Güncelleme Tarihi:
Yer, Beykoz. Mekân, eski kundura fabrikası. Fabrikanın sahile uzanan yolundan sete doğru yürürken 1960’lara ışınlanıyorum. Caddeye serpiştirilmiş o döneme ait lüks arabalar, kimisi beyaz, kimisi siyah takımlar içinde yürüyen eski İstanbul beyefendileri... “Yoksa bir Yeşilçam filminin içinden mi geçiyorum” derken karşımda Cem Yılmaz ve Ozan Güven beliriyor. Yılmaz’ın üzerinde Arif karakterinin alışageldik kostümleri, kumaş pantolon, eskimiş ayakkabılar ve atlet. Ozan Güven ise üzerinde adının yazdığı lacivert bir bornoz giymiş, sıfıra vurulmuş saçlarının bir kısmı beyaz...
Pinokyo öyküsü gibi
Yönetmen Kıvanç Baruönü’nün yanına geçiyor, demli çaylarımız eşliğinde sohbete başlıyoruz. Yılmaz ve Güven, 14 sene önce hayatımıza giren Arif ve 216 karakterlerinin başlarına neler geleceğini 10 yıldır konuşur, tartışırlarmış: “Ozan’la 5-6 yıl önce karakterleri çizgi film mi yapsak diye bile düşündük ama yeni filmde işin bilimkurgu kısmıyla çok ilgilenmedik. Hikâye tanıdık, insan olmak isteyen bir pinokyo öyküsü gibi ve dostluk üzerine. Bu sefer 216, insan olma hayaliyle dünyaya geliyor ama bilgileri eski Türk filmlerinden biriktirdiklerinden ibaret. Tabii, dünya artık o dünya değil. Ve ikili 1969’a zaman yolculuğu gerçekleştiriyor.”
Eski Türk filmleri, 1960’lar ve dostluk üçgenindeki film akla Cem Yılmaz’ın Yeşilçam’a ilgisi ve saygısını getiriyor. Öyle ki kendisi jeneriklerdeki isimleri sayacak kadar konuya hâkim. Cem Yılmaz bu film dahil hiçbir zaman eski Türk filmleriyle dalga geçmediklerinin altını çiziyor: “80’lerin sonunda, eski Türk filmi parodisi yapmaya, o dönemle eğlenmeye başladılar. Sesini Adalet Cimcoz gibi yapanlar, ‘Yalan söylüyorsunnnn’ diye bağıranlar... Kendimi o kuşaktan saymıyorum. Hiç eski Türk filmi şakası yapmadık.”
Mini elbiseli Cem
O sırada yanımızda beyaz takımlı iki kişi beliriyor. Sadri Alışık değil mi o? Yanındaki de Ayhan Işık? Yok artık! Cem Yılmaz şaşkınlığımı fark edip söze dalıyor: “Türk sineması ve arkadaşlık dediğin zaman Ayhan Işık ve Sadri Alışık’tan kaçamazsın.” Filmde Mert Fırat Sadri Alışık’ı, Şükrü Özyıldız Ayhan Işık’ı canlandırıyor. Sürprizler bu kadar değil. Monitörden filme dair bazı sahneler izliyoruz. Farah Zeynep Abdullah, Ajda Pekkan olarak karşımızda. Çağlar Çorumlu harika bir Zeki Müren, Can Yılmaz çok şaşırtıcı bir karakterle arzı endam etmeye hazır. Cem Yılmaz’ın canlandırdığı Arif karakteri 90’ların hit şarkılarıyla 60’lı yıllarda fırtınalar estirmeye hazır. Küçük bir not, bu filmde Yılmaz’ı mini beyaz bir elbise ve apartman topuklularla görmeye hazır olun. Ayrıca Kerem Alışık ve Sadri Alışık karşılaşması için de mendilleri şimdiden hazırlayın.
Donunu çıkarıp yönetmenden hazır komutu bekleyen kim?
Filminiz “İyi insanlar sadece filmlerde mi olur” sorusunu sorduruyor. Gerçekten iyiler filmlerde mi kaldı?
Cem Yılmaz: Hayır, iyiler tabii var, ben varım, Ozan var, abim var (gülüyor). Şaka bir yana biz kendimizi bir şey söylemek zorunda hissetmiyor, sadece bir his uyandırmak istiyoruz. Eğlence sineması yapıyoruz ve bundan gocunmuyoruz. Ortada öyle ahkâm kesecek bir durum yok.
Gazetecilere az önce filmden birkaç bölüm izlettiniz, hepimiz çok güldük. Komedi filmi yapmanın üretim aşamasında size yüklediği bir baskı var mı?
Cem Yılmaz: O baskıyı bırakalı uzun zaman oldu. Filmin bütünüyle ilgili bir his uyandırması benim için daha önemli.
13 haftadır çalışıyorsunuz. Sette sizi en çok ne zorladı?
Ozan Güven: En zorlayan şey kostümdü. Geçen sezon oynadığım ‘Fi’de kostümüm yoktu (gülüyor).
Cem Yılmaz: Bir insan donunu çıkarıp yönetmenden hazır komutu duyar mı? Ozan dizide öyleydi. Normalde giyinip hazır olman lazım öyle değil mi? Burada da Ozan’ın dramına bak! 1936’da ‘Oz Büyücüsü’nü çekerlerken teneke adamı oynayan oyuncu bu şekilde boyanmıştı zehirlenmişti. Şimdi Ozan onun yeni jenerasyonu.
Ozan Güven: Benim zehirlenmediğimi kim söyledi Cem!
İlk iki filmde Arif’in aşkı olan Ceku bu sefer nerede?
Cem Yılmaz: O artık 42 yaşında.
Onun yerini ‘Robot 216’ mı aldı?
Ozan Güven: Hakan!
Cem Yılmaz: Hollanda’daki galamızda sana her şeyi anlatacağım (gülüyor). Özge’yle (Özberk) geçen gün sette beraberdik. Özge’yi arayıp bir devam filmi çektiğimizi söyledim. Rolünü sordu, “Ben seninle telefonda konuşuyorum. Facetime yaparken çekeceğiz” dedim. Kabul etti. Minütaj olarak küçük rolleri çok kıymetli oyuncuların oynaması bizim için bir hediyeydi.
İsimleri nasıl seçtiniz?
Cem Yılmaz: Filmde 60’lı yılların bazı ünlüleriyle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla bu roller için bazı fiziki özellikler gerekiyordu. Mesela Sadri Alışık’ı Kıvanç mı oynasa gibi bir şey diyemezdik. Bir anıyı anlatayım, Ayhan Işık fotoğraflarımız geldi, toplantı yapıyoruz. Ozan o toplantıda uzun süre Ayhan Işık’a çok benzediğini iddia etti.
Ozan Güven: Hâlâ iddia ediyorum, daha çok benziyorum.
Cem Yılmaz: Manen evet!
1960’lı yılların ruhunu yeniden yakalamak zor muydu?
Cem Yılmaz: Çok gayret sarfettik. Şu an o döneme ait piyasadaki bütün vintage kıyafetler, gözlükler, tokalar, arabalar bizde. Birileri 60’larda geçen film çekmeye kalksa gelip bizden rica etmeli!
Kaç araba var?
Cem Yılmaz: Bende mi? (Gülüyor) Gençken çok vardı. Artık imkânlar kısıtlı.
Robot 216 eşcinsel değil cinsiyetsiz
Filmde bir dostluk hikâyesi işliyorsunuz. Ozan Bey, Cem Yılmaz’la dostluğunuz ne zamana dayanıyor?
Ozan Güven: 16 sene öncesine. Herkesle tanış ya da arkadaş olabilirsin ama ben Cem’in vicdanına çok güveniyor ve inanıyorum. Hem iş hem özel hayatımızda farkında olmadan bir sürü sınavdan geçtik. Şimdi böyle bir yoldayız ve birbirimize çok güveniyoruz
Sizi bu kadar birbirinize bağlayan ne?
Ozan Güven: Aynı şeyleri yapmaktan keyif alıyoruz. Ben sette Zafer Abi ve Özkan Abi’yi görmediğimde huzursuz oluyorum.
Yaşadığınız komik anılardan birini anlatsanıza?
Ozan Güven: Bir gece bir mekândan çıkıyoruz, bir adam geldi. Cem’e “Ben senden daha komiğim” dedi. O an “İkna oldum” dedim. Hayatımda duyduğum en komik şey buydu.
Cem Yılmaz: AROG filminin çekimleri bitti. Baktım telefon çalıyor, Ozan’ın oğlu “Cem Amca babamın sahnelerini ne olur atma” diyor. Sonra fark ettim arayan Ozan, acındırmak için oğlunun taklidini yapıyor.
Hep mi aranız güllük gülistanlık, hiç mi problem yaşanmıyor?
Ozan Güven: Elbette kavga ettiğimiz, anlaşamadığımız yerler oluyor ama neticede bir iş yaptığımız için ortak bir yolda devam etmek durumundayız.
‘Robot 216’ için eşcinsel diyenler var.
Ozan Güven: İlk filmde öyle kodlandı. Aslında cinsiyetsiz, sadece kibar ve nezaket sahibi.
‘Fi’de libidosu yüksek bir adamı oynarken şimdi de cinsiyetsiz bir robotu canlandırıyorsunuz. Devreler karışmıyor mu?
Ozan Güven: Zor ama bu benim işim. Sette arada acayip bir makyajla, tuhaf bir durumda olduğumda “Ben Can Manay’ım” diye bağırıyorum.
Filmde de sosyal medya göndermeleri var. Siz Twitter’ı neden bıraktınız?
Ozan Güven: E ne yazsan olmuyor, sürekli dayak yiyorsun. Beş sene önce hayatımda Twitter mı vardı? Hayır. Şimdi de olmasın.
Bedava stand-up izliyoruz
Canlandırdığınız ‘Pembe Şeker’i anlatır mısınız biraz?
- Mutlu, saf, gözleri görmeyen bir kız. Dünyanın her yerinde iyi insanlar olduğuna inanıyor. Arif ve 216, 1969’a geldiklerinde Pembe Şeker’in ailesinin içine düşüyorlar.
Yine erkek ağırlıklı bir settesiniz.
- Evet, niye öyle böyle oluyor bana bunu bir anlat (gülüyor). Ama burada çok mutluyum. Cem bana rolü teklif ettiğinde başkalarıyla görüşmesinler diye “İkinizin yanına en çok ben yakışırım” dedim.
Cem Yılmaz’la çalışmak nasıl?
- Bedava stand-up izliyoruz, daha ne olsun!
Geminin adı neden KML 3000 Elektronik?
Filmle ilgili ayrıntılar şimdilik bu kadar. Sıra, Cem Yılmaz’la ilgili merak edilenlerde. Yılmaz, oğlu Kemal’in altı ay önce, daha dört buçuk yaşındayken, sete geldiğini anlatıyor: “Kemal, hiçbir şeye şaşırmayan bir çocuk. Bir gün ‘Ali Baba ve 7 Cüceler’ filmini çekerken de sete gelmişti, saçlarım, yüzüm beyaz ve makyajla kanlar içinde. İlk gördüğünde ‘Baba, sen misin’ der insan değil mi? Yok! İçeri ‘Naber, kolay gelsin’ diye giriyor. Bu sette de uzay gemisini gördü, sakin bir tavırla ‘Baba bunun işi ne zaman bitiyor, eve götürelim’ dedi. Geminin adını da o buldu. Bir gün ‘Ben de robot olacağım’ demişti, ‘Adın ne olsun’ dedim. ‘KML 3000 Elektronik’ dedi. Uzay gemisinin adı da bu oldu.”
Yahu ben Recep İvedik’e ne diyeyim?
Cem Yılmaz’ın dertli olduğu konu, komedi filmlerinin sürekli eleştirilmesi: “Biz özgürlükçü olmadıktan sonra kim olacak ki? Birden yaşlı bir amcaya dönüşüp ‘Hım şu komedi filmi çok kötüdür’ falan denmesini sevmiyorum. Ben bu durumu hiç üstlenmedim ama bana yakıştırdılar. ‘Cem, Recep İvedik için şunu dedi’ falan diyenler oldu. Yahu ben Recep İvedik’e ne diyeyim? Niye diyeyim? Çocuğun bir amacı var. Bir şey yapıyor, işini perdeye çıkarıp güldürüyor. İnsanların bir derdi yokken, dışarıdan birinin sakalını karıştırıp dertlenmesi çok anlamsız. Şener (Şen) Abi’den de öğrendiğim, seyirciyle bir şeyin arasına girip orada bir kıvılcım yaratmanın anlamı olmadığı...”
MFÖ’den Fuat’la Eurovision’a gideceğim
Özkan (Uğur) Abi çok çalışkan. Filmde görmeyen bir karakteri oynuyor. Karavanda kostümünü giyiyor ve sonra gözlerini kapayıp hiç açmıyor. Gerçekten görmüyor! Ray Charles’la çalışsan daha kolay. MFÖ’den bir Fuat’la çalışmadım. Onunla da Eurovision’a gideceğim.
Senelerdir ‘Gora’ ne demek diye soruyorlar. Açıklama o kadar basit ki; ‘Goralı sandviç’, Nerelisin? “Goralıyım”. Gora filmini yaparken elimde avucumda ne varsa koymuştum. O kadar uzun o kadar amatör bir senaryoydu ki, tam 156 sayfa. Bu, ‘Gazap Üzümleri’ mi ya!