Güncelleme Tarihi:
Çok değil, birkaç yıl önce hayatımıza girdi Andrew Tate. Eski kickboks dünya şampiyonu, günümüzün influencer’ı, kadın düşmanı söylemleriyle sosyal medyada düşündürücü bir popülariteye ulaştı. ABD ve İngiliz vatandaşı olan Romanya doğumlu Tate, sadece söylemleri değil, karıştığı suçlarla da gündemdeydi. Tecavüz, insan kaçakçılığı, cinsel istismar gibi suçlamalar nedeniyle geçen hafta tutuklandı. Ve bu kez başka bir tartışmayı gündeme taşıdı: “Tate’in tutuklanması sosyal medyada toksik erkekliğin sonu anlamına mı geliyordu?”
X’te yaklaşık 9 milyon takipçisi olan Tate cinsiyet eşitliği karşıtlığını popüler hale getirdi. Şimdi bir süre sosyal medyadan uzak kalacak gibi görünüyor. Ama onunla benzer fikirleri paylaşanların sayısı hiç az değil. Kadın düşmanları sosyal medyada ‘Matrix’ filminden ilhamla kırmızı hapı (red pill) seçenler olarak kendilerini tanımlıyor. Peki, bu insanlar neye inanıyor? Feminizmin erkekler için zararlı olduğunu düşünüyor, kendilerini kadın merkezli bir dünyanın kurbanları olarak görüyorlar. Asıl endişe verici olansa Tate’in fikirlerini benimseyenler arasında genç erkeklerin sayıca oldukça fazla olması.
İki yıl önce yaptığımız bir haberde Bağ Etkileşimli Öğrenme Derneği’nin pilot bir okulda gerçekleştirdiği araştırmaya yer vermiştik. O araştırmada da lise süreci ‘eşitsizlikçi erkekliğin’ öğrenildiği dönem olarak karşımıza çıkmıştı. Ve gençlerin değer yargılarının şekillenmesinde sosyal medyanın önemli rol oynadığı...
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Doç. Dr. Özgün Biçer ve Dr. Ece Paralı Öztan şu bilgileri vermişti: “Ortaokulda kız çocuklarıyla oğlan çocukları kalıp yargılara karşı olma konusunda birbirine yakın pozisyon alıyorlar. Eşitlikle ilgili fikirleri daha ileride. Fakat lisede ara açılıyor. Oğlanlar geri gidiyor. Yani lise ‘kalıp yargılara dayanan erkekliğin’, ‘eşitsizlikçi erkekliğin’ öğrenildiği bir döneme dönüşüyor. Bazı meslekler için ‘Kızlar yapamaz’ demeye başlıyorlar.”
Geçen günlerde küresel araştırma şirketi Ipsos ve King’s College London tarafından gerçekleştirilen anketin sonuçları da uzmanlara göre tehlike çanlarının çalması anlamına geliyor. 31 ülkeden
16 yaş üstü 3 bin 716 kişinin katıldığı anketin sonuçlarına göre 16-29 yaş arasındaki genç erkeklerin üçte biri (yüzde 36) feminizmin topluma zarardan çok fayda sağladığını düşünüyor. Ancak yüzde16 gibi azımsanmayacak bir kesim de feminizmin faydadan çok zarar getirdiğini söylüyor.
Ipsos’un anketinden çıkan çarpıcı sonuçlar:
Z Kuşağı’nın yüzde 25’i, Y Kuşağı’nınsa yüzde 27’si çocuklarına bakmak için evde kalan erkeğin ‘daha az erkek’ olduğu konusunda hemfikir. Bu oran baby boomer (1946-1964 yılları arasında doğan) olarak adlandırılan kuşakta yüzde 11’e düşüyor.16-29 yaş arası genç erkeklerin yüzde 30’u önümüzdeki 20 yıl içinde erkek olmanın kadın olmaktan daha zor olacağına inanıyor.
Eşitlik meselesinin erkeklere karşı ayrımcılığa varacak kadar ileri gittiğini düşünenlerin oranı Z Kuşağı erkekleri arasında yüzde 60’ı buluyor.
16-34 yaş arası erkeklerin yüzde 35’i Andrew Tate’in görüşlerine katılıyor.
‘Maskülen, şiddet yanlısı rol modeller var’
Doç. Dr. Özgün Biçer, Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi
Bu ankete cevap verenleri kuşaklar olarak sınıflandırırken feminizmden ne anladıklarına dair değerlendirme yapamıyoruz. Anladığımız şeye bağlı olarak kendimizi karşıt ya da yanında konumlandırıyoruz. Feminizmi kadın üstünlüğü; kadının erkeğe karşı güçlenmesi olarak anlayan ve gittikçe haklarının ve alanlarının elinden alındığını ve hatta bazı açılardan mahrum edildiğini düşünen bir kesim de var. Kadınların özellikle çalışma yaşamında görünürlüğü arttığı için kendisini rekabet içinde hisseden bir kesim var. Genç işsizliği dünyada artıyor. Bu durum erkekler açısından tehdit olarak algılanabiliyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği dersimde yaptığımız tartışmada kadınların özgürleşmesinin altı çizilirken özellikle erkek öğrenciler net olarak ‘cinsiyet sorunlarının değiştiğini ve erkekler açısından daha önce istihdam daha kolayken bugün istihdam korkusu yaşandığını söylüyorlar. Hatta düşüncelerini “Bazen erkek olmanın daha zor olduğunu düşünüyorum çünkü kadın hakkında ne kadar aşağılanma varsa erkek hakkında da o kadar baskı olduğunu hissediyorum” şeklinde anlatıyor.
Bu durum erkekler arasında toplumsal cinsiyet çalışmalarını, özellikle ‘pozitif ayrımcılık’ kavramlarını tam olarak anlamadan tepkiselliği ortaya çıkarıyor. Burası kritik; çünkü işsizliğin başarısızlık, güçsüzlük gibi algılanması erkeklik krizi yaratıyor.
Z Kuşağı dijitale doğdu. Tüm öğrenme deneyimlerini, sosyalleşme ve paylaşımlarını dijital alanda gerçekleştiriyor. Bu nedenle sosyal medya toplumsallaşmada diğer her şeyden daha etkili. Ve tabii özellikle dijital alanda daha çok var olan erkekler için oyunlar ve influencer’ların etki sahası oldukça geniş. Bu noktada sosyal medyadaki rol modellere baktığımızdaysa kaygı verici bir gerçeklik var. Örneğin maskülen, kadın düşmanı ve şiddet yanlısı erkekliği yayan Andrew Tate gibi milyonlarca takipçisi olan biri, 12 yaşındaki bir oğlan çocuğu için kahraman niteliği taşıyabiliyor.
Değişim Liderleri Derneği (DLD) 15’inci yılında ‘Kıvılcımlar Programı’na devam ediyor. Takım çalışması ve sosyal değişim projeleriyle desteklenen ve katılımcılarda dönüşüm yaratmayı amaçlayan bir liderlik programı bu. Programa katılan genç kadınlar, yaparak öğrenmeye dayalı, 8 ay süren bir proje yaratıp uyguluyorlar. 2024-2025 yılı programına katılmak için başvurular geçen hafta başladı. Katılmak isteyen genç kadınlar degisimliderleri.org adresinden 31 Ağustos’a kadar ön kayıt yaptırabilirler.
Programa üniversite 2’nci veya 3’üncü sınıf öğrencisi kadınlar başvurabiliyor.Mülakatla seçilen ‘Kıvılcımlar’ 6-8 kişilik ekiplere ayrılıyor. Bu ekipler iş dünyasından tecrübeli isimlerin kolaylaştırıcılığında sosyal bir proje üretiyor ve bu projeyi takım çalışmasıyla sonuca ulaştırıp, program sonunda da sunuyor. ‘Kıvılcımlar Programı’yla genç kadınların iş hayatına atılmadan önce vizyon sahibi olmaları, liderlik ve kariyer becerilerinin geliştirilmesi hedefleniyor.