Güncelleme Tarihi:
Pandeminin ilk günleri... İcat ettiğimiz oyunlar bile bitmişti. Kahvaltıdan sonra büyük kızım kulaklıklarını takıp bir hava tutturmuştu. Eşim mutfakta dizisine dalmıştı. Küçük kızımsa oturma odasında bir koltuğu pazar, diğerini ev yapmış, oyuna dalmıştı.
Bir çığlık duydum, eşim kızımı azarlıyor. “Baksana şuraya yaa, ne hale getirmiş burayı” diyor. Tabii baksana kelimesinin bende bir karşılığı yok. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim de yok. Biraz zorla, biraz güzellikle sakinleştirdik eşimi. Büyük kızım durumu anlattı: Kardeşi duvar kâğıdının çiçeklerini beğenmemiş olacak ki kendi istediği renklere boyamış. Gülen, ağlayan, kızgın suratlar çizmiş. Bana sorsanız büyütecek bir şey değil. Duvarları çizmeden büyüyen var mı? Yoktur. Ben de boyadım çok duvar. Herkes sakinleşince olay yerinden uzaklaşan kızım, bütün oyuncaklarını toplamış, çizgi film izliyordu. Uslu uslu durup iyi halden yırtacak uyanık!
Karşısına oturup gülümsedim. “Ne yapayım, sıkıldım, ressamcılık oynadım” dedi. “Boş ver, olan olmuş” dedim. “Bir daha yapmam, annem çok kızdı” deyince “Boyaları al gel, kalan çiçekleri de beraber boyayalım” dedim. Eşimin tehditkâr bakışlarını sırtımda hissediyordum. Büyük kızım da bilirkişi olarak arada gelip yorum kattı. İki gün sonra “Hadi biraz daha çiçek boyayalım” dedim ama istemedi, doyuma ulaştığını anladım.
Kaçınılmaz bir travma
Bunu neden anlattım, biliyor musunuz? Bugünlerde sağlık nedeniyle ben de kendimi eve kapattım. Eski anılar canlandı bir anda. Hayatınız normal bir şekilde akarken birden her şey değişebiliyor. Bir hastalık ya da bir kaza... Hayat bir anda değişiyor. Üstelik fiziksel acılar da hayatınıza girebiliyor. Ben yavaş yavaş kör oldum, hiç evde kalmak zorunda olmamıştım. Pandemi sayesinde daha iyi anladım. Bunları düşünmeme sebep olan da buydu.
Pandemi bitecek ama ya hiç geçmeyen bir durumla karşılaşırsanız... Kaçınılmaz bir travma başlıyor, psikoloji altüst oluyor. Sizinle beraber evdekiler de aynı şekilde... Herkes siz iyi olun diye rol yapıyor. İşinizi kaybediyorsunuz, yeni biri başlıyor yerinize ve sizi arayıp ilk zamanlar için destek istiyorlar. Fakat bir süre sonra bu da kesiliyor.
Kırmak zorunda kalmak...
Fiziksel acılarınız azalıp geçiyor zamanla ama evde kalmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi. TV, radyo, internet, sonra eski anılar... Sabah kalkıyorsunuz, kahvaltı ve sonra hiçbir planınız yok! “Ne yapacağım ben” sorusunun cevabını bulmak çok zordur. Aylar, hatta yıllar sürebilir cevabı bulmanız. Sonra ufaktan kıpırdarsınız, “Dur, gitme. Gidemezsin, biz hallederiz” derler. Engelli değil, engellenen olursunuz. Bunu aşarken kalp kırmak zorunda kalırsınız. Çok sonra anlarlar.
“Bu yaştan sonra okuyup da ne olacaksın” derler. İş bulursun, “Biz sana bakamıyor muyuz” diye sorarlar.
Konu iş değil aslında. Hayata bağlanmaktır bu. Konu para değil, fayda sağlamaktan edinilen psikolojik doyumdur.
Evde kalınca bunlar geldi aklıma, anlatmak istedim. Konu çok daha derin. Bizimle oldukça daha da iyi anlayacaksınız. Bazı şeyler kelimelere sığmıyor. Çünkü zamanla oturuyor, gerçek iletişim o zaman kuruluyor.