Güncelleme Tarihi:
Müge Boz: Ekran önünde iş yapmama rağmen evde sekiz senedir televizyon yok
◊ Makai isminde bir restoran açmıştınız, orası kapandı mı?
- Makai bir senelik bir projeydi. Orayı hiçbir zaman yerleşik bir restoran gibi konumlandırmamıştım çünkü restorancı değilim. Şu an onun başka bir versiyonuyla ilgili görüşmelerimiz var. Bir karavana taşıyıp hareket edebilen, konukların da ağırlanacağı bir formata dönüştürmek istiyoruz.
◊ Sağlıklı beslenme denince Türkiye’de akla gelen ilk isimlerden birisiniz. Bu disiplini nasıl edindiniz?
- Kendimi bildim bileli böyleydim. Evde hiçbir zaman hazır köfte yemedik; salçalar, ballar, tahinler, pekmezler köylerden gelirdi. Yoğurtları annem yapardı. Doğum günlerimizde hazır pastalar alınmazdı. Buradan gelen bir temel var. Aile olarak alerjik bir yapımız var. Beslenmem de buna göre şekillendi. Önce glüteni, sonra sütü, akabinde bir süre eti bıraktım. Bir süre komple hayvansal ürünleri hayatımdan çıkardım. Bir ara çiğ beslendim. Hepsini denedim.
◊ Hâlâ vücudunuzdaki PH oranını ölçüyor musunuz?
- Ara ara, evet. Bunun takibini yapmak sağlıklı beslenmeme yardımcı oluyor. Bu tarz şeyler yaptığımda kendimi enerjik hissediyorum ama dışarıdan obsesiflik gibi görülüyor. İnsanın başka bir konuda takıntılı olmasındansa kendi sağlığıyla ilgili olması bence güzel bir şey. Ben de pizza ve hamburger yiyorum ama nadiren.
◊ Bir hafta hiç telefona bakmadan tatil yaptığınızı okudum, doğru mu?
- Evet, yaptım. Dijital detoksu çok uzun zamandır yapıyorum. Evimde sekiz senedir televizyon yok. Televizyonu açmamak da bir seçim ama ben nesnelerin enerjisine inanıyorum. Ekran önünde iş yapıyor olmama rağmen evimin dekorasyonunu televizyona göre ayarlamak istemiyorum. Bu yüzden tatile gittiğimde telefon da kullanmıyorum. Telefon geliyor, hadi cevap ver! “Aa mesaj da gelmiş, ona da bakayım” derken zaman bitti gitti!
◊ Eviniz nasıl bir yer, kendinize nasıl bir dünya kurdunuz?
- Kardeşimle birlikte yaşıyoruz ve aşırı derecede oyuncak seviyoruz. LEGO’lar, pelüş hayvanlar, gerçek boyutunda kaplan ve zebra bile var. Saçma sapan ne kadar şey varsa bizim evimizde. Renkli buzdolapları, garip sandalyeler... Mutfak eşyaları da çok fazla. Bütün mutfak aletlerini alıyorum. Hepsini deniyorum, onları karşılaştırıyorum. Annem “Kaç tane blender’ın olacak” diyor.
◊ Kaç tane var ki?
- En az iki blender, üç mutfak robotu. Makarna yapma aleti, yoğurt makineleri, ekmek makineleri, dondurma makineleri, hamur karıştırıcılar... Üç tane buzdolabı var, öyle diyeyim! Hatta biri salonumda duruyor. Kıyafet de çok fazla. Benim bir tarzım yok, modum ve zevkim çok fazla değişiyor. Bazen marangozluğa ilgi duyuyorum. Matkaplar, çekiçler, çiviler, sprey boyalar, tuvaller, kumaşlar, dikiş makinesi de var. Büyücü evi gibi bir ev!
◊ Krav maga’ya yeniden başlamak istediğinizi söylediniz. Güvenlik endişeniz mi var?
- Çok düşünmemeye çalışıyorum, düşünürsem panik olabilirim. Hani “Düşünmezsen olmaz” derler ya... Sürekli evhamlı olmayı doğru bulmuyorum, kendi içimde bir denge kurmaya çalışıyorum.
‘Hadi’de sorduğumuz
soru KPSS’de çıktı
◊ ‘Hadi’ yarışmasının benzeri daha önce Türkiye’de yapılmamıştı. Tutar mı tutmaz mı belli değil; yarışmayı sunmayı kabul ederken tereddüt ettiniz mi?
MÜGE BOZ: Denenmemiş şeyleri sevdiğim için etmedim. İnsan yeni bir işe başlarken bir nevi risk alıyor. Milenyum çağı dediğimiz çağda, artık her şeyin dijitalde olması kaçınılmaz. “Eninde sonunda deneyecektik” diye düşündüm.
MERVE TOY: Yarışmanın bu kadar ilgi göreceğini biliyordum. Bilgi yarışmaları insanların ilgisini çok çekiyor. Televizyonda yarışmacının kazandığında veya kaybettiğinde yaşadığı o duygusal geçişi izliyorduk. ‘Hadi’yle beraber, nerede olursanız olun o duygusal geçiş bu kez sizin başınıza geliyor. İndiriyorsunuz ve oynuyorsunuz. Üstüne bir de para veriyorlar.
◊ Bilgi yarışması sever misiniz?
MÜGE BOZ: Severim. Setlerde telefondan sunuculu olmayan bilgi yarışmalarına katılırdım.
MERVE TOY: Denk geldiğimde ben de dikkat kesiliyorum. Bilgi yarışmalarını takip ettikçe sürekli öğreniyorsun. Müge sunduğunda ben oynuyorum ama daha kazanamadım. Genelde 11’inci soruda eleniyorum.
MÜGE BOZ: Ben de iyi değilim ama en azından öğreniyorum. İnternet hayatımıza bu kadar çok girdiğinden beri aklımızda çok daha az şey tutar olduk. Çünkü arama motoruna girip hemen o bilgiyi elde edebiliyoruz. Bu yarışmaların bilgiyi aklımızda tutmaya destek olduğunu düşünüyorum. Üstelik geçenlerde biri bana Instagram’dan “Sorduğunuz sorulardan biri KPSS’de çıktı” diye mesaj attı. Bir soru bir sorudur!
◊ En çok hangi soruya şaşırdınız?
MÜGE BOZ: “Kutup ayısının tüyleri ne renktir” sorusuna. Şıklarda beyaz, gri, şeffaf ve bir renk daha vardı. Şeffafmış! Tüyleri iki aşamalıymış, ortamın rengini yansıtırmış. Bana kalsa beyazdı.
MERVE TOY: Bence de beyazdı. (Gülüyor)
◊ Yarışmanın yoğunluğu dışında neler yapıyorsunuz?
MERVE TOY: Kaptanlık ehliyeti alayım diye yelkene başladım. Fitness ve chiboard yapıyorum. Haftada bir günüm mutlaka boş olur, sevdiklerimle görüşürüm.
MÜGE BOZ: Krav maga’ya yeniden başlamayı düşünüyorum. Daha güçlü hissetmek için ihtiyaç duyuyorum. Spor dalı olarak da çok iyi! Bir de Fransızca öğrenmek istiyorum. Kendime zaman ayıracağım, arkadaşlarımla vakit geçirebileceğimiz tatillerden vazgeçemem. Gerekirse uykumdan ödün veririm ama arkadaşlarımla buluşurum.
Merve Toy:Spor medyasına kendimi zorla kabul ettirdim
◊ Uzun zamandır ekrandasınız ama sizi pek az tanıyoruz...
- Sakarya’da doğdum, Çerkesim. Ailemin bir kısmı Abhazya’da, gidip geliyorum. Oranın da vatandaşıyım, hatta evde Abhazca konuşulur. Babam Sakarya’da spor il müdürüydü. Kafkas kökenli olduğumuz için silah ve at bize yabancı şeyler değil. Atıcılıkta iki Türkiye birinciliğim, bir Türkiye rekorum, bir de Balkan şampiyonluğum var. Atıcılıkta bir hedef vuruyorsunuz. Babam kanser hastasıydı ve o hedef bana babamın hastalığı gibi geliyordu. Vefat ettiğinde 12 yaşımdaydım. Müsabakalara filan hep birlikte giderdik. Atıcılık bana onu anımsattığı için devam etmek istemedim, edemedim.
◊ Başınız sağ olsun. Babanıza düşkün müydünüz?
- Çok! Uzun süre hasta yattı, onu hastanede ziyaret etmek travmatik bir süreçti. Artık flulaştı. Fotoğraflara bakıyorum, anılarını hatırlamaya çalışıyorum. Sesini hatırlarken zorlanıyorum. Gırtlak kanseri olduğu için aklımda o kısık sesi kaldı. Biz Adapazarı’nda yaşıyorduk. Babamı kaybettikten üç sene sonra 19 Ağustos depremi oldu. Annemle kardeşim enkaz altında kaldı. Ekipler onları çıkardı. Her şeyimiz yıkıldı. Babama dair bütün anılarımız, çocukluk anılarımız gitti.
◊ Hiç çocukluk fotoğrafınız yok mu?
- Akrabalarda dört-beş tane bulduk. Sadece evimizden olmadık, okul arkadaşlarımız, eşimiz dostumuz, akrabalarımız hayatını kaybetti. Çok söylemek istemiyorum ama üzerimizde ceset kokusu vardı. Ama bana kattıkları var: Maddi anlamda hiçbir şeyi kaybetmekten korkmam. Her şey yıkılsın, işim gücüm gitsin; fark etmez, yeniden yapabilirim.
◊ Sonra nasıl yeniden başladınız hayata?
- Babam küçükken ekranda kadın spikerleri görünce, “Ne kadar başarılılar görüyor musun” derdi. Ben de sporu da çok sevdiğim için, onu medyayla birleştirmek istedim. Marmara İletişim’i kazanıp İstanbul’a geldim. 18 yaşındayım. Annemin beni finanse edecek durumu yok, para kazanmam lazım. Şansal Büyüka’yla uzaktan akrabayız. Beni staja almasını rica ettim. O zaman Show TV’de ‘Televole’, ‘Pazar Keyfi’ ve ‘Maraton’ programları var. Beni prim usulü maaşla staja başlattı, Bostancı’da ev tuttum.
◊ İlk işiniz neydi?
- Arşivden kaset taşıyordum, bir süre sonra montaj yapmayı, haber yazmayı öğrendim. Üç yılım böyle geçti. ‘Maraton’a kaset yapmaya başladım, benim için büyük olaydı. KJ’de üç saniye Merve Toy yazacak diye bütün aile televizyon başında bekliyordu. Sonra Lig TV kuruldu. Aynı işleri orası için de yaptım. İzin yapmıyor, iki-üç gece şirkette yatıyordum. Nihayet beni kadroya aldılar. Sonra bir gün “Sana öğlen bülteni sunduracağız” dediler.
◊ Nasıldı?
- Çok fenaydı! Yönetmen kulağıma 10’dan geriye sayıyordu, “Kaçsam Şansal Abi kovar” diye düşündüm, kaçamadım. İlk yayını atlattım, zamanla bana bir rahatlık geldi. Moderatörlük yapmaya, kendi programlarımı yapmaya başladım. Kadınsan dikkat çekiyorsun. Ama bir kadın olarak senin bildiğini kabul etmiyorlardı. Ortamdaki iki-üç kadından birisin ve bir şey söylediğinde, kayda değer bulup cevap bile vermiyorlardı. Zamanla zorla da olsa kendimi kabul ettirdim. Şimdilerde spor programına devamediyorum, Milliyet ve Vatan’a da spor yazıları yazıyorum.
Yılbaşında fantastik bir ödül vereceğiz
‘Hadi’ bilgi yarışmasının kurucu ortağı Emre Ulusoy
Ekipteki herkes gibi ben de bilgisayar mühendisiyim. Yarışmanın kodlamasını yapmaya geçen yıl kasım ayında başladık. Bu sene 4 Mart’ta ilk yarışmayı yaptık, 6 bin kişi katıldı. Ertesi gün yaptık, 10 bin kişi katılınca sistemimiz çöktü. Altyapıyı ayağa kaldırmamız çok uzun sürdü. 9 Haziran’da Turkcell altyapısıyla yeniden yayına başladık. Aşırı bir büyüme yaşıyoruz. Günde 35 bin kişi üye oluyor. Şu an App Store’da en çok indirilen uygulama. Ödül, yurtdışındaki melek yatırımcılarımızdan geliyor. Yılbaşında oyunu aynı anda 1 milyon kişiyle oynamayı hedefliyoruz. 31 Aralık’ta televizyon reytinglerini sarsan bir yarışma yapacağız, fantastik bir ödül vereceğiz.