Güncelleme Tarihi:
Modern tıbba tam olarak neden savaş açtınız?
- Farkındalıklar yaratmamız, güçlü bir hasta hakları örgütü meydana getirmemiz lazım. Çünkü piyasa çok denetimsiz, herkes her şeyi yapabiliyor. Sağlık tüketicilerinin ve doktorların bunun farkında olması gerek.
Yıllarca emek vermiş doktorlara haksızlık etmiş olmuyor musunuz? Hepsi mi bilgisiz?
- Bilgisiz ya da cahil değiller. Ama hangi müfredatı okuyarak nasıl bir tıp anlayışını öğrendiler? Bu tıp anlayışı doğru mu? Bunu sorgulamaları lazım. Kitapta ‘Rockefeller tıp anlayışı’nın dünyaya ve Türkiye’ye dayattığı bu kapitalist tıp anlayışının doğru olmadığını anlatıyorum.
Önceki kitaplarınızda da bu kadar yorum, böyle bir etkileşim almış mıydınız?
- Evet, ilk kitabım ‘Binbaşı Ersever’in İtirafları’, 1993’te çıktı. O günden beri her kitabıma mutlaka tepki alırım. Çünkü dokunulmayan yerlere dokunan bir gazeteciyim.
Modern tıp konusu gündeminize nasıl girdi? Kitapta annenizi anlattığınız bir bölüm var, sizi yazmaya iten nedenlerden biri annenizin içmek zorunda kaldığı ilaçlar mı?
- İlk kitabımda faili meçhul cinayetler konusunu işledikten sonra, hep karanlıkları aydınlatmaya çalıştım. Her kitabımla derine kazdıkça sonunda karşıma ‘kukla oyununda ipi elinde tutanlar’ çıktı. Gördüm ki büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Anneme kutu kutu ilaç verildiği dönemde tıp sistemini hiç sorgulamadım. Kafamda modern tıbba yönelik tek şüphe yoktu. Ama gerek gıda, gerekse hastalık-ilaç konusunda kim farklı söz söylese saldırıya uğramasına bir anlam veremiyordum. Bir gün “Bu çok bilmişler kendilerinden nasıl bu kadar emin olabiliyor” dedim. Karşıma Rockefeller çıktı!
Tıp ile Rockefeller arasında nasıl bir bağ var?
- Kimileri Rockefeller’ın torununun ilaçsızlıktan ölümüne çok üzüldüğü için bu sektöre girdiğini yazdı. Kimileri de “Babası sahte ilaç satıyordu ve kazancı nakit paraydı. O nedenle sektöre girdi” dedi. Bense bu anlatımlar dışında bir gerekçe buldum: Kapitalizm! Bu soruya, ABD emperyalizminin doğuşuyla Rockefeller’ın tıp-sağlık konusunda neler yaptığını araştırarak yanıt verdim. Örneğin, ABD’den Osmanlı’ya da gelen ilk sağlık misyonerlerinin destekçisi Rockefeller’dı. Bu ilişki ağı hiç böyle ele alınmamıştı.
Kısaca: Biyoiktidar!
Nedir Rockefeller tıp anlayışı?
- Sürekli tüketim ve beden üzerinden kontrol yaratmak... Kısaca, biyoiktidar! Bu kapitalizm, tıbba ve insan bedenine iyi gelmedi. Hastalıklar çok arttı. İnsanın hasta olma süreci çok uzun. Herkes hasta. 50 yaşını aşanlar, avuç avuç ilaç kullanıyor. İlaç, ilacı doğuruyor. Doktorlara diyorum ki “Kitabı okuyun. Şurada doğruların, şurada yanlışların var” deyin, üzerine konuşalım.
“1980’lerde ilaç ihtiyacının yüzde 80’ini yerli üretimle karşılayan Türkiye vardı. 2018’de Türkiye’de en çok ciro yapan ilk 100 ilacın 95’i ithal” diye yazıyorsunuz.
- Evet, kitapta yerli ilaç sektörünün nasıl yok edildiğini yazıyorum. ABD ve Batı, ekonomik durgunluğunu aşmak için sarıldığı neoliberalizm-patent gibi dayatmalarla Türkiye gibi büyük pazarları tamamen kendine nasıl bağladı? Meselenin politikası bilinmeden bu konular anlaşılmaz. Bize avuç avuç yutturulan ilaçların reklam şirketleri aracılığıyla nasıl ‘bilimsel moda’ yapıldığı anlaşılmaz. Sözüm ona halkın sağlığını koruduğunu söyleyen kurumların küresel ilaç şirketleriyle para ilişkilerini öğrenmek zorundasınız. Keza, yasayla ilaç şirketleri gölgesine sokulan üniversiteler ve araştırmalarının yanlılığının belgeleriyle yüzleşmek zorundasınız.
Sizce Rockefeller Türkiye’deki ulusal sağlık sisteminde nasıl bir iz bıraktı?
- Ankara Hükümeti, kapitülasyonların Osmanlı devletini yıkıma uğrattığını biliyordu. Bu sebeple Rockefeller’ın bin bir kulis faaliyetiyle gönderdiği adamlarına yüz vermedi. Halide Edip gibi Amerikan sempatisi olanlar sebebiyle sonradan ilişki kuruldu. Üzerinde durmak istediğim, ABD’den nasıl bir tıp modelini aldığımız. Rockefeller’ın parasıyla kurulan tıp fakültelerinde, nasıl bir müfredat dayatıldı? Rockefeller benzerini Çin’de de yaptı; Mao tıp fakültelerini bile kapattı birkaç yıl. Çünkü kadim bilgilerin yani insanlığın binlerce yılda kurduğu büyük tıp kütüphanelerinin yok edilmesini kabul etmedi.
Diyelim ki kapitalizm ilaç satmak için bizi hasta ediyor. Ama ilaç sosyalist ülkelerde de var. Bu bir bakıma, iddia ettiğinizin tersine, ilacın yararlı olduğu sonucunu doğurmuyor mu?
- Bilinçli olarak kafa karıştırılıyor; ilaçsız-aşısız tıp olmaz. Ama bu demek değildir ki sorgusuz sualsiz ilaç kullanacağız ve aşı olacağız, ilacın-aşının bedenimize ne yaptığını sorgulamayacağız, başka tıp modellerine “Bunlar yobazlık, şarlatanlık” diye yüz çevireceğiz. 150 yıldır insana dayatılan ‘modern tıp’ artık çıkmazda. Kimileri bu çöküşe rağmen mesleklerinin dokunulmaz olmasını istiyor; asıl yobazlık budur. Sosyalist ülkelere gelince... Örneğin Çin’de modern tıp ve tamamlayıcı tıp fakülteleri ayrı ayrı. Kendimi “Şu sağlık sistemi iyidir” diyecek yeterlilikte görmüyorum. Söylediğim şu: Kapitalist tıp anlayışı insan ve hayvan bedenine iyi gelmedi/gelmiyor. Yüzleşme vakti artık gelsin.
Tıp çevrelerinden ve sosyal medyadan yapılan yorumları okuyor musunuz?
- Hayır. Kitabı okumayanlar sosyal medyada ergen çemkirmesi yapıyor. Basit tartışmalarla bu kitabın içeriği yok edilmek isteniyor, buna izin vermem. Çok sevdiğim, saydığım insanlar kitabı okur; eleştiri yapar; baş üstüne. Zaten kitabın adını, bir eleştiri ortamı doğsun ve tartışalım diye ‘Yüzleşme Vakti’ koydum. Kapitalizm insana iyi gelmedi. Modern tıp sistemi çöküyor. Yeni bir yol bulmalıyız.