Güncelleme Tarihi:
Ekonomi gazeteciliğinin en sevilen haberleridir sıfırdan zirveye çıkanlar. Gazeteci Şenay Büyükköşdere de bu öykülerden altısını bir araya getirip ‘başarı formülü’ arayanlara bunun bir standardı olmadığını gösteriyor. “Bu kitapta her durumda, herkes için geçerli olacak bir yol haritası bulamayacaksınız. Bu altı girişimcilik hikâyesinin ortak noktası ‘sıfırdan yaratmaları’. Kitapta tanışacağınız insanlar tabiri caizse ‘ekmeğini taştan çıkaran’, şirketini kendi çabası ve vizyonuyla kurup büyüten, yani cüret edenler” diyor. 20 yıllık ekonomi gazetecisi Büyükköşdere, yıllardır işinsanlarıyla yaptığı röportajlarda, motivasyonun insan hayatında rolünün ne kadar büyük olduğunu görmüş: “Seninle aynı koşullarda, belki imkânsızlıklar içinde yetişmiş ama önemli başarılar elde etmiş kişilerin hikâyelerini görmenin özellikle gençlerde ‘Ben de yapabilirim’ duygusu yaratacağına inanıyorum. Kitabı planlarken ilk hedefim bu duyguyu yaratmaktı.”
FÖTR ŞAPKAYA ÖZENDİ
Kitapta öyküsü anlatılanlardan biri, Zorlu Holding’in sahibi Ahmet Nazif Zorlu. Vestel, Taç, Linens gibi dünya çapında markalar yaratan Nazif Zorlu, aynı zamanda Türkiye’nin ilk yerli otomobilinin altında imzası bulunacak konsorsiyumun da içinde. Zorlu, çalışma hayatına 7-8 yaşlarında evde çarşaf dokuyarak başlamış. Babasıyla birlikte dokudukları çarşafları Babadağ’da pazarda satmaya çıkıyorlar. O pazaryerinde hayatında ilk kez Türkiye’nin dört bir yanından gelen tüccarları görüyor. Fötr şapkalı, kravatlı işinsanlarına bakıp özeniyor, onlar gibi olmak istiyor. İlkokulu bitirir bitirmez de hayatına dair aldığı kararı babasına ifade ediyor: “Ticaret yapmak istiyorum.”
20 SENEDE LİDER OLDU
Zorlu kendini ‘iyi bir gözlemci’ olarak tanımlıyor, “Bunun çok faydasını gördüm” diyor. Dokumaların desenlerinin yurtdışında yapıldığı, desenciye gidip istediğiniz deseni elden alıp geldiğiniz zamanlar, 1980’lerin ikinci yarısı... Zorlu anlatıyor: “Desen istediğimizde aylar sürerdi çalışmaları. Bir gün 10 tane desen talep ettim, ‘5 tanesini 2 gün sonra gönderirim sana’ dedi. Şaşırdım. Gittim, atölyesinde dolaşırken bir baktım, bizim desenler monitörde. Adam gördüğümü fark edince sinirlendi. ‘Elektronik bize yardımcı oluyor ama şimdilik bunu gizli tutuyoruz’ dedi. 15 gün sonra da ‘Çok sık gelmene gerek yok. Desenleri çizeceğim, sana göndereceğim’ dedi. Bana bir faks verdi. Aleti taktık, bir baktık desen çizili olarak geldi. Sonra elektronik makineler çıkmaya başladı. Bizim mekanik makine günde 100 metre dokurken, elektronik 400 metre dokuyor. O dönemde rahmetli Özal bir konuşmasında ‘Gelecek elektronikte’ demişti. Etkilendim. O günlerde batık durumda olan Vestel’i satın almak için yola çıktık, 1994’te de aldık. 20 sene sonra ihracat lideri olduk.”
TESADÜFEN GELİŞTİ
Kitaptan bir başka örnek de devlet okullarında yatılı okumuş, zor koşullarda yaşamış ve nihayet öğretmen çıkmış bir çift. Tek istedikleri iyi öğretmenler olmak. Girişimcilik akıllarının ucunda bile yok. Opet’in kurucuları Fikret-Nurten Öztürk. Onlar şimdi Türkiye’nin en büyük akaryakıt markalarından birinin sahibi. Fikret Öztürk “Öğretmenlikten başka bir şey düşünmedik. Bırakın akaryakıt sektörünü, ‘Öğretmen olunca arabamız olur da yakıt alırız’ diye bile düşünmedik. Olaylar tesadüfi gelişti” diye anlatıyor. ‘Tesadüfen’ dediği, 80 darbesinin yarattığı olumsuz koşullar... 1982’de Fikret Öztürk çok sevdiği fizik öğretmenliğini bırakıyor. Ticaret yapacak ama aklında net bir iş bile yok. Mersin’i beğendikleri için oraya uygun bir iş seçiyorlar. Alternatifler; narenciye, bakliyat ve Ataş Rafinerisi’nden dolayı yakıt. “Kayıt dışı olmayan bir sektöre girelim” deyip küçük bir madeni yağ dükkânı açıyorlar. Sonra olaylar gelişiyor...
Opet nasıl 80 darbesinin yarattığı krizde işini bırakmak zorunda kalan bir öğretmenin başarı ürünüyse Koton da Körfez krizinin meyvesi... Burada da yine bir öğretmen ve asker eşi var. Gülden Yılmaz ve Yılmaz Yılmaz. Yaz tatilinde bir giyim mağazası açıyorlar. İşler iyi gidiyor, Gülden Yılmaz kendi işini bırakıp tüm enerjisini mağazaya veriyor. O sırada dünyada gündemin başaktörü Körfez krizi. Türkiye de krizden nasibini almış. Ekonomi kötü, şirketler sıkıntıda. Tekstil fabrikaları bir bir batıyor. İflas edenlerin mallarını almak Gülden Yılmaz’a iyi bir seçenek olarak görünüyor. Ancak kriz derinleştikçe mal aldıkları yerler iyice azalıyor ve ürün sıkıntısı doğmaya başlıyor. Ürün yoksa satış da yok. Peki ne yapacaklar? Çift pes etmemeyi seçiyor, “Ürün yoksa biz üretiriz” deyip yola koyuluyorlar, Koton markasının temelleri atılıyor.
BÜTÜN GİRİŞİMCİLER FAKİR DEĞİL
Nef’in sahibi Erden Timur, şirketini 28 yaşında kurup 33’ünde Forbes’in ‘En Zengin 100 Türk’ listesine girmiş. Varlıklı bir ailesi, iyi bir eğitimi var. Ama hayali iş dünyası değil, politika. Hukuk fakültesini bitirip politikacı mezunlarıyla tanınan London School of Economics’i seçiyor. Londra’daki okul arkadaşları, bir olay olduğunda “Dur senin sicilin bozulmasın, sen politikacı olacaksın” diye telkinde bulunuyor. O meşhur laftaki gibi, hayat siz gelecek için planlar yaparken başınıza gelenlerdir. Baba Musa Timur kalp rahatsızlığı geçirince Erden Timur, Mersin’e dönüyor. İşler yoluna girince Londra’ya gidecek. O dönem Musa Timur müteahhitlere arsa veriyor, inşaat işinde değil. Müteahhitlerden biri inşaatı bitiremeyince projeyi Erden Timur alıyor. 22 yaşında Mersin’de ilk inşaatına başlıyor. Başlayış o başlayış…
Sosyal Yayınları’ndan çıkan kitapta Ahmet Nazif Zorlu, Sadettin Saran, Erden Timur, Hamdi Akın ile Fikret ve Nurten Öztürk, Gülden ve Yılmaz Yılmaz çiftlerinin hikâyeleri var.