Güncelleme Tarihi:
Fran Lebowitz’in çağdaş şehir yaşamını alaycı üslubuyla yorumladığı ‘Fran Lebowitz Kitabı’ raflardaki yerini aldı. Kitap, yazarın ‘Metropolitan Life’ (Metropol Yaşamı, 1978), ‘Social Studies’ (Sosyal Bilimler, 1981) ve ‘Mr. Chas and Lisa Sue Meet The Pandas’ (Bay Chas ve Lisa Sue Pandalarla Tanışıyor, 1994) kitaplarındaki yazılarını bir araya getiriyor. Lebowitz’e, esprili dili sebebiyle “Amerika’nın Mîna Urgan’ı” diyenler var. En son Martin Scorsese’nin yönettiği ‘Fran Lebowitz: Bir Yazarın Portresi’ belgeseliyle popülerleşen yazardan bahsedilirken genelde ‘huysuz’ ifadesi kullanılıyor ama kablolu telefondan yaptığımız söyleşimizde karşımda gayet sıcak biri vardı.
Türkiye’ye hiç gitmedim ama yalnız başıma çok seyahat ediyorum. Batı Avrupa, İskandinavya, Kanada ve İngiltere’de gördüğüm kadarıyla insanlar şehirleri sevenler ve sevmeyenler olarak ikiye ayrılıyorlar. Ben şehirlere bayılıyorum.
Yazarken nasıl bir ortam tercih ediyorsunuz?
New York’un ortasında yaşayan birinin bunu söylemesi tuhaf ama sessizlik istiyorum. Birkaç kez kırsal bölgede küçük bir eve gitmek zorunda kaldım çünkü çok yakınımda inşaat çalışması vardı. Dikkatimi en çok dağıtansa müzik.
New York’ta sizi başka neler rahatsız ediyor?
Eskiden sokaklar o kadar geniş değildi ve insanlar otomatik olarak sağdan yürüyordu. Karşıdan biri gelirken ona yol vermek için yana kayıyordu. Belki 15 yıl kadar önce insanlar bunu yapmamaya başladılar, neden bilmiyorum. Etrafta başka biri yokmuş gibi davranıyorlar ve sadece telefonlarına bakıyorlar.
Siz cep telefonu ve bilgisayar dahil yeni teknolojileri kullanmıyorsunuz. Neden?
Biliyorum, insanların bunu anlaması kolay değil. Ben lisedeyken daktilo dersi seçmeliydi, ona özellikle katılmadım. Çünkü o dönemde bir kadınsanız ve daktilo yazmayı biliyorsanız yapabileceğiniz tek iş buydu. Evimizde kullanabileceğimiz bilgisayarı icat ettiklerinde gidip baktım ve onun da bir tür daktilo olduğunu gördüm. Buna ihtiyaç duymuyorum. Aslında benim teknolojiye düşmanlığım yok, makinelere var. Bir makinenin bozulmasından nefret ediyorum.
Cep telefonu gerekmiyor mu?
Hayır. Bilgisayarım, mikrodalga fırınım, internetim yok. Netflix seyretmiyorum. Bunlar umurumda değil. Evdeyken kitap okumak en sevdiğim şey. Onun için de internete ihtiyacım yok. Evde işlerimi yaparken de radyo dinliyorum.
Günümüzde bazı kitapların yapay zekâyla yazılmasına ne diyorsunuz?
İnsanların bu konuda endişe duyduklarını biliyorum ama bildiğim kadarıyla yapay zekâ yapılmış işleri temel alıyor. Aslında buna hırsızlık denir. Bunların insanın yaptığından iyi olacağına inanmıyorum. Tabii bazen daha iyi olabilir. Sonuçta bir sürü kötü yazar var.
Dünyadaki en iyi yönetmenlerden biri olan Martin Scorsese yakın arkadaşınız. Nasıl tanıştınız?
Martin’i 80’lerin başında ilk kez bir partide gördüm, bütün gece konuşmuştuk. Bazı yönlerden arkadaşlık, romantik ilişkiye benziyor. Karşınızdaki insanla bağlantı kuruyorsunuz. Martin çok komiktir. Onun gibisini hiç tanımadım. Hayatımda gördüğüm en eğlenceli insanlardan biri.
Andy Warhol’la çalıştınız. Onunla aranız nasıldı?
1971’den 1981’e kadar Interview dergisinde çalıştım. Aslında Andy ile birbirimizi hiç sevmedik. Tanıştığımızda 21 yaşındaydım. Andy 40’larında olmalı. Gençlerin çoğu onunla olabilmek için orada çalışıyordu. Oysa ben dergide yazmak için gitmiştim.
Yazarlığa başlamadan önce hangi mesleklerle uğraştınız?
Apartmanları temizledim, taksi şoförlüğü ve özel şoförlük yaptım. Üniversiteye gitmemiştim ve liseden atılmıştım. Daktiloda yazmayı bilmiyordum, herhangi bir belgem yoktu. Sonra reklam sektöründe asistanlık işi buldum.
‘HİÇ EMEKLİLİK PLANI YAPMADIM’
Yazmak ve kitap okumak dışında neler sizi mutlu ediyor?
Sinemaya ve müzelere meraklıyım ama kalabalıktan hiç hoşlanmıyorum. O yüzden hep “Bunu en az kalabalığın olduğu ne zaman görebilirim” gibi bir sorunum oluyor. Eğer mümkünse müzeye sadece bekçilerin olduğu bir günde gidin. Bunu kesinlikle tavsiye ediyorum!
Dans etmeyi de seviyorsunuz, değil mi?
Çok iyi bir dansçıyım ancak bunu dışarı çıkıp insanların arasında yapmıyorum çünkü yaşlandım. Gençken her gece dans etmeye giderdik.
Günümüz gençlerine neler söylemek istersiniz?
Şimdiki gençler gelecek hakkında endişe duyuyorlar. Ben hiçbir zaman geleceği düşünmedim. Bir söyleşide, 20’lerinde biri, benden emeklilik planı tavsiyesi istemişti! Ben bu konuda hiç plan yapmadım. Eğer eğlenmeseydim bunca şeyi yazamazdım. 20’li yaşlarınızda eğlenmezseniz bir daha asla eğlenemezsiniz. Hayat siz yaşlanınca daha eğlenceli hale gelmiyor.