Güncelleme Tarihi:
Kimiyle röportaj yapıldı, kimi günlüğünü paylaştı. Doğdukları evi, mahalleyi, okul yıllarını, hayata atılma mücadelelerini, iş yaşamında karşılaştıkları zorlukları anlattılar. Ailelerini, arkadaşlarını, eşlerini, çocuklarını, yöneticilerini, onlarla kurdukları ilişkileri...
Ortaya alternatif bir Türkiye portresi çıktı. Kadınların gerçek hayat hikâyelerini bir araya getiren bizimhikayemiz.org’un yöneticileri kadınların anlattıkları kaydedilmezse ne olacağını şöyle özetliyor: “Kadınlar hayatın her alanında varlar, mücadele ediyorlar, tarihin öznesi konumundalar. Ama kimse kadınların deneyimlerinin kaydını tutmazsa bütün bu deneyimin birikimi erimiş, unutulmuş, heba olmuş olur.”
Bu internet sitesi nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
Burçe Çelik: Bu platform kadınların kendi tarihlerini yazmalarına vesile olmak için kuruldu. Kadınlara hayat hikâyelerini soruyoruz. Onlar istedikleri kadar anlatıyor, biz de dinliyoruz, kaydediyoruz ve onların izin verdiği şekliyle bunları kamuyla paylaşıyoruz. Buradan kadınların kişisel tarihleri olduğu kadar, Türkiye kadınlarının toplumsal tarihi de çıkıyor. Gündelik hayat, iş-ev-sokak bir kadın için ne demek, onun bilgisini çıkarıyoruz. Ve tabii bu deneyimler yakın tarihte nasıl değişmiş... Son 30-40 yılın kadınların hayatındaki izdüşümü ortaya çıkıyor.
Nasıl bir tablo çıkıyor ortaya?
Tül Akbal: Henüz genel değerlendirme ve rapor çalışması yapmadık. Ama şunu söyleyebiliriz; ilginç bir şekilde yaşları uygun olanların neredeyse çok büyük bir çoğunluğu için 1980 darbesi bir kırılma anı olarak aktarıldı. Yine büyük bir çoğunluk için son 20-30 yıl mekânla kurulan ilişkilerde, özellikle sokakla kurulmuş ilişkilerde bir kayıp hissi anlatısıyla karşılaştık. Kılık kıyafetle ilgili bir kısıtlanma deneyimi aktarımı da yaygındı. Aynı şekilde ev içi emek konusunda önemli bir farkındalık oluşmuş durumda. Pandemiyle birlikte bu daha da açığa çıkmış olduğu için anlatıların büyük bir kısmında yer aldı.
Bunların anlatılması ve kaydının tutulması neden önemli?
Burçe Çelik: Kadınlar hayatın her alanında varlar, mücadele ediyorlar, tarihin öznesi konumundalar. Ama kimse onların deneyimlerinin -sadece göz önündeki kadınların değil, ‘sıradan’ kadınların deneyimlerinin- kaydını tutmazsa bütün bu birikim heba olmuş olur. Erkeklerin yazdıkları tarih, kadınların zaman içindeki yerini genelde böyle yok eder. O nedenle bu kayıtlar kadın mücadelesi yürütenler için, gazeteciler için, araştırmacılar için, siyaset ve sivil toplum örgütleri için, topluma ulaşmak isteyen ve toplumu anlamak isteyen herkes için önemli.
Mutlu, neşeli anlatım var mı?
Tül Akbal: Elbette. Bir hayat anlatısı hayatın kendisi gibi neşeli, hüzünlü, öfkeli ya da sakin anlarını taşıyor. Kimi anlatıcılar daha neşeli, bol kahkahalı da anlatabiliyor. Hatta zorlu, sıkıntılı anlarını bile.
Kadınların bahsettikleri sorunlarıyla ilgili bir girişimde bulunuyor musunuz? Psikolojik, hukuki yönlendirme yapıyor musunuz?
Burçe Çelik: Hayır. Bu başlı başına bir başka sorumluluk ve etik alanı; başlı başına bir organizasyon demek. Zaten böyle bir desteği sunan kadın örgütleri mevcut.
Sitedeki hikâyelerin telif hakkı neden İngiltere’deki Loughborough Üniversitesi’nde?
Burçe Çelik: Çünkü çalışma üniversite tarafından destekleniyor. Üniversitenin açık erişim alanında depolanıyor.
Burçe Çelik (üstte, solda) ve Tül Akbal’ın yürütücülerinden olduğu projenin kadınlara ‘yol göstermek’ gibi bir amacı yok.
FARKLI EĞİTİM, YAŞ VE YAŞAM TARZINDAN...
Hikâyesini aktardığınız kadınlar kim?
Tül Akbal: Ağırlıklı olarak 30 yaş üstü, farklı sınıf, eğitim, yaş, yaşam tarzından gelen pek çok kadınla görüşüyoruz. Genellikle biz kadınlara ulaşıyoruz. Ama bazen görüştüğümüz bir kadın, kendi tanıdığı başka bir kadınla da görüşmemize aracılık ediyor.
Yüz yüze mi?
Tül Akbal: Ne yazık ki pandemi nedeniyle elektronik ortamlarda bir araya gelmek durumunda kaldık. Ama geçen yaz birçok yüz yüze görüşme de yapabildik. Sözlü tarih araştırma tekniklerini kullanıyoruz.
Ekipte kimler var?
Burçe Çelik: Loughborough Üniversitesi’nde çalışan arkadaşlarımız ve Kampüssüzler İnisiyatifi’nde yer alan feminist akademisyenler tarafından kuruldu. Bu iki grubun dışında, ekibimizde Çiğdem Anad gibi deneyimli gazeteciler ve tasarımcı arkadaşlarımız da var. Küçük bir uluslararası ekibiz.
ANLATILANLARDAN...
‘İÇİMDE O DANSÖZÜ VE AVUKATI TAŞIYORUM’
- “Babam, kocam, devlet, sokaktaki elâlem... Bunların hepsi erkek. Ve bunlardan mutlaka kurtulmam gerekiyor. Çünkü kendimi gerçekleştiremiyorum.”
- “4.5 yaşındayken ‘abukat’ olmak istiyorum dermişim diye anlatırlar, aslında dansöz olmak istiyordum. İçimde o dansözü ve avukatı hâlâ taşıyorum.”
- “Annem her otobüse bindiğinde yanında iğne taşıyordu.”
- “Ankara iyice grileşti bana göre... Kızılay benim için artık çok tehlikeli bir yer. Kendimi asla güvende hissetmiyorum.”
- “Hiç öyle bir şey demedim, ‘evlenseydim, çocuğum olsaydı’... Çünkü hiç istemedim.”
- “Şöyle köye gidip özgürce dağlarda gezmek istiyorum, özgürlüğü istiyorum, başka hiçbir şey istemiyorum.”
- “Mücadele etmekten sıkılıyorum, bazen mesela âşık olmak istiyorsun sadece.”
- “Ben ilk defa hayatı işe girdikten sonra görmeye başladım, sana öğretiyolar orada. 15 yıl çalışmama rağmen bir gün bile sigortam yok.”
- “Ne yaptıysam şu iki tane bileğimin bez sıkmasıyla...”