Güncelleme Tarihi:
* Dört single, bir albüm, dolup taşan konserler, çok tıklanan klipler... Popstar olmaya alıştınız mı?
- Popstar olmak ne demek?
* Pop şarkı söyleyerek popüler olan demek.
- Ben popstar olduğuma katılmıyorum.
* Neden?
- Çünkü bu lafı çok plastik ve yurtdışından devşirme buluyorum. Ayrıca popstarlık bana geçici bir şey gibi geliyor.
* Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
- Ben sadece Edis’im.
* Nasıl biridir ‘Edis’?
- Müzikte kendi yolum, tarzım var. Pop ve onun yanında birçok türü karıştırarak icralarda bulunuyorum. İnsanlar için artık bir ‘Edis’ var. Bunu yaratabilmek benim için çok önemliydi. Albümden sonra oldu.
* Bu süreçte neler değişti hayatınızda?
- Çok çalışmaya başladım. Sabahtan akşama kadar koşturuyorum. Kendime zaman ayıramıyorum. Tatil bile yapamıyorum. Gerçekten yorgunum. Kitap almaya vaktim yok. Kendime bir kindle aldım. Oradan kitap indirip 30 sayfa falan okuyup uyuyakalıyorum.
* O ışıltılı dünya aslında o kadar parlak değil mi yani?
- Siz işin sahnedeki ışıklı halini görüyorsunuz. Parlak olan şey o ışık. Ama normal hayatta öyle bir şey yok, kimse seni alkışlamıyor.
* Neler yaşanıyor o ışıklar sönünce?
- İşten işe koştururken kendimi robot gibi hissediyorum. Mesela yeni bir eve taşındım... Gündüzleri sokakta insanlar yanıma geliyor, fotoğraf çektirmek istiyor. Gece eve döndüğümde tek başıma pencereden dışarıyı izliyor ve kendimle bir hesaplaşmanın içine giriyorum. Şunu anladım: Bu iş seni, kendinle yalnız kalmaya maruz bırakıyor.
* Çözüm?
- 1.5 aydır akşamları dostlarımın stüdyosunda vakit geçiriyorum, müzik yapıyorum. Kendime öyle gelebildim.
* Şimdi ruhsal durumunuz iyi mi?
- İyiyim. Başlarda anksiyetik dönemler geçirdim ama artık alıştım. Yaptığın işe geri dönüşler iyi olunca da rahatlıyorsun.
* Müzik sektöründe sizi hayal kırıklığına uğratan bir şey oldu mu?
- Evet, başlardaki saflığım...
* Nasıl bir saflıktan bahsediyorsunuz?
- Aslında anlatmak istediğim; her şeyde olduğu gibi sanatta da kapital sistemin olması.
* Biraz açar mısınız?
- İnsanların, yaptığın işe sanat değil, para gözüyle bakıyor olması üzücü. Müzisyen kafalarda duygular hassastır, hayaller kurarız. Ama bu işte bazen öyle bir nokta geliyor ki sanat falan bir yana, birlikte çalıştığın insanların sadece para düşündüğünü anlıyorsun. Bu bende travma yarattı.
* Nasıl bir travma?
- Güven duygumu kaybettim. Sadece iyiliğimi isteyen insanları hayatımdan ayıklama süresi uzun geçti. Sonra da çalıştığım insanlara karşı güven sorunları yaşadım. Ve anladım ki şüphe insanın zehri.
* Bu anlattıklarınızdan sonra savrulmaktan korkuyor musunuz?
- Allah dağına göre kar veriyor. Ben hayatım boyunca bunun hayalini kurdum, bunun için yaşayıp çalıştım. Yaşadıklarıma alışmama gibi bir şansım yok.
Gidip âşık olup döneyim
* Bir anda sokakta yürüyemeyecek kadar ünlü olmak ne hissettiriyor?
- İnsanların beni tanıması olağandışı gelmiyor. Bu geri dönüş, işimin bir parçası. Ama sana hayran olan kişi, seninle bir-iki hafta geçirse hâlâ sevmeye devam edecek mi? Önemli olan bu.
* ‘Ya bundan sonra aynı başarıyı yakalayamazsam’ korkusu yaşıyor musunuz?
- Başarıyı hayal eden her insan korkar. Şu ana kadar korkularım motivasyonumu düşürmedi. Tabii şarkı üretmekle ilgili kaygılarım var. Daha iyisini üretmeli, güncel kalmalıyım. 27 yaşındayım. 10 sene sonra aynı nabzı müzikal olarak hissedecek miyim diye düşünüyorum. Ama benim hayatım bu ve başka bir seçeneğim yok.
* Parayı buldunuz mu?
- Tabii kazanıyorum, iyi meblağlarda yapılan anlaşmalar hoşuma gidiyor. Ama para benim için amaç değil, araç. Yatlar, katlar almam için her iş alternatifini değerlendirmem gerekir. Onun yerine büyük prodüksiyonlu sahnelere yatırım yapıyorum.
* Özel hayat?
- Hiçbir şey değişmedi. Gelgitli. Ekibime hep “Beni bir yollayın da gidip âşık olup döneyim” diyorum. Şimdi aşk yok.
Gündüzleri sokakta insanlar yanıma geliyor, fotoğraf çektirmek istiyor. Gece eve döndüğümde tek başıma pencereden dışarıyı izliyor ve kendimle bir hesaplaşmanın içine giriyorum. Şunu anladım: Bu iş seni, kendinle yalnız kalmaya maruz bırakıyor.
Hakkımda bilinen en büyük yanlış, ailemin zengin sanılması
* Sizi hiç tanımayan birine kendinizi nasıl anlatırsınız?
- Duyarlı, hayata karşı yeterli farkındalığı olan ve bu farkındalıklarla sana da koşulsuz şartsız yardım etmeye hazır bir adam.
* Hakkınızda bilinen en büyük yanlış?
- Ailemin çok zengin sanılması.
* Neden öyle düşünüyorlar?
- Suratımız zengin ne yapalım (gülüyor). Bir keresinde, “Bu çocukta kızları ağına düşürüp sonra bırakan, dizilerdeki yakışıklı, zengin, kötü çocuk tipi var” demişlerdi.
* Birçok ünlü isim ve sosyal medya fenomeni şarkılarınızı paylaştı. Albümün billboard’ları her yerdeydi. Bunlarda paranın etkisi yok mu?
- Bunların sebebi ekibimin ve insanların bana inanmasıydı.
* O halde nasıl bir aileniz var?
- İzmirliyim, tek çocuğum. Babam emekli tekstilci. Annem otelci. Müziğe ilgimi ben bebekken anladılar. Dört yaşında anaokulu öğretmenimin yönlendirmesiyle piyano eğitimine başladım. Sonra okul etkinlikleri için sahneye çıktım. İlk şarkımı çocukken yazdım.
* Bir dönem dizilerde oynadınız...
- Bir yandan Galatasaray Üniversitesi’nde İletişim, bir yandan İstanbul Üniversitesi’nde konservatuvar okuyordum. Staj yapmam gerekiyordu. Bir cast ajansına girdim, deneme çekimine yardım edeyim derken kendimi çekimde buldum. Ama hayalim müzik yapmaktı. Oyunculuk benim için bir basamak oldu.
* Okullar şimdi ne durumda?
- Galatasaray Üniversitesi devam ediyor. Konservatuvar yarıda kaldı. Başarıyla girmiştim, hocam beni seviyordu. Bir seçim yapmamı söyledi: “Devlet Tiyatrosu’nda müzikal oyuncusu mu olmak istiyorsun yoksa popstar olmak mı?” Dedim ki; “Ben popstar olmayacağım. Rockstar olacağım, biliyorsunuz rock’n roll yaşamayı seviyorum.” O da, “Bu yüzden seni geçirmeyi hiç istemiyorum” diye karşılık verdi.
* Nasıl keşfedildiniz?
- Eski menajerimle bir gece bir karaoke barda karşılaştık. Beni sahnede gördükten sonra iş teklif etti.
* Konservatuvarı bıraktığınız için pişman mısınız?
- Benim yolumda doğru bir karardı. Bu ülkede ünlü olmadan da sanat yapılsa, devlet tarafından güvenceli bir şekilde, iyi paralar kazanabilse, insanlar konservatuvarlardan çıkmaz. Ya da aileleri tarafından başka tahsil yapmaları için baskıya uğramazlar. Bizde sorun sanatın algılanış şekli, magazinel hayatla karıştırılması. Yarım bırakmış olsam da konservatuvar bana gerçek işimi öğretti.
Tatil yapıp sokak müzisyeni edasıyla takılacağım
* Sizi Tarkan’a rakip gösteriyorlar. Bir gün Tarkan ve Kenan Doğulu gibi isimlerin olduğu devler ligine girer misiniz?
- Bence rakip göstermiyor, sadece magazin yapıyorlar. Onlar benim büyüklerim, ikisini de çok seviyorum, zaman zaman hayatıma ışık oldular. Herkesin dönemi, yolu, tarzı farklı.
* Pop müzikte uzun zamandır yeni star arayışı var. Sizce neden yeni star ve hit şarkı çıkmıyor?
- Çıkıyor, sadece starlaşma süresi artık daha uzun. Hit sorununda hemfikirim, dünyada da bir kıtlık söz konusu. Ama yavaş yavaş geçiyor sanki.
* Nedir sizin başarınızın sırrı?
- Şarkılarım, şarkılarla ve insanlarla iletişimimin gücü.
* Diğer müzisyenlerden farkınız ne?
- Ruhum olabilir! Kafamda bir müzik var, onu yaratıyoruz. Başkaları da aynı aranjörlerle çalışıyor. Ben çalıştığım zaman bir aranjman ruhu oluşuyor. O alışveriş, dostluk ve Allah vergisi yetenek...
* Daha önce ‘eşsiz’ diye tanımladığınız müziğinizi şimdi nasıl anlatırsınız?
- Aslında o zaman ‘diğerlerine benzemiyor’ demek istemiştim. Sürekli sound’larımın farklılaşmasına çabalıyorum ama yetmiyor. Dinleyiciye karşı hizmetkâr bilinciyle ilerliyorum. Yatıp kalkıp nasıl daha iyi şarkı olur diye düşünüyorum. ‘Köle’ isimli şarkımda da “Ben hep hazır bir köleyim” diyorum. İşimde de, ilişkimde de mantığım bu. Ben iyi bir hizmetkâr ve köleyim. Böyle olmasa bana gösterilen ilgi diğer isimlere dağılabilirdi.
* Biraz egosu yüksek biri misiniz?
- Hayır, özgüvenliyim. Çalışkan insanlar özgüvenlidir.
* Bundan sonrası için planlarınız neler?
- Bir-iki ay içinde turneleri bitirip sonra Los Angeles’a gideceğim. Tatil yapıp sokak müzisyeni edasıyla takılacağım. Kendimi yenilemem gerekiyor. İkinci albüm için de çalışmalara başladım.
Beyoncé ve Jay Z çifti şimdiki beni çok meşgul ediyor
Freddie Mercury en büyük idolüm. Sonra Michael Jackson geliyor. Justin Timberlake-Britney Spears çocukluğumun şov çifti. Beyoncé ve Jay Z çifti de şimdiki beni çok meşgul ediyor. Tabii bu topraklardaki ‘devler ligi’ne ait her sanatçı bana örnek. Herkesi, her tarzı dinliyorum. Khalid son zamanlardaki favorim. Drake’i seviyorum fazlasıyla. Bizim nesilden İlyas’ın (Yalçıntaş) sesi içimi cız ediyor, mükemmel bir yorumcu. Simge’nin son albümü o kadar güzel ki, benzin istasyonundan kendi ellerimle CD’sini aldım.
İlk albümde beni yarattık
* Albüm kapağından klibe kadar hep ıslaksınız. Neden?
- Ateşi söndürmek lazım (gülüyor). Suyu da seviyorum!
* Bir de sanırım yeni nesilde bir süt banyosu merakı var. Önce siz, sonra Aleyna Tilki... Kliplerinizde süt banyosu yapıyorsunuz.
- Biz süt değil, gıda boyası kullandık (gülüyor). Şaka bir yana, ‘Ân’ albümünün bir felsefesi var. Anı aşkta yaşamayı anlatıyor. Ben Frederick Hart’ın bir heykel çalışmasından ve ‘Westworld’ dizisinde robotların beyaz bir sıvıdan çıkarak doğma anlarından etkilendim. Bir yaratım süreci... İlk albümde de beni yarattık. Doğum anı gibi... Ayrıca albümün arka kapağında da suya gömülüş ve ölüm anı vardı.
* Yasemin Mori’yle birlikte seslendirdiğiniz ‘Sevişmemiz Olay’ diye bir şarkınız var. Birlikte ne yaşadınız da bu şarkıyı yazdınız?
- Yasemin bana çok uyacağını düşündüğü için o şarkıyı yazdı. Çok yakın dostum, hayatta güzel paylaşımlarımız oldu. Çok da kafası açık biri, iyi bir sanatçı. Aslında o şarkının ismi ‘Olay’ oluyordu. Ben dedim ki ‘Sevişmemiz Olay’ olsun. Çünkü orada anlatılan şey o. Sevişmek derken, sevmek yani...
* Eskiden şarkıcılar arasında polemikler olurdu. Şimdi tam tersi, yeni nesildekiler arasında büyük bir dayanışma var. Eski ve yeni dönem şöhretler arasında farklar ne?
- Bizler nesil olarak ‘benciyiz’. Çok fazla kendimizle ilgileniyoruz. ‘Gündem olmak için laf atmak gerekiyor’ gibi bir formül varsa da onu kabul etmiyoruz. Zaten benim öyle bir yapım da yok.
* Pop müzikte uzun zamandır iyi şarkı söyleyen, dans edebilen, yakışıklı ve seksi bir isim yoktu. Siz bu açığı nasıl doldurdunuz?
- Benim doldurduğum açık, şarkılarımın kuvvetiyle alakalı. Zaten inanılmaz yakışıklı olduğumu da düşünmüyorum.
* Kendinizi beğenmiyor musunuz?
- Tamam, güzel bir surat falan okey ama ölümcül yakışıklı değilim. Bana bakınca “Bu nasıl bir şey ya” der misin? O kadar çok yakışıklı var ki yakışıklılığın bayrağını taşımak bana mı kaldı?
“Sen busun işte” dedim kendime; aşkı arayan adam!
* Bu aşklar ne zaman yaşanıyor da şarkı sözüne dönüşüyor?
- Geçenlerde bir şarkı yazarken defterimin bir sayfasına kocaman harflerle bir not almışım. Ertesi gün gördüm ve “Sen busun işte” dedim kendime; ‘aşkı arayan adam’!
* Öyle biri misiniz?
- Aşkı kimle, neyle, hangi durumla boyutlandırdığın önemli. Ben kalben alışverişi çok seviyorum. Bunun için illa uzun ilişkiler yaşamama gerek yok. Aşk bir hissiyat, ben de bazen alıyorum ama bir senedir o hissiyatın sürekliliği olmuyor.
* Nedir o kalp alışverişini sağlayan?
- Mistik bir durum. Sadece fiziki olarak bahsetmiyorum, insan baktığı zaman âşık olacağı kişiyi anlıyor.
* Yazıldığı gibi Berfin Erdoğan’la aranızda bir şeyler var mı?
- Çok eski arkadaşım... Amerika’daydı, yeni döndü. Kocaman bir arkadaş grubumuz var ve beraber gezdiğimiz için görüntülenmemiz normal.
Nasıl düşünmem ki iyi bir dansçı olduğumu?
* Gelelim çok eleştirilen danslara...
- Koreografiyle beraber dans eden görmeye alışık değiliz.
* Yani iyi bir dansçı mısınız?
- 12-13 senedir profesyonel olarak dans ediyorum. Nasıl düşünmem ki iyi bir dansçı olduğumu?
* Komik bulanlara bozuluyor musunuz?
- Hayır, bazı hareketleri komik bulsunlar diye yapıyoruz zaten. İnsanların taklit etmeyi seveceği, dans ederken eğlenebileceği birtakım koreografiler yapıyoruz. Bir de ülke olarak dans klibi çekmeye alışık değiliz. Şimdiye kadar ekrana iyi yansımayan, beni sanki dans edemiyormuş gibi gösteren kurgular da oldu. Konserime gelip baştan sona izlerseniz olayı anlarsınız.
Dünya insanı olduğumuzun farkındayız
* 90’lısınız. Sizin neslin politikayla arası nasıl?
- Biz apolitik değil, hatta çok politiğiz. Ama durduğumuz yer, bence ‘ülkeler üstü’.
Dünya insanı olduğumuzun farkındayız. Ben bu anlamda neslimizi seviyorum.
* Müzik dışında Türkiye ve dünyayla ilgili ne gibi dertleriniz var?
- Doğaya sahip çıkmak zorundayız. Bu klişe bir slogan değil. Gerçekten iklimsel değişiklikler, kirlilik kendini birebir hissettiriyor. İnsanoğlunun ilkelliğine, caniliğine hayret ediyorum. İstismar haberleri, kadına şiddet, cinayetler ve binlercesi... Belki de son günlerde en çok üzüldüğüm şeyler toplumsal... Bu yüzden UNFPA’yla (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) işbirliği yapmak, onların sözcüsü olmak beni bir nebze rahatlattı.
Zorlu PSM’de ‘Ân’ albümüyle birlikte bir lansman konseri verdim. Sabah 10’da insanlar kapıda kuyruk olmaya başlayınca “Galiba bu gece bir şeyleri anlayacağım” diye düşündüm. Konserde yeni çıkmış albümü ezbere söyleyen seyircileri görünce inanamadım! Kulise girdim ve duşta bir saat boyunca ağladım. Çünkü bunu o kadar çok istemiştim ki!
Her saniye başka bir kapı açılabilir
Çok stresli, çok gelgitli ve çok yorucu bir iş bu. Uzaktan göründüğüyle alakası yok. Sakinliği, dinginliği unutmalısın. Vazgeçmemelisin, her saniye başka bir kapı açılabilir. Çok spesifik anlatabilirim ama gerek yok. Bu işin hayalini kuranlar, gerçekten neyi hayal ettiklerini iyi bilmeli.
MÜZİK YAZARLARIMIZ ONUN İÇİN NE DİYOR?
Y kuşağının yükselen değeri (Tolga Akyıldız)
Edis, Tarkan’ın 90’larda açtığı kulvarın en kayda değer çıkışlarından birini dijital çağda yapmakla kalmadı, bu kulvarda Murat Boz’dan sonra gelen en iddialı uzun mesafe koşucusu olduğunu çok kısa sürede kanıtladı. 2014’te listelere, radyolara, müzik televizyonlarına bomba gibi düşen ‘Benim Ol’ adlı ilk hit parçası; şarkı formu, sound’u, nakaratı ve sözleriyle farklıydı. Bu Edis’in yolunun da farklı olacağının en önemli göstergesi oldu. Ardından gelen birçok hit ve ilk albüm ‘An’, Edis’in yerini sağlamlaştırdı. Tarkan’ı megastar yapan 90’lı yılların müzik sektörü koşullarını; müziğe ulaşma/satın alma ya da konsere gitme eğilimlerini bugünkülerle kıyaslamak çok makul değil. Ancak yine de sosyal medya fenomenliğinden şeytan tüyüne, hit şarkı üretme becerisinden sahne enerjisine; onun Y kuşağı için bir megastar olduğunu söyleyecek yeterli veri var elimizde. Kimin kulvarından yürüyorsa yürüsün, tamamen orijinal, samimi ve yetenekli bir genç adam ve hangi çağda olursak olalım işin sırrı da bu.
Beklenen yıldız geldi (Naim Dilmener)
Pop müzik epeydir yeni bir yıldız çıkaramıyordu. Çok umut ve bel bağlanan Murat Boz, Emir gibi yıldızlar, bırakın Tarkan ayarında bir yıldız olmayı, Kenan Doğulu ya da Mirkelam olmanın kıyısına dahi gelemediler. Ama Edis başka, bu sefer beklenen yıldız geldi ya da geliyor gibi. Neden başkalarında olamazken Edis’te oluyor ya da olacak? Başta gelen sebebi şu: ‘Star ışığı’ dediğimiz ama ne olduğunu tam anlamıyla tanımlayamadığımız şey, onda mevcut. Hem genç hem de olgun kuşakları aynı anda etkileyebiliyor. Şarkılarının çok önemli bir özelliği yok ama hepsi de genelgeçer şarkıların daha ötesinde. Derli toplu şarkılar... Bir o kadar da derli topluca seslendirilmişler. Bir de tabii şu: Edis (en azından videolarda bize gösterildiği kadarıyla) fazlasıyla kırılgan ve ilgiye, şefkate muhtaçmış gibi görünüyor. Sanırım seyircinin-dinleyicinin de en zayıf noktası budur; ilgi ve şefkat bekleyeni ikiletmezler. Edis’in yolu açık; yeterince tırmandı yükseklere ama bu kadarla kalmayacak, en tepeye çıkacak daha.