Güncelleme Tarihi:
‘Karahantepe’de mimari, sanat, teknoloji konusunda başarılı ve karmaşık bir toplum vardı’
Şanlıurfa insanlık tarihinin en önemli medeniyet merkezlerinden biri. Göbeklitepe, Karahantepe gibi neolitik yerleşim yerleriyle dünyanın en eski kalıntılarına ev sahipliği yapıyor. En son Karahantepe’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle yürütülen kazılarda taş üzerine kazınmış koşan yabaneşeği figürü bulundu. Bu yeni figürü görmek ve Karahantepe’deki kazı çalışmalarına tanıklık etmek için Şanlıurfa’dan 55 km uzaklıktaki kazı alanının yolunu tuttuk.
◊ Karahantepe’den çıkan koşan yabaneşeği figürü arkeolojik bakımdan nasıl bir önem taşıyor?
Buradaki motif Göbeklitepe’dekinden farklı olarak bir yapının zeminindeki bir taşın üzerine kazınarak çizilmiş. Bu yapı içinde günlük kullanıma yönelik eşya var, barınak gibi olmasıyla da farklılaşıyor.
◊ Bu motif için ne tür bir teori geliştirildi?
Göbeklitepe’deki kazılarda özel yapıların üzerinde daha çok duruldu ve tapınak olasılığı daha fazla ilgi gördü. Bu da Göbeklitepe’yi tapınakların olduğu bir yer veya tapınma merkezi fikrine kadar götürdü insanları. Ama bu özel amaçlarla inşa edilmiş yapıların yakın çevresinde, içlerinde günlük kullanım eşyası olan barınaklarla da karşılaştık. Bunların eşzamanlı kullanıldığını tespit ettik.
◊ Neler buldunuz?
Öğütme taşları ve tahıl gibi yiyecek artıkları... Bitkiler, yemişler ve hayvan kalıntıları... Özel yapıların içinde hayvan kalıntılarıyla pek karşılaşmıyoruz ama bu barınaklarda daha fazla kasaplık izleri içeren hayvan kemikleri buluyoruz. Örneğin bulduğumuz figür Asya yabaneşeğinin bir türü ve bu dönemde de hem Göbeklitepe hem Karahantepe’de besin amaçlı tüketilen hayvanlar arasında.
◊ Hem jeolojik hem de canlı türleri açısından nasıl bir zamanmış?
Bugünkünden daha sulak, yarı bozkır bir ortam olduğunu düşünüyoruz. Yabani fıstık ağaçları daha bol. Her yerleşimin çevresinde küçük ormanlık alanlar olduğunu ve tabii o ormanlarda yaşayan hayvan çeşitliliğinin bugünkünden farklı ve fazla olduğunu görüyoruz. Su açısındanda yine bugünkünden çok daha zengin. Karahantepe’deki yerleşimin 100 metre ötesinde yağmur sularını biriktirip tükettikleri 27 sarnıç var ve bazıları 100 ton civarında su kapasitesine sahip. Bu insanların yer seçiminde en önemli faktör hayvanların sürü halinde yaşadıkları yerleri tercih etmeleri. En fazla avladıkları hayvan türü de ceylanlar. Bölgenin yakın çevresinde avlak adını verdiğimiz; küçük vadileri büyük taşlarla sınırlayarak hayvanları yönlendirip hapsettikleri yerler var. Büyük miktarda bir canlı et stokunu tutabilecek kadar gelişkin av teknolojilerine sahipler.
◊ Buluntular neden toprak altında?
Neolitiğin bu aşamasında Göbeklitepe ve Karahantepe’de yerleşmeler örtülerek terk edilmiyor. Eski yerleşim katmanının üzerine yenisi inşa edildiğinde eski katmanlar altta kalıyor. İnsanlar yaşadıkları evleri ya da kimilerinin tapınak dediği binaların içlerini doldurarak terk ediyorlar. Yapıların içini doldurmadaki ana esas yaşanmışlıklarını koruma altına almak. O binalar o insanlar için önemli çünkü binalara bir kimlik atfediyorlar. Yaşayan bir canlı gibi binalar; inşa edildiklerinde doğuyorlar, kullanım sürelerinde yaşıyorlar, fonksiyonları bittiğinde de gömüyorlar.
◊ Göbeklitepe ve Karahatepe’den ne öğrendik?
Bu yerler modern insanın geçmişe bakma biçiminde köklü bir sorgulama yarattı. Geçmişteki toplumlara uzak olanlar, onlardan primitif ve ilkel diye bahseder. Bu yerler geçmişe böyle bakmanın hatalı olduğunu, 12 bin yıl önce bu coğrafyada yaşayan insanların mimarlık, teknoloji, sanat, hikâye anlatıcılığı gibi geniş bir yelpazede ne kadar başarılı ve karmaşık toplumlar olduğunu gösterdi.
KAZILARDA ÇALIŞANLAR ANLATIYOR...
‘Ayrı bir heyecan’
Ahmet Demirli (19)
Urfa’da doğdum, büyüdüm. Daha önce Göbeklitepe kazısındaydım. Ailece çalışıyoruz. Bizim bölgemiz olduğu için ayrı bir heyecan oluyor. Arkeoloji okuyup büyük bir hoca olmak istiyorum ben de.
‘Yabaneşeğine ben rastladım’
Zehra Toker (19), İstanbul Üniversitesi arkeoloji öğrencisi
Çalışırken buranın bir parçası olduğunu hissetmek tüm zorlukları ortadan kaldırıyor. Yabaneşeği figürüne ben rastladım.
‘Devrim niteliğinde’
Emirhan Demir (23), arkeolog
Karahantepe’de dördüncü senem. Bir devrim niteliğinde aslında neolitik dönem. Burada, günümüze gelen yaşamın ilk adımlarının izlerini görebiliyoruz.
‘İnsana hayal kurduruyor’
Ferah Bahar Şentürk (20), arkeoloji öğrencisi
Burada çalıştığım için çok şanslıyım. Bir arkeoloğun en büyük hayali olabilecek alanlardan. Burada olmak insana bol bol hayal kurduruyor.
‘Hierapolis’in mimarları çok erken dönemlerde deprem karşıtı sistemleri denemeye başlamışlar’
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan Denizli’deki Hierapolis Antik Kenti her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor. Arkeolojik kazı çalışmaları titizlikle yürütülen antik kentte Plütonyum Mağarası, Apollon Tapınağı, Roma Tiyatrosu gibi pek çok tarihi yapı yeniden gün yüzüne çıkarılıyor.
Hierapolis büyük depremler gibi doğal felaketlere rağmen yüzyıllarca ayakta kalmayı başarmış. Şehir bugün TOFAŞ sponsorluğunda yeniden ortaya çıkarılıyor. Kazı çalışmalarını birlikte gezdiğimiz Tofaş CEO’su Cengiz Eroldu “Bizim bu ülkeden kazandığımızla, sponsorluklar yoluyla bu ülkenin kültür-sanatını desteklememiz lazım. Ülke tanıtımı açısından çok değerli bu çalışmalar. Sonuçta buraya yılda aşağı yukarı 1,5 milyon ziyaretçi geliyor. İnsanların bu değerli yapıları, bu arkeolojik seviyeyi görmesi bence Türkiye için de çok pozitif bir imaj yaratıyor” diyor.
Prof. Dr. Grazia Semeraro başkanlığındaki ekip kazı çalışmalarını titizlikle sürdürüyor. Hierapolis’e ilk kez 40 yıl önce öğrenci olarak gelen Semeraro bir önceki kazı başkanı Prof. Francesco D’Andria’nın yönettiği kazılara stajyer olarak katılmaya başlamış. Bugün Hierapolis Antik Kenti’nde çalışmalarını büyük bir heyecanla sürdüren Semeraro sorularımızı yanıtladı.
◊ Hierapolis’te kimler yaşamış?
Bu bölge birçok farklı halka ev sahipliği yapmış. Birinci binyılda, Hierapolis’in kuruluşundan önce burası Frigya’ya aitti. Daha sonra Yunan kolonizasyonuyla birlikte Makedon-Yunanlar buraya geldi. Ancak her zaman yeni gelenlerle yerel halk arasında bir karışım olduğunu söyleyebiliriz.
◊ Bu toplumlar ne tür yaşam alışkanlıklarına sahiplermiş?
Roma ve Bizans dönemlerinde Hierapolis bölgenin kaynakları ve ticaret sayesinde zengin ve refah içinde bir şehirdi. Elbette farklı sosyal sınıflar vardı ama ekonomik seviye oldukça yüksekti. Bugün Hierapolis’in zengin vatandaşlarının şehri birçok anıtla güzelleştirmek için kaynaklarını seferber ettiğini görebiliyoruz.
◊ Peki, kazılar sırasında sizi en çok ne şaşırttı?
Hierapolis’te beni şaşırtan, en dikkat çekici özellik doğal jeolojik yapısıyla mimarlık arasındaki ilişki oldu. Hierapolis’in peyzajı termal suların ve kireçtaşı oluşumların varlığıyla olağanüstü bir uyumla oluşturulmuş.
◊ Hierapolis antik yaşam hakkında bize ne gibi bilgiler sunuyor?
Hierapolis bize birçok şey öğretiyor. Benim için en önemli olanı, zehirli gazlar ve depremler gibi olağanüstü doğa olaylarıyla nasıl yaşanacağını göstermesidir. Şehir görünür fay hatlarının üzerine inşa edilmiş. Bu, Türkiye gibi sismik bir ülkede bile nadir bir durumdur. Hierapolis’in mimarları, anıtları inşa etmek için çok erken dönemlerde deprem karşıtı sistemleri denemeye başlamışlar.
◊ Bir İtalyan kazı başkanı olarak Türkiye arkeoloji dünyasında nasıl bir yere sahip?
Türkiye çok önemli çünkü çok sayıda iyi
korunmuş arkeolojik alan var. Çok geniş ve az yıpranmış bir bölge. Peyzaj ve doğal çevre hâlâ
iyi korunmuş durumda, bu nedenle arkeolojik alanlar da iyi korunuyor.
◊ Hierapolis’te keşfettiğiniz en ilginç eserler hangileri?
Benim için tek tek nesneleri değil, bağlamları incelemek önemli. Kazdığım en ilginç bağlam Apollon Kutsal Alanı. Çünkü bu alan antik kültlerin ve kenti etkileyen tüm tarihi olayların izlerini hâlâ koruyor.