CRR Orkestrası’nın yeni daimi şefi Nil Venditti: ‘Hayattan, aşktan ve ölümden bahsediyoruz aslında’

Güncelleme Tarihi:

CRR Orkestrası’nın yeni daimi şefi Nil Venditti: ‘Hayattan, aşktan ve ölümden bahsediyoruz aslında’
Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2024 07:00

Cemal Reşit Rey yeni konser sezonunu açtı. 2024-2025 sezonuna girerken de ilk kez bir kadın orkestra şefini, daimi şef olarak seçti. 1994 doğumlu şef Nil Venditti “Bu orkestranın İstanbullular için gerekli hale gelmesini, CRR’yi insanların kalpten sevmesini istiyorum. Klasik müziğe bakış artık sıcak olacak” diyor.

Haberin Devamı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu yeni sezonu piyanist Emre Şen ve orkestranın daimi şefi Nil Venditti ile açtı. İtalyan baba, Türk bir annenin kızı olan Venditti, CRR’nin ilk kadın daimi şefi oldu. Hedefi klasik müziğe uzak olan dinleyicileri de salona çekmek. Farklı bir şef olduğunun
altını çiziyor Venditti; “Aynı senfonilerde farklı bir müzik çıkarıyorum” diyor. Şefimizle CRR’de söyleşi için buluştuk. Bir İtalyan, bir Türk ne kadar neşeli ve enerjikse o da öyle. Heyecanla bahsettiği yeni sezon konserlerini, provalara nasıl hazırlandığını en büyük şansım dediği Fazıl Say’ı konuştuk.

CRR ile sizin yolunuz nasıl kesişti?

İBB Kültür, CRR Senfoni Orkestrası’nı, ilk defa kadın bir şefin yönetmesi konusunda ortak karar almış. Bu fikir CRR Sanat Danışma Kurulu’na sunulmuş ve kurul kadın şef konusundaki fikri beğenerek benimle, 2024-2025 sezonu için daimi şef olarak özel bir çalışmaya karar verdi. Beni Kültür Daire Başkanlığı’ndan Rodizan (Ürün) Bey aradı “CRR yeni bir oluşuma giriyor. Bu sezon için daimi şef olmak ister misin” diye sordu. Ben de kabul ettim.

Haberin Devamı

Bu yeni sezonda kimleri izleyip hangi eserleri dinleyeceğiz?

Aralıkta çok başarılı bir viyolacı Milena Simovic konser verecek. Londra’da birlikte çalıştık, hemen davet ettim. Bu sezon Ahmet Adnan Saygun’un eserlerini çalacağız. Çok seviyorum Saygun’un eserlerini. Tchaikovsky’yi herkes biliyor Saygun’u da herkes bilsin isterim.

CRR’ye nasıl bir yenilik getireceksiniz?

CRR beni farklı bir orkestra şefi olduğum için istedi. Evet, bir kadın şefim ama bundan daha önemlisi müziği farklı yapıyorum. Aynı senfonilerde farklı bir müzik çıkartıyorum. Daha değişik sanatçılarla çalışmak istiyorum. Çılgın, pozitif enerjiye sahip, tutkulu müzisyenlerle yeni bir sezon ortaya koymak istiyorum. Evrim Hikmet Öğüt’le birlikte konser öncesi söyleşilerimiz olacak. Bu orkestranın İstanbullular için gerekli hale gelmesini, CRR’yi insanların kalpten sevmesini istiyorum.

CRR Orkestrası’nın yeni daimi şefi Nil Venditti: ‘Hayattan, aşktan ve ölümden bahsediyoruz aslında’

‘HER KONSERE GELİYORLAR’

Haberin Devamı

Genelde pek çok kişi klasik müziğe soğuk bakıyor. Siz dinleyiciyle bağları güçlendirmeyi planlıyor musunuz?

Tam olarak değiştirmeyi planladığım şey bu. Klasik müziğe bakış artık sıcak olacak. Hatta daha çok gençler konserlere gelsin istiyorum. Evet, benimle aynı yaşta insanlar ama “Ben bu dünyayı bilmiyorum” diyor ya da nasıl giyineceğim, ne zaman alkışlayacağım gibi endişeleri oluyor. Biz çaldığımız eserlerde her gün hayattan, aşktan ve ölümden bahsediyoruz. Aslında bizden hiç uzak bir dünya değil. Bunu insanlara anlatmak istiyorum. Her gün bizim ihtiyaç duyduğumuz bir müzik bu. CRR’nin İstanbul’un bir ihtiyacı haline gelmesini istiyorum.

Nasıl bir ailede yetiştiniz, klasik müzikle sizin bağınız nasıl gelişti? Yani ailenizde de müzisyenler var mıydı?

Haberin Devamı

İtalya’da doğdum, babam İtalyan, annem Türk. Annem Türk olduğu için yazları hep Datça’da geçirdik, Küçükken İstanbul’a geldim ama anne tarafım Ankaralı. Ailemde müzisyen yok. Benden sonra küçük kardeşim keman çalmaya başladı. Önceden çello çalıyordum. İtalya’da konservatuvarda çello, sonra Zürih’te şeflik okudum. Ailem müzisyen değil ama müziği çok seviyor. Aslında annem konservatuvara girdiğimde biraz müzik öğrenip deniz kenarında gitar çalacağımı, bu işi hobi olarak yapacağımı sanıyordu (gülüyor). Babam doktor; “Sen müzisyenliğini yine yap ama doktor ol” diyordu. “Hayır, ben bunu çok seviyorum, müzisyen olacağım” dedim, biraz kalbi kırılmıştı. Şeflikle birlikte hayatım çok değişti.

Haberin Devamı

Aileniz şimdi orkestra şefi olmanıza nasıl bakıyor?

Onlar da şimdi çok memnun, annemle babam her konsere, her şehre geliyor. Babam çok ilginç bir adam. Kendisine bir tişört yaptırdı, önünde Nil Venditti, arkasında stuff (ekipten) yazıyor.

Çello bölümünde okumuşsunuz İtalya’da, sonra orkestra şefi olmaya nasıl karar verdiniz? Orkestra şefliği daha çok erkeklerin baskın olduğu bir alan değil mi?

Zürih Konservatuvarı’nda okuduğum sınıfta kız ve erkek öğrenci sayısı yarı yarıyaydı. Müzik dünyasında da kadın olmak tabii ki daha zor. Ama herkes artık zor olmasın diye daha çok yardım ediyor. Benim okuldaki şeflik hocam için kadın veya erkek hiç önemli değildi. Bu çok güzel bir şey. Bir gün Roma’da orkestrada çalıyordum. Çellocular da biraz oyuncu olur genelde. Arkadaşlarım bana şaka yapmak istedi, orkestra şefine “Bugün Nil yönetsin” dediler. Şef beni çağırdı, ben de şefliğe dair hiçbir şey bilmeden yönettim. Gerçekten çok kötüydü ama şef bana “Bak Nil, ben sende ışık gördüm. İstersen benim hocamla orkestra şefliği çalış” dedi. Bir sene sonra Premio Claudio Abbado’yu kazandım, şef oldum.

Haberin Devamı

‘ŞINAV ÇEKİYORUM, YÜZÜYORUM’

Birçok orkestrayla çalışmışsınız. Orkestraların karakterleri var mı?

Her orkestra çok farklı. İşin zor tarafı orkestraya gelir gelmez, karakterini anlayıp ona göre bir çalışma düzeni oturtman gerekiyor. Çünkü herkes çok farklı ve başka bir şeyi beğeniyor. Japonya mesela başka bir dünya. Japonya’da birçok orkestrayla çalışma fırsatım oldu. Birinci provada eseri mükemmel derecede çalıyorlar. Sanki bir hafta prova yapmışlar. Çok disiplinliler, öyle bir şeyi Almanya’da bile görmedim. Çok sakinler, pek konuşmuyorlar, yüzlerinden ne hissettikleri anlaşılmıyor. Türkler tam tersi. Çok rahatlar ama güzel bir rahatlık. Sıcakkanlılar, sana hemen “Çay, kahve içelim, hoş geldin. Rahatsız olduğun bir şey varsa yardım ederiz” diyorlar. Ama her ülke çok farklı. İtalyanlar da Türklerle çok benziyor, çok rahatlar. Almanlarda o yok, her şey günü ve saatine kadar aylar öncesinden belli olsun istiyorlar. Türkler ve İtalyanlar da “Yaa hallederiz, rahat olalım, yaparız biz” diyor.

Hem provalarda hem konserlerde sporcu gibi efor sarf ediyorsunuz. Egzersiz yapıyor musunuz?

Her gün egzersiz yapıyorum. Orkestralarla prova yapmazsam şeflik tekniklerimi unutuyorum. Mesela tatil için en fazla üç hafta izin alabiliyorsunuz çünkü üç haftadan sonra farklı yönetmeye başlıyorsunuz. Ben çok spor yapıyorum. Spor salonunda şınav çekiyorum, kol kaslarımı ve omuzlarımı güçlendirecek hareketler çalışıyorum. Koşuyorum, yüzüyorum ve çok da fizyoterapi yapıyorum. Ne zaman vakit bulursam fizyoterapistime gidiyorum. Benim için çok önemli.

CRR Orkestrası’nın yeni daimi şefi Nil Venditti: ‘Hayattan, aşktan ve ölümden bahsediyoruz aslında’

‘EN BÜYÜK ŞANSIM FAZIL SAY’

Fazıl Say’ın hayatınızda nasıl bir etkisi var?

Fazıl Say sayesinde bir şef oldum. Küçükken şimdiki gibi Avrupa’da profesyonel konser vermiyordum. Bir gün Fazıl Say’ın Slovenya, Ljubljana konserinde şefi hasta olmuş. Beni aradı ve “Nil seni tanıyorum, şefim rahatsızlandı, benimle konser yapar mısın” diye sordu. Hemen kabul ettim. Mozart piyano konçertosu ve onun eseri ‘Silence of Anatolia’ çaldık. Bu çok önemli çünkü o çok meşhur bir solist. Sonra Fazıl Say’la birlikte dünyanın en iyi orkestralarını yönetme şansım oldu. Bana çok güvendi, bu çok önemli. En büyük şansım Fazıl Say, bugün konuşuyorsak onun sayesinde.

 

‘MÜZİĞİ ÇOK SEVİYORUM AMA BİR HAYATIM VAR!’

Evde tek başınızayken de klasik müzik mi dinliyorsunuz?

Ben günde 10 saat müzik yapıyorum. 3-4 saat prova, 6 saat kendim çalışıyorum. Onun dışında çalışmadığım zamanlarda, gerçekten müzik dinlemek istemiyorum. Bıktım artık (gülüyor)! Müziği çok seviyorum ama benim de bir hayatım var.

Müzik platformlarında üyeliğiniz var mı? Belki kafa boşaltmak için dinlediğiniz ‘guilty pleasure’ (mahcup keyif) şarkılar vardır?

Spotify var ama onda da hangi şef, hangi eseri nasıl yönetmiş o parçaları dinliyorum. Sadece klasik müzik. Biraz sert değil mi? Yani diyelim ki sen 10 saat kitap okuyorsun. Boş zamanında da kitap okur musun? İşte öyle bir şey, ben 10 saat müzik dinliyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!