Güncelleme Tarihi:
Sahnede dans eden, bir objeyle sevişen, karşısında oturan bir adam varmış gibi içip eğlenen bir kadın... Hayır, bu kadın deli değil. Üstelik de bir psikiyatr. Gelecekte yaşayan ama geçmişin acılarını çeken bir psikiyatr... Pek çoğumuz gibi ebeveyn meseleleri dolayısıyla gerçekte kim olduğunu bulamamış, nasıl yaşamak istediğini bilemeyen bir psikiyatr...
‘En Güzel Parçam’, Zeynep Özyağcılar’ın kendi yazıp rol aldığı tek kişilik oyun. Yapay zekânın hayatımızın her alanında hüküm sürdüğü gelecek yıllarda yaşanan bir aşk hikâyesini anlatıyor. Tahmin edebileceğiniz üzere bu aşk da bir yapay zekâyla yaşanıyor. Bu aslında aşkla, dans ve müzikle bir kadının iyileşmesi, kendini bulma hikâyesi. Sadece ‘kadını’ değil, ‘erkeği’ de anlamaya çalışıp onları tatlı bir mizah anlayışıyla çarpıştırıyor. Bir yandan da “Kadın olma halleri hep böyleydi, gelecekte de böyle olacak” mesajı veriyor.
Nefesini bile hesapladı
36 yaşındaki Zeynep Özyağcılar, usta tiyatrocular Güzin ve Erdal Özyağcılar’ın kızı. Oyunda annesiyle babası da sesleriyle yer alıyor. Erdal Bey evin ‘çapkın’ buzdolabını, Güzin Hanım ise ‘naif’ kahve makinesini seslendiriyor.
6 yaşında baleye başlayan ve o gün bugündür sahneden inmeyen Zeynep Özyağcılar, bu oyunda dansçı tarafını da keyifle gösteriyor. 2014’te Tiyatro Martı’yı kuran Özyağcılar, bugüne dek birçok oyunu sahneye taşımış. ‘En Güzel Parçam’ ise onun kendi başına yarattığı, en güzel parçası belli ki... Tiyatro yapımcısı ve tek başına bir kadın olarak pandemi dahil bir sürü aksiliğe rağmen yönetmeninden ışıkçısına kadar herkesi aynı inançla bir arada tutmaya çalıştığını söyleyen Özyağcılar, bu işe gönül vermiş bir kere: “Bu oyun için azimle çalıştım. İki saat boyunca sahnede ev aletleri ve kayıtlar eşliğinde, zamanlamanın uyması için nefes sayımı bile hesaplayıp aynı zamanda da dans ederek bir performans sergiliyorum.”
“Artık insanlar çok kabalaştı, herkeste ego çok yüksek. Günümüzde ilişki yaşamak gittikçe zorlaşıyor.”
İzleyici olarak sahnede izlediğimiz kadının o yapay zekâya gerçekten de gönlünü kaptırdığına inanıyor hatta oyunun sonunda kendimizi “Ay inşallah ayrılmazlar” derken buluyoruz! Özyağcılar, soğuk psikiyatr Destina’nın yapay zekâ Oli’ye âşık, mutlu bir kadına dönüşümünü ince ince tasarlamış: “Çünkü biz kadınlar bir şey yaşıyoruz ve bambaşka biri oluyoruz. Parmak sallamadan feminist bir söylem de var burada ama aynı zamanda kişisel gelişim
tarafı da var. Mesela kadınların biriyle tanışır tanışmaz planlar yapmaya başlamasının ne kadar yanlış olduğu; bir erkeğin zevkine, keyfine ve isteğine uymak adına ona mutluluk veren ne kadar çok şeyden vazgeçtiği de anlatılıyor.” Fazla tartışılmayan konulara da değinmek istemiş Özyağcılar.
“Sizce gelecekte gerçekten yapay zekâyla aşk yaşanabilir mi” sorusunaysa şöyle yanıt veriyor:
“Neden olmasın? Geçmişte insanlarla yaşadığınız şey gerçek aşk mıydı acaba? Bunun cevabını verebilir miyiz? Hissettiğin şey seni değiştiriyorsa, mutlu ediyorsa, hayatını iyileştiriyorsa, güzelleştiriyorsa ve ortada somut bir değişim varsa neden olmasın...”
‘Babam oyunu ilk izlediğinde ağladı’
İki değerli tiyatrocunun kızı olan Zeynep Özyağcılar, birbirini çok seven, iletişimi iyi bir aile oldukları için mesleki tarafının da bundan olumlu etkilendiğini söylüyor. Meslek seçiminde hiç baskı görmemiş. Nitekim abisi kimya ve işletme okuyup iş dünyasında yer almayı seçmiş. Özyağcılar anne-babasıyla ilgili şunları söylüyor: “Meslektaş olarak onlarla dertleşebilmek büyük bir avantaj, yeni ekolleri tartışıp mesleki olarak birbirimizi besleyebiliyoruz.”
Dans yeteneği ve sahne merakı sonucu 6 yaşında Devlet Opera ve Balesi’ne birinci olarak girmiş. O tarihten itibaren de yaklaşık 30 yıldır sahnede… Lisede okurken tiyatro oyunları yazıp oynamaya başlamış. Yurtdışındaki festivallere katılmış. O zaman sadece dans etmenin yetmeyeceğini anlamış. Liseden sonra konservatuvara hazırlanmış. Çok fazla kitap okuyup oyun izlemiş… “Bendeki potansiyeli gören annem ve babam yanımda duruyorlardı. Devlet Konservatuvarı, Şehir Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi, derken 9 yıldır da kendi tiyatrom var. Annemle babam benim ustalarım ve benimle gurur duyuyorlar” diyen oyuncu, ailece eleştiriyi de övgüyü de kendi içlerinde çok güzel yaşadıklarını belirtiyor. Anne ve babasının onu sahnede izlemelerinin kendisine güven ve mutluluk verdiğini söylüyor.
Babasının ona kendi projelerini okutup fikrini aldığını, kızının ‘En Güzel Parçam’ oyununu ilk izlediğindeyse ağladığını söyleyen Özyağcılar “Babam
‘İyi bir şey çıkacağından emindim ama bu kadar iyi bir şey izleyeceğimi hayal bile edemedim’ demişti” sözleriyle onun ne kadar etkilendiğini anlatıyor.
Erdal Özyağcılar kızı için “Zeynep sahnede devleşen bir yetenek” diyor.
‘Bir anne-babanın başına gelebilecek en güzel şey’
Erdal Özyağcılar: “Zeynep’i izlerken çok büyük bir mutluluk ve gurur duyuyorum. Sahnede devleşen özel bir yetenek. Şu an ‘En Güzel Parçam’ oyununda dansı ve oyunculuğuyla iki saat tek başına performans sergiliyor. İnsanlar gülüyor, ağlıyor, duygudan duyguya geçiyor… Hem de oyunun metni kendisine ait. Zaten 6 yaşından beri önce Devlet Opera Balesi sahnelerinde, Saint Michel Fransız Lisesi’nde yaptıklarıyla, konservatuvar yıllarındaki başarısıyla, sonra Şehir Tiyatroları’nda, şimdi kendi kurduğu Tiyatro Martı’daki oyunlarıyla onu hayranlıkla izliyoruz. Hep başarılı bir sahne insanıydı, şimdi buna kalemindeki başarıyı da ekledi. Onun gözüne, bilgisine, kafasına çok güvenirim. Çok şanslıyım hem kızım hem meslektaşım olduğu için. Zeynep işine âşık, yaşam enerjisini mesleğine veren, nazik, umutlu ve anne-babasının gurur kaynağı.”
Güzin Özyağcılar: “Bir anne-babanın başına gelebilecek en güzel şey Zeynep. Hele o anne-baba sanatçıysa ve kızları da böyle bir sanatçı olduysa... O bizim gururumuz, akıl hocamız, şimdi de patronumuz.”