nisanur Erbil: Kesinlikle savaşçıyız. Başarıya giden yolda kazanma ruhuna sahip olmanız gerekiyor. Eskrimle birleşince ‘savaşçı’ oluyorsunuz.
Damla Demirkol: Bütün sporlarda gerekli savaşçı ruhu. Başarı kolay elde edilmiyor.
Sizler gibi farklı bir spor branşıyla uğraşmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
Damla Demirkol: Hayallerinizin peşinden koşun. Bir şeyi gerçekten yapmak istiyorsanız başarı gelecektir.
Nil Güngör: Çok çalışın.
Begüm Alkaya: Bırakmayıp daha da güçlenerek devam edin.
Nisanur Erbil: Başlarken sadece başarı istemeyin. Hobiniz olarak gördüğünüz bir sporda da başarılı olabilirsiniz. Deneme yanılma yöntemiyle size en uygununu bulun.
Nisanur Erbil: Reflekslerim iyidir. Bir şey düşerken çok hızlı tutabiliyorum. Geçen “Eskrimci misin” diye bir övgü aldığımı hatırlıyorum.
Nil Güngör: Dayanıklılık, çeviklik diğer sporcular gibi bizde de var ama özellikle reflekslerimiz iyi.
Damla Demirkol: Hızlı düşünmeyi ve hızlı karar vermeyi sağlıyor. İkilemde kaldığımda diğerlerine göre daha hızlı tepki verdiğimi hissediyorum.
Antrenmanlarınız sosyal hayatınıza engel oluyor mu?
Nil Güngör: Sosyal hayatımız yok denecek kadar az. Özellikle bizim gibi milli takımda olanlar. Çok yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Kamplar, maçlar, antrenmanlar…
Damla Demirkol: Sabah 6.00’da kalkıyorum, okula gidiyorum, 15.30 gibi eve geliyorum. Biraz dinlenip yemek yedikten sonra akşama kadar yine antrenmandayım. Maçlara giderken havaalanında “Yeter ya, yine mi buradayız” diyoruz (gülüyor).
Begüm Alkaya: Hafta sonları da maçta oluyoruz zaten…
Nil Güngör: Daha önce Fransa’ya bu takımla yenilmiştik. Şimdi bir tür intikam aldık diyebiliriz. Çok gururluyuz.
Nisanur Erbil: Takımla ilk defa bunu yaşamak çok güzeldi. Geçen sene Kazakistan’da da şampiyon olduk ama orada Amerika, Fransa gibi Avrupa ülkeleri yoktu. Zorlu rakipleri yenmek bizi çok motive etti.
Begüm Alkaya: Birbirimizden destek görebilmek çok önemli. Nisanur bireysel derece aldığında hepimiz çok sevindik.
Damla Demirkol: Ailemizden çok birbirimizle vakit geçiriyoruz ve kardeş gibiyiz. Sürekli birlikteyiz ve bunun başarımıza çok etkisi var.
*Eskrim bir ekol değil ülkemizde ancak başarılar ardı ardına geliyor. Sizce bu branşı geliştirmek için ne yapılmalı?
Damla Demirkol: Markalar sponsor anlamında çok fazla destek olmak istemiyor. O yüzden de gelişemiyor, çok pahalı bir spor. Kılıcı, kıyafetleri… Maddi yetersizlik yüzünden devam edemeyen çok kişi var. Diğer sporları takip edenler de bence eskrime bir şans versin. Başta alışmak zor olabilir ama sonra izlemekten çok keyif alabilirler.
Nisanur Erbil: Fransa, Macaristan gibi ülkelerde en popüler 2’nci branşken ülkemizde bu sporu hiç bilmeyen insanlar var. Yurtdışına birçok maça, kampa gidip iyi rakiplerle çalıştıktan sonra başarı skalası oluşturduk. İnşallah devam ettiririz ve Avrupa ülkeleri kadar popüler oluruz.
*Şimdiki hedefleriniz neler?
Nil Güngör: Önceliğimiz Gençler ve Yıldızlar Eskrim Avrupa Şampiyonası ve sonra da Gençler ve Yıldızlar Eskrim Dünya Şampiyonası var.
Nisanur Erbil: Avrupa ve dünyadan sonra gençler sezonu bitecek, büyükler başlayacak. Ben o kategoride de varım. Orada da elimizden geleni yapacağız.
*“Eskrimle uğraşma’’ diyenler oldu mu?
Nisanur Erbil: Ailem antrenmandan geldiğimde vücudumdaki kılıç darbelerini ve morlukları görünce “Tehlikeliyse bırak istersen” dedi. Bu başladığım dönemlerdeydi.
Damla Demirkol: Okuldan çok duyduk. “Sürekli maçtasın” diyen arkadaşlarım çok oldu.
Nil Güngör: Ben hiç duymadım (gülüyorlar). Hatta daha çok “Git, daha çok çalış” dediler.
*Flöre ve epe varken size ‘kılıç’ kategorisini seçtiren ne oldu? Bu türlerin farkı ne?
Begüm Alkaya: Ben küçüktüm, görüp baktığımda en çok kılıç hoşuma gitmişti. Görünüşüne aldandım diyebilirim.
Nisanur Erbil: Üç ayrı branş, hepsinin kıyafeti ve kuralları farklı. Epe ve flöre kılıçlarının ucunda basınçla çalışan bir tuş var. Dürtmeniz gerekiyor. Birbirinden üç ayrı spor gibi.
‘Kadınlara çok yakışıyor’
Nisanur Erbil: Eskrimin farklı bir doğası var. Kadınlara çok yakışıyor. Estetik ve hoş durduğunu düşünüyorum. Kendimizi pistte daha güçlü ve iyi hissediyoruz.
‘Kılıç kesmiyor, öldürmüyor’
Nil Güngör: Kılıç kesinlikle kesmiyor, delmiyor, öldürmüyor. Öyle bir şey yok (gülüyorlar).
Nisanur Erbil: Genelde taytla antrenman yapıyoruz. Bacak bölgesine geldiğinde morluklar olabiliyor.
‘Ayak satrancı denir’
Nisanur Erbil: Özellikle kılıç branşını hız, kondisyon, odaklanma, refleks gibi yetenekler gerektiriyor. O an bütün özelliklerinizi ortaya koymanız lazım. Biri eksikse maçı kaybedecek düzeye geliyorsunuz. En çok psikolojik olarak savaşıyoruz. Bu yüzden bu spora ‘ayak satrancı’ da denir zaten. Mental antrenmanlar da yapıyoruz. Antrenörlerle toplanıp videolar üzerinden rakip ve takım analizleri yapıyoruz.
Begüm Alkaya: Düellolarda stres, kaygı oluyor. Bunları maç esnasında yönetebilmek çok önemli.