Güncelleme Tarihi:
Deprem bölgesindeki olumsuz yaşam koşulları sebebiyle farklı illerde yeni bir yaşam kurmaya çalışanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Depremzedelerin bazıları yaşadıkları psikolojik travmanın yanı sıra bir de yeni bir şehirde hayata tutunma konusunda güçlükler yaşıyor. Konfor aramıyorlar, hepsi yeni bir yaşam kurabilmek için bir iş ve başlarını sokacakları bir ev peşinde... Ancak şu an, bu belirsizlikte önlerini görmenin pek mümkün olmadığını söylüyorlar. Yine de her şeye rağmen sadece sağ olmak bile onları geleceğe bağlıyor... Farklı illere taşınan depremzedelerin hikâyelerini dinledik, taşınma süreçlerini konuştuk.
‘Umarım en kısa zamanda Antakya’ya geri döneriz’
Fulya Cüzdan, 32, yoga eğitmeni
◊ Hatay’dan çıkıp Mersin’e yerleştik. Evi sosyal medyada açtığım ilanla buldum. Ücret talep etmediler, “İstediğiniz kadar oturabilirsiniz” dediler.
◊ Şu an yalnız, umutsuz, korku içindeyiz. Bir an önce evlerimize gitmek istiyoruz. Hatay’dan çıkarken birkaç gün Adana’da AFAD çadırlarında dinlendik. Karar verdik ve Mersin’e geldik. Yerleşmemiz zor olmadı, evsahipleri bize çok yardımcı oldu.
◊ Maddi olarak çok kaybımız oldu, evdeki tüm anılar enkaz altında kaldı. Değerli eşyalarımızı alamadık, çok üzüldük fakat o enkazdan sağ çıktık diye şükrediyoruz. Şu an artık işe ve paraya ihtiyaç duymaya başladık. Çünkü tüm bu acılara rağmen hayat devam ediyor. Orta ve uzun vade için bir iş bulmak istiyorum. Şehrime dönmek için gün sayıyorum, çünkü Hatay Antakya’ya âşık bir insanım. Umarım en kısa zamanda döneriz.
‘Mesleğim açısından yaşananlardan utanç duyuyorum’
Özge Yalçın, 28, mimar
◊ Depremde Kahramanmaraş, Elbistan’daydık. İlk 3 gün hiçbir şekilde yardım gelmedi. Kısmi arama kurtarma çalışmaları başladı. İnsanlar kendi elleriyle çıkarabildiklerini çıkardılar enkazdan. Babaannemlerin evi müstakildi, daha güvenli olur diye o tarafa geçtik ama ne elektrik vardı ne ısınma imkanı… 9 saat sonra tekrar deprem olunca bir daha giremedik o eve. Kendi imkânlarımızla çadır gibi bir şey kurduk, biraz orada, biraz arabalarda idare ettik.
◊ Annem hemşire, babam anestezi teknisyeni. Babam depremden hemen sonra hastaneye çağrıldı ameliyathane ekibinde olduğu için. Sonra annem de çağrıldı. Onlar hastanede kalmaya başlayınca kardeşlerimle beni de yanlarına aldılar. Hastane depreme dayanıklı, sismik izolatörlerden olduğu için endişe duymadık. En azından sıcaktı.
◊ Depremden sanırım 5-6 gün sonra Bursa, İstanbul tarafına giden ücretsiz servislerin kalkacağı söylendi. Ama servise bindiğimizde kişi başı 500 lira istendi. İnsanların her şeyi hatta canları enkaz altında kalmışken bunu istemeleri benim canımı çok yaktı. Veremeyenler o arabalara binemedi.
◊ İstanbul’da Beylikdüzü’ne, halamın evine geldik. Diğer halam ve ailesi, babaannem, ben ve kardeşlerim toplam 11 kişiyiz. Halamın evine sığındık. Annem ve babam hâlâ Maraş’ta görevde. OHAL’den dolayı onlara da izin verilmiyor. İleriye dönük hiçbir şey konuşamıyoruz. Birkaç mimarlık ofisine iş başvurusu yaptım ama henüz olumlu dönüş alamadım.
‘Sürekli aynı gündeyim sanki’
◊ Mesleğim açısından sağlam olmayan binaların yapılmasına ve insanların buralarda oturtulmasına inanamıyorum, utanç duyuyorum. 2-3 yıllık binalar toz duman oldu. İnsan canının bu kadar değersiz olması beni çok üzüyor. Yardım konusunda bu kadar geç kalınmasına da öfkeliyim, insanlar enkaz altında bağıra bağıra can verdiler. Yardımlar gelmeye başladığında da bunu fırsata dönüştüren kötü niyetli insanlar oldu. Hâlâ bir kabustaymışım gibi geliyor. Sürekli aynı gündeyim sanki.
◊ Burada insanların ve belediyelerin yardımlarıyla idare ediyoruz. Çok şükür sıcak bir evdeyiz, ihtiyaçlarımızı giderebiliyoruz. Orada hâlâ barınma ve ısınma problemi yaşayan aileler, çocuklar var.
‘Tüm bunlar olurken plan yapamıyorsunuz’
Dilek Aytemiz, 48, iktisatçı
◊ Depremi Kahramanmaraş merkezde yaşadık. Ankara’da bir aile dostumuz vardı, deprem olur olmaz onlar aradı “Hemen gelin” diye. Ama babamız göçükteydi. Onu çıkarmadan Maraş’tan çıkmak istemedik. Canlı mı değil mi? Durumu ne, üşüyor mu, acı çekiyor mu? Hiçbir şey bilmiyorduk... Günlerce uğraştık. “Ne olur burayı da kazın” diye yalvardık. Ses gelen yan bloka yöneldiler. Babamın olduğu enkazda arama kurtarma çalışmasına perşembe gecesi başladılar. Sonra cuma günü öğlene doğru babamızın cenazesini verdiler, defnettikten sonra yola çıktık.
◊ Ankara, Subayevleri’ndeki 3 katlı bu evin en üst kat dubleks dairesine beş aile yerleştik. 15 kişiyiz, her odada 3-5 kişi kalıyoruz. Benim 3 çocuğum var. Deprem gecesi yaşadıkları o korkunç 90 saniyeden dolayı, bizden ayrı yatmak istemedikleri için aynı odada kalıyoruz. Normalde 17 kişiydik ama babalar geri döndü sahaya, çalışmalara yardım etmek için. Bizim arabamız yoktu, İstanbul’dan eşimin yeğeni geldi, arabayla aldı sağolsun.
◊ Annemle babam ayrıydı ama karşı karşıyaydı evleri. Şehir merkezinde oturuyorlardı. Ablam ve annem, babamın evinin çöktüğünü görmüş ve aşağı öyle inmişler. Şükrediyoruz. Evimizin yakınında günün ağarmasını bekledik. Sabah olunca yıkımın büyüklüğünü daha net gördük. İnanamadık. Bu kadar dehşet verici bir görüntüyle karşılaşacağımızı düşünmüyorduk. Kahramanmaraş merkez yok olmuştu.
◊ Kardeşimin işyerinin mutfağı da yıkılmıştı ama girdik, büyük tencerelerde çorba ve yemek yapıp insanlara ikram ettik. Bu bize yeter diyen insanların şükrüne şahitlik ettik. Kardeşimin arkadaşlarının İstanbul’dan gönderdiği gıda ve giyecek malzemesi salı günü öğle vakti elimize geçti, onları da hemen dağıttık.
‘Nasıl geçineceğiz?’
◊ Bir göçüğe gidip babamıza sesleniyorduk, bir dönüp insanların ihtiyacını karşılamaya çalışıyorduk. Duyan geldi çevreden. “Burada yiyecek bir şeyler varmış, ne var” diye. O kadar ilginçti ki… Diğer yandan insanlar araçlarda benzin kalmadığı için ısınma problemi yaşadı. Benzin istasyonlarında büyük kuyruklar oluştu. Kaos, şaşkınlık, korku, telaş, şehirden kaçma isteği, hepsi birbirine karışmıştı. Şehir çıkışları 2 gün tıkandı. AFAD’a çadır geldiği söylendi
ama sorduğunda da çadır yok deniyordu.
◊ Üç hafta geçti ama hâlâ yaralar taze. “Acaba ona ne oldu” diye arıyorsun, yok! Bir başkasını arıyorsun, yok! Kayıplar çok fazla. Ankara’ya Maraş’tan gelen insanlara ev bulmaya çalışıyoruz. İyi insan çok. Evlerini bir süreliğine kirasız verenler var.
◊ Tüm bunlar olurken pek plan yapamıyorsunuz. Kimsenin eski konforu yok, zaten konfor arayan da yok. Mülkün sahibi olmadığımızı anladık. Uzun vadede baktığımızda Ankara’da evler çok pahalı. Kiralar, Ankara’da 10 binden başlıyor. İstanbul daha da fena… Burada nasıl geçineceğiz bilmiyorum. İşimiz yok. Kiralık ev bakıyoruz ama bulamıyoruz. O kadar çok insan göç etmiş ki,
ev bulunamıyor. İnsanlar ne yapacaklar? Önümüzü göremiyoruz. Kahramanmaraş’ta yeni evler yapılacak deniyor, nasıl yapılacak, ne kadar sürede teslim edilecek? İnsanlar gerçeği görmek istiyor.
◊ Maraş bizim canımız. Köklerimiz oraya bağlı. Şehrimizi tanıtmak için yıllarca uğraştık ama şu an sadece deprem haberleriyle anılan bir hayalet şehir kaldı geriye.
‘Burada sıcak bir yuva ortamı bulduk’
Reşit Beğer, 44, restoran işletmecisi
◊ Çok şükür evden sağ salim çıktık. Evlerimiz ağır hasarlı şu an. İlk 1-2 gün arabamızda vakit geçirmek zorunda kaldık. Çok şükür ki arabamız hasar almamıştı. Komşularımızın büyük bir bölümünün arabası da
kullanılacak halde değildi. Arabamıza bindik. Yakıt ikmali yaptık o anda üzerimizde olan nakitle. Araçta vakit geçirdik. Köyler var orada bize yakın mesafede.
◊ Ben Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde yaşıyorum. Amik Ovası’ndaki köylerde evleri az hasarlı olan akrabalarımız vardı. Onların bahçesinde küçük, çadır gibi bir alana 30 kişi sığındık. Daha sonra orada olmayacağı kanaatine vardım ve ayrılma kararı aldım. Çünkü moraller bozuk, hava şartları kötü, üşüyorsunuz... Araçta yakıt bittikçe bidonla yakıt ikmali yapıyorduk. O da karaborsaya düştü. Sağ olsun benim Antalya merkezde küçüklükten tanıdığım bir arkadaşım çalışıyordu. Onlar “İlla buraya geleceksiniz” dediler. Bir şekilde kendimizi Antalya’da bulduk. Şu anda kaldığımız otele naklimiz yapılmıştı. Biz depremin sıcaklığıyla hiçbir şeye hâkim değildik zaten. Antalya’ya geldik, burada sıcak bir yuva ortamı bulduk. Burası da oldukça kalabalık, 500’e yakın depremzede kalıyor.
◊ Çekirdek ailemden bir kayıp yaşamamak bizim için bir kazanç, şükrediyoruz. Buraya 7 kişi birlikte geldik. Aynı apartmanın zemin katında annemle babam oturuyordu, biz 7’inci kattaydık. Onlar da bir şekilde sürünerek çıkmışlar. Onları da taktık arkamıza, aldık buraya getirdik. Üç çocuğum var. Büyük oğlum 21 yaşında, o zaten üniversitede öğrenci. Uzaktan eğitimle devam edecek. Onun bir küçüğü 17 yaşında, liseye gidiyor. Bir de kızım var, 4’üncü sınıfa gidiyor. Niyetimiz, onların da okul nakillerini buraya yaptırmak. Taşınmak için de ev bakıyoruz.
◊ Hatay bizim vatanımız. Orada doğduk, büyüdük. Orada yedik içtik. Ben çocuklarımı yerleştirdikten birkaç gün sonra tekrar gittim. Bir kibrit temin edeceğiniz yer kalmamış. Yardımlar var evet, ama hayatını devam ettirebileceğin ortam yok, özel sektör yok. Hastaneler
dahil ayakta kalan bina yok.
O yüzden bir süreliğine buradayız diye öngörüyorum. Şartlar uygun gelişirse kalabilirim. Ama sadece karın tokluğu ve ev kirasına çalışacaksam, Hatay’a dönmek isterim.
‘Erzak problemimiz var ama toparlarız, benim tek ihtiyacım psikososyal destek’
Serap Kaya, 41, ev kadını
◊ Aslında İzmirliyim. 11 ay önce evlendim ve Maraş’a gelin gittim. 3 aylık hamileyim. Depremde Kahramanmaraş’ın Afşin bölgesindeydik. Evimiz ağır hasar aldı. Eşimin işyerine ait bir arabası var, evden çıktığımız halimizle arabaya koştuk. Kayınvalidem, kayınpederim ve görümcemi de aldık. 3 gün yardım gelir umuduyla bölgede kaldık ama gelen giden olmadı. Eşim 3’üncü gün Kayseri’den gelen bir TIR’dan 3 ekmek aldı. 5 kişi, 3 ekmekle doymaya çalıştık. Hava o kadar soğuktu ki, dışarıda lastik bile yaktık. Ben o havayı solumak zorunda kaldım, çocuğumu sağlıkla doğurabilecek miyim, hiçbir fikrim yok.
◊ Çaremiz kalmayınca İzmir’e annemlerin yanına gitmeye karar verdik. Yakıt bulamadık, zar zor Kayseri’ye vardık. Oradan biraz yakıt temin edebildik. Bir şekilde İzmir’e geldik. Burada yardımsever bir abi bize evini verdi, “Haziran ayına kadar oturun” dedi sağ olsun.
◊ Psikolojim yerle bir oldu, kendimi toparlayamıyorum. Yardımlara ulaşamadık, o kadar ki İzmir’e geldiğimizde bir ara Afşin’e geri dönsek mi diye düşündük. O gün orada, bugün İzmir’de herhangi bir yardım gelmedi bize. Defalarca Sağlık Bakanlığı’ndan birçok yerden aradılar. Her gün 1 saat onlara bilgi veriyorum ama geri dönüş alamadım. Kaymakamlığa da gittim, henüz arayan yok bizi. Evde ben dahil 4 kişi şeker hastası. Kayınpederimin gözleri düzgün görmüyor, damlası var kullanması gereken, 15 gündür kullanamıyor. Sağlık ocağına gittik, “Kayıt yaptırmadan ilaç yazamayız” dediler. Kayıt yaptırmaya gittik, bu kez “Bu mahallede kayıt doldu, sizi kaydedemeyiz” dediler.
◊ İzmir Gönüllüleri, Sosyal Yardımlaşma Derneği, Kahramanmaraş Afşinliler Derneği, CHP Buca İlçe Başkanlığı sağ olsunlar erzak ve giysi yardımı yaptılar. Ben kilolu biriyim, maalesef verilen hiçbir şey olmadı. Gönüllü bir abi “Neye ihtiyacın var” diye sorduğunda “Abi ne olur bana bir mont al” dedim, sağ olsun aldı. Son 3 gündür de eşim işe başladı. Şimdilik erzak problemimiz var ama toparlarız, benim tek ihtiyacım psikososyal destek. İnanın yaşadıklarımız aklımdan gitmiyor, enkazın altından bağıran insanların sesleri hâlâ kulağımda. Çıldıracak gibi oluyorum. Yakınlarım toparla kendini diye telefon ediyor ama olmuyor, acil psikolojik desteğe ihtiyacım var.