Güncelleme Tarihi:
İzmir, Menderes’te görev yaptığı ilkokulda çocukların okuldan ağlayarak çıktığını gören ve okul müdürünün kapısının sürekli kilitli olmasından şüphelenen öğretmen Saadet Özkan, müdür Adil Şahintürk’ün altı kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğunu ortaya çıkarmıştı. Özkan, 2014’teki bu olaydan sonra başka bir köy okulunda görevlendirildi, burada mobbing’e uğradı. Artık öğretmenliği okulda değil, 2017’de kurduğu Saadet Öğretmen Ulusal Çocuk İttifakı Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’yle (UCIM) sürdürüyor.
Öğretmenliği bu kadar severken hiç aklınıza gelir miydi bu mesleği daha fazla yapamayıp bir çocuk istismarıyla mücadele derneği kuracağınız?
2014’te müdür Adil Şahintürk’ün çocukları istismar ettiğini ortaya çıkardıktan sonra bana başka çocuklar ulaşmaya başlamıştı. UCIM’le dokunduğum o kadar çok çocuk oldu ki... Öğretmenliğin insanı güçlü kılan o halini iliklerime kadar yaşıyorum. Çocuklar bana ulaştığında mesleğimi onların sorunlarını en aza indirmek için kullanıyorum. Öğretmenlik benim için bitmedi, şekil değiştirdi.
“Çocuklar bana ulaşmaya başladı” dediniz. Bu, “Çocuklar artık susmuyor” demek mi?
Evet. Çocuklar artık haklarını biliyor. Dernekte onların “Bize yardım edin” çığlığına ses veriyoruz. 584 ihbar aldık. Davaların takibini yapıyoruz, gönüllü psikologlarımız ailelere danışmanlık veriyor. Müdahil olmak için başvuruyoruz ama kabul edilmediğimiz de oluyor. Kapıdan kovsalar bacadan giriyoruz.
Kadına yönelik şiddet davaları istenen hızda ilerlemiyor. Çocuk istismarı davalarında durum ne?
Eylül Yağlıkara davası iki sene sürdü. Sekiz yaşında bir çocuk katledilmiş, deliller var ama küçücük bir rapor için bile duruşma iki ay erteleniyordu. Bizde istismar gerçekleşiyor, davalar seneler sürüyor. O yüzden “Çocuk İhtisas Mahkemeleri kurulsun” diyoruz.
Aileler, duruşmalarda şikâyetlerini geri çekmeleri için baskı görüyor. Müzik öğretmeninin istismarına uğrayan çocukların son duruşmasında okul müdürü velileri şikâyetten vazgeçirmeye çalışmıştı. O müdür hakkında işlem yapıldı mı?
Hayır. Şikâyetten vazgeçirme baskısının dışında öyle söylemlere denk geliyoruz ki... Bir sanık avukatı, Ergenekon davasında kullanılan “Zehirli ağacın meyveleri de zehirli olur” ifadesini çocuklar için kullanmıştı. Bazen de mahkeme heyeti değişiyor. Her şey sil baştan başlıyor. ABD’ye gittiğimde bir olay duymuştum. 45 yaşındaki bir kişi, psikoloğuna 6-7 yaşlarındayken okulun spor hocası tarafından istismar edildiğini anlatıyor. Psikolog, durumu polise bildiriyor ve yargı süreci başlıyor. Hocanın, bahsedilen dönem aralığındaki 38 öğrencisiyle konuşuluyor. Sonuç: Yıllar önce işlediği suçtan ötürü müebbet hapis cezası!
Türkiye’de istismarı ortaya çıkaran biri neler yaşıyor?
O dönem bana, “Neden bu adamı bize bildirmedin? Emekli ederdik” dediler, “Erkek çocuklarına bile yapılıyor, alış” diyenler de oldu. İstismarcının etrafındaki öğretmen arkadaşlarının ve bağlı olduğu sendikanın onu nasıl korumaya çalıştığını gördüm. Hiçbir şekilde devletten tehdit görmedim. Ben tehditleri, bulunduğu makamı kötüye kullananlardan gördüm. “Yuvanı yıkacak her türlü iftirayı yersin, hazırlıklı ol” da dediler ama eşim “Evladımızın yüzüne bakabilmek için bu mücadeleyi başlatmak zorundayız” demişti. Başımıza ne gelirse gelsin göze almıştık.
Olay ortaya çıktıktan sonra okulda neler oldu?
Pazartesi günü okula gittim, çocuklar beni güllerle karşıladı. “Bitti öğretmenim” deyişlerini hiç unutmayacağım. Okulun her yerini değiştirdik, müdür odasını çiçekli kâğıtlarla kapladık. İstedik ki o travmayı hatırlamasınlar. O sırada ben, “Yüzüne kezzap dökerler, trafik kazasına gark olursun” diye tehdit ediliyordum.
Ve şüpheli bir kaza geçirdiniz. Direksiyon, çevirdiğiniz yönün tam tersine gidiyordu. Peşine düştünüz mü?
Hiç düşmedim.
Bir sene yürüyemediniz...
Hastanedeyken 400’ü aşkın insan ziyaretime geldi. “Ölürsem çocuklarımı yalnız bırakmayın” demiştim. Çocukları değersizleştirdiler, buna karşı çıkmamız gerekiyor. Bunun için çalıştım, UCIM’i kurmak için çok okudum, araştırdım. O dönemi kayıp bir zaman olarak görmüyorum.
Ortaya çıkardığınız istismar vakasında hâkimler, çocukları dinlemeden önce cüppelerini çıkarmıştı. Bu bir istisna mıdır?
Bu uygulama yurtdışındaki bazı duruşmalarda yapılmış. O davanın hâkimi Süleyman Mutlu çocukları bir daha dinlemek zorunda kaldı. Çünkü çocuklar üniversite hastanelerindeki psikologlara yönlendirildikten sonra korktukları için söyleyemediklerini anlatmak istediler. Bu arada istismarcı Adil Şahintürk, çocuklara cezaevinden mektup yollamıştı ve mektubun üzerinde “Okundu, görüldü” ibaresi vardı.
Nasıl olabiliyor bu?
İstismarcıyı tutuklasak bile çocukları koruyamıyoruz demek ki. Mektupta “Ben sana dokunmadım. Diğer arkadaşlarını da ikna et” diyerek çocuğa vicdani bir yük bindiriyordu. Hâkim Mutlu, çocukların bir travma daha yaşamasını istemediği için kapalı duruşma sağladı. Cüppelerini çıkardılar ve bir uzman eşliğinde konuştular. Ama tam tersi, “Nasıl yaptı, arkadaşının üstünde göster” diyen hâkimler de oluyor. Bir öğretmenin çocuğun poposuna dokunduğu bir dava vardı. Çocuk bir travma yaşamış ve bir anlamda kendini kapatmak için gömleğini beline bağlamıştı. O çocuğa “Çöz bakalım. Nasıl dokundu popona?” dediler. Bu bir insanlık dramı...
4 Nisan’da “Anneler evdeki istismarı fark etmeye başladı. Çok fazla çocuk istismarı ihbarı geliyor” diye bir tweet atmıştınız. Annelerden neler duydunuz?
Anneler evde çocuklarıyla kaliteli zaman geçirirken çocuklarındaki değişimi fark etti. Ya da tam tersi, dezavantajlı bir yerdelerse ve çocuk istismara uğruyorsa anneler, çocuklarının aile içi istismarına da tanık oldu. İhbarların sayısı çok arttı. Biz çocukken ebe hemşireler eve gelirdi. Bu uygulama yeniden yapılmalı. Sosyal hizmet uzmanları ve hemşire ya da doktorlar evlere gitmeli; çocukları ve ebeveyn davranışlarını takip etmeli. Bir çocuğun beden muayenesindeki morluk, çocuğa yapılan istismar bu ziyaretlerde ortaya çıkar. Türkiye’de 20 milyon çocuk var. Kaç milyon çocuk izlendi? Bence çok az. Çocukların yardım çığlığını duyacak kimler var etrafta?
Diyelim ki bir çocuğun istismar edildiğinden şüpheleniyorum. Onu nasıl konuşturmalıyım?
Konuşurken çocukla aynı hizaya geçin. İzmir’deki olayda dizlerimin üstüne çökmüştüm. “Aa, inanmıyorum. Gerçek mi?” gibi sözler söylemeyin, “Seninleyim, bana her şeyi anlatabilirsin. Yaşadıkların bitti” deyin. Diyelim ki güvenip anlatsınlar. Bilin ki o andan itibaren istismara son vermiş durumdasınız. Ayrıntıları sormak yerine hemen çocuk şubeye ya cumhuriyet savcısına götürün. Olay vuku bulmuş ve size anlatmış olabilir. Çocuğun ağız, vücut ya da kıyafetindeki izler, bulgular önemli. Çocuğunuzu kesinlikle yıkamayın. Çocukla konuşma konusunda kendinize güvenemiyorsanız acilen bir psikoloğa götürün.