Güncelleme Tarihi:
* Kendi söyleyişinizle, ‘Türkiye’nin en derin magazin çukurunun sahibesi Şokopop’u biraz tanıyabilir miyiz?
- 1988’liyim. Üniversiteyi bitirdikten sonra yurtdışında hem okudum hem çalıştım. Türkiye’ye dönünce anaakım medya kuruluşlarından birinde bulundum. Şokopop videoları çekmek aklıma gelmişti, onlara da önerdim. Ama tutmayacağını söylemişlerdi. Maske takarak video çekmemin sebeplerinden biri de bu. Eğer tutmazsa ileride çalışacağım işleri engellemesin diye...
* Formatınızı ‘yeni magazin’ olarak tanımlıyorsunuz. Tam olarak ne demek?
- ‘Yeni magazin’ olarak tanımlıyorum. Ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi olmayan bir dil... Eskiden magazin kadınların objeleştirilmesi üstünden yapılıyordu, son yıllarda da ahlak ve namus bekçiliği üzerinden ilerliyor. Dil olarak insan zekâsına hakaret eden cinsten.
* Çocukken ve okul yıllarında da ilgili miydiniz magazinle?
- Magazin benim için hep çok önemliydi, hep çok zevk alırdım. 1990’larda çok renkli, boyalı bir basın vardı. Bunun yanı sıra da korkunç politik iklim, sonuna kadar hissediliyordu. O yüzden son derece ciddi bir hava hâkimdi. Magazin figürlerinin yaşadığı o ‘vur patlasın çal oynasın’ hayatları da benim için bir kaçış yoluydu. Duygusal bir bağ geliştirdim. Sadece magazinle değil genel olarak popüler kültürle aramda bir bağ oluşmuştu diyebilirim.
* Kaynakların neler, bu verilere nasıl ulaşıyorsunuz?
- Kendi başıma oluşturduğum bir arşivim var. Dergi, gazete ve VHS kaset serileri... Ayrıca belediye kütüphanelerini kaynak olarak kullanıyorum, gazete arşivlerini tarıyorum orada. Televizyonda seyrettikleri şeyleri kasete çeken insanlar olmuş. Sağ olsunlar o kasetleri aktarmışlar YouTube’a.
* Bir biyografi ne kadar zamanınızı alıyor?
- İki hafta, bir ay arası. Ben bu insanların hikâyelerinin büyük bir kısmını zaten hatırlıyorum. Hikâyenin çerçevesi neydi diye dönüp bakıyorum. En az 10 gün...
* Sizin radarınıza girmek için kariyer kıdemi kaç yıl olmalı?
-Uzun bir kariyer olmasını tercih ediyorum. 10 yıllık bir kariyeri olan ünlünün biyografisini işlemek çok ilgimi çekmiyor açıkçası.
* Maskeniz hep kalacak mı?
- Ben hep kalmasını istiyorum çünkü anlatan için de bir değer taşımaya başladı. Bu kadar çok surat, isim ve hikâyenini olduğu yerde görünmez hale gelmem hikâyenin önüne geçmememi sağlıyor. Yaşı ve cinsiyeti olmayan biri var ve Türkiye’nin yakın tarihini anlatıyor. Videoların içeriğine göre takılar takıp giysiler giyiyorum. Bu trol durumu hoşuma gidiyor. “Bir insan sadece sakalı olduğu için mi erkektir?” ya da “Tırnaklarına oje sürüyor diye kadın mı olmalıdır?” diye insanlara soru sordurabilmeyi seviyorum.
* 140 Journos’yla olan işbirliğinden bahseder misiniz?
- İşin post prodüksiyon kısmında tamamen birlikte hareket ediyoruz. Onun dışında Şokopop’a özel içerik anlamında beraber çalıştığımız iki arkadaşım daha var. ‘Gizli Dosyalar’ diye bir format oluşturduk: Yarım saat, daha mistik havada, daha karanlık, ilginç hikâyeler anlatıyoruz. İlhan İrem bunlardan biriydi. Sırada Adnan Oktar var. Aslında ‘pop kültür araştırmaları’ da diyoruz biz bunun adına.
* Seda Sayan’ın biyografisi olan ‘Bir Bacının Anatomisi’nin son bölümü Zorlu PSM’de düzenlenecek bir etkinlikte gösterilecek. Nasıl bir formatı olacak? Sizi sahnede görebilecek miyiz?
- Ben canlı anlatım yapmayacağım, videoyu hep birlikte orada izleyeceğiz ama aralarda yorumlarım olacak. Tıpkı evde seyredildiği gibi durup durup yorum yapılan ve devam edilen bir seyir olacak. Devamında da eğleneceğiz. Biletler Zorlu PSM’den ve Biletix’ten alınabilir.
* Videoların biletli bir etkinlikte gösterilecek olmasına tepki gösterenler oldu, ne söylemek istersiniz?
- Öncelikle öngösterim dediğim bu etkinlik YouTube’da yayımlanmadan bir gün önce gerçekleşecek. Ertesi gün herkese açık şekilde YouTube’a yüklenmiş olacak. İnsanlar Şokopop videolarını birkaç kişi bir araya gelerek izliyorlar. Bu etkinlikte de amaç bir araya gelerek videoyu seyretmek, diyalog kurmak, yorum yapmak. Yani videoları ücretliye çevirmiş değiliz, bu etkinlikten ihya olacak bir para da kazanmayacağız. Amacımız Şokopop’u seven ve takip eden insanlarla bir araya gelmek.
Yaptığım işi ‘yeni magazin’ olarak tanımlıyorum. Ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi ve transfobi olmayan bir dile sahip. İnsan zekâsına hakaret eden cinsten.
‘Petek Dinçöz Mor Çatı’ya bağış yaptı’ videosunu kaldırdım
* Ünlülerden olumlu ya da olumsuz dönüşler alıyor musunuz?
- Zeki Müren videosundan sonra yakın arkadaşı Göksenin Çakmak telefonla bana ulaştı ve çok teşekkür etti. Zannetmiyorum ki Zeki Müren teşekkür ederdi. Petek Dinçöz’ün nasıl yıllarca Can Tanrıyar tarafından şiddete maruz kaldığını anlatan bir video hazırlamıştım. Petek Dinçöz de o dönem yeni bir şarkı çıkardı. YouTube’da şarkıyı arattığınızda benim videom çok izlendiği için en üstte yer alıyordu. Son derece kibar bir dille durumu izah edip, videoyu kaldırmamı rica ettiler. Petek Dinçöz hayatında yeni bir sayfa açıp yeni bir şey inşa etmeye çabalarken ben de tabii ki buna olumlu cevap verdim. Sonra arkadaşlarım, “Bunun karşılığında Mor Çatı’ya bağışta bulunmalarını iste” dediler. Kabul ettiler, bağışı yaptılar, ben de videoyu kaldırdım.
* Biyografisini hazırladığınız ilk ünlü Gülben Ergen oldu. Ve tabii onun Seren Serengil’le olan kavgası... En ufak detaylarına kadar husumetin sebeplerini aydınlattınız diyebiliriz. Sence hangisi haklı?
- 1990’lardaki meselede Seren Serengil’i haklı buluyorum ama gelinen noktada artık Gülben Ergen’i. Gülben Ergen karşısına çıkan fırsatları iyi değerlendirip olayları lehine manipüle ederek, öyle ya da böyle bir kariyer elde etmiş. Ahlak üzerinden kendisine saldırarak kariyerini bitirmeye çalışmak kabul edilemez. Öte yandan sevimli ve ilham veren tarafları olsa da Seren Serengil’i seviyorum demekten hicap duyuyorum çünkü kendisi hem homofobik, hem transfobik, hem kadın düşmanı. Bu yüzden arkasında durulamayacak bir insan.
* Aslında bildiğimiz şeyleri anlatıyorsunuz. Bu ilgi neden sizce?
- Evet, hepimizin gözü önünde yaşanmış şeyler aslında ama ülke olarak unutmaya meyilliyiz. Nereye dönseniz magazin olan bir dönemdi. Toplum olarak balık hafızalıyız. Arşivciliğimizin olmaması da bunun sebeplerinden biri bence. Örneğin 2000’li yılların başlarında Digiturk’le beraber benim hayatım değişmişti. Orada nostaljik yayın yapan yabancı kanallarla tanıştım. Geçmişteki klipleri yayımlayıp, onların üstünden pop kültür programları yaparlardı. Yakın olarak bizde sadece ‘Yasemin’in Penceresi’ örnek verilebilir. Geçmişe yönelik değerler üzerine programlar yapılmadığı için geçmiş geçmişte kaldı ve her şeyi unuttuk.
* Bugüne kadar en çok hangi videonuz izlendi?
- En çok Gülben Ergen ve Seren Serengil videosu. 140 Journos kanalında yeni yayımladığımız İlhan İrem videosu da en çok izlenenlerden biri.
* En çok hangi ünlüler için talep geliyor?
- Tarkan için çok talep geliyor. Sezen Aksu ve Yıldız Tilbe için de çok talep geliyor.
* Sizin heyecanla çekmeyi planladığınız isim kim?
- Bir Karagümrük skandalı videosu hazırlayacağım Sibel Can’la ilgili. Sadece o olayı kapsayan bir video olacak. O iş için gerçekten heyecanlanıyorum. Hande Yener ve Demet Akalın videosunun son bölümü için de heyecanlıyım.
Aleyna Tilki 80’lerin Sibel Can’ı
* Geçen günlerde eski ve yeni starları ayıran farklar gündeme geldi. Serenay Sarıkaya’nın yeni Hülya Avşar olduğu söylendi. Ne diyorsunuz?
- Ben Beren Saat’in yeni Hülya Avşar olduğunu düşünüyordum ama şu an o starlıktaki kategoriyi dolduracak Serenay Sarıkaya var, katılıyorum. Yine de aynı popülariteden bahsedemeyiz. Belirli alanda, sınırlar içinde takip edebiliyoruz Serenay’ı. Hülya Avşar ise hayatımızda olmasını istemediğimiz noktalarda bile vardı. Her köşeden çıkıyordu. Ayrıca 80’lerin Sibel Can’ının da Aleyna Tilki olduğunu düşünüyorum. Sibel Can da çocuk denilecek yaşta başlamıştı ya...