Güncelleme Tarihi:
Hep çok sevdi çocukları. 6 Ağustos 2007 gecesi 00.13’te hayali gerçek oldu ve 27 yaşındaki Vesile Yeter ilk çocuğunu dünyaya getirdi. Bebeğin herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Zülal bebek üç aylık olduğunda hem halasının düğünü vardı hem de teyzesinin nişanı... O bir hafta boyunca ev kalabalıktı, bebek herkesin kucağındaydı.
O dönem Zülal’i verem aşısı olması için hastaneye götürdüler. Gece ateşi 40 dereceye çıktı. Sonra da birkaç kere hastaneye götürüp getirseler de bir türlü iyileşmedi. Vesile Yeter’in hemşire olan ablası bir enfeksiyon uzmanını arayıp durumu anlattı, bebeğin dudağının üstünde çıkan bir sivilceden bahsetti. Annesi fark etmişti o sivilceyi ama çevresindekiler “Pimpirikli olma. Bebek bu, yüzünde her şey çıkar” demişti. O sivilcenin damar üzerinde olmasının ne anlama geldiğini, iltihabın kana karıştığında neler olabileceğini kimse bilmiyordu.
ENTÜBE EDİLDİ
Telefondaki doktor “Hemen acile gidin. Bu çocuk herpes ensefalit geçiriyor” dedi. Yani uçuğa bağlı beyin enfeksiyonu... Yeter ailesi çocuklarının nasıl ölümle burun buruna geldiğini anlayamamıştı. Yoğun bakıma aldılar, üç aylık bebek 5 gün entübe edildi. 21 gün kaldılar o hastanede... Her gün Zülal’in belinden sıvı alındı, enfeksiyonu takip edildi. Minik bedeninde iğne yapacak damar kalmamıştı artık.
Anne-babası yoğun bakım kapısında birbirlerine sürekli “Bu günler geçecek. Ümitsizliğe kapılmayalım” dediklerini hatırlıyor. Bir de doktorlardan birinin “Elimizden gelen her şeyi yapacağız ama ola ki kurtardık... Görme, duyma, konuşma... Hiçbir yetisi olmayacak” dediğini... Bugün dahi onların içini titreten bir cümle bu...
Yaklaşık altı aylıkken Zülal’e serebral palsi teşhisi kondu. Serebral palsiye bağlı olarak epileptik nöbetler geçiriyordu. Bir anda kendini öne doğru atıyordu mesela. 10 aylık olana kadar 20-25 kere kortizon iğnesi oldu. O kadar kötü durumdaydı ki geceleri öpüp kokluyorlardı onu, sabaha bulamazlar diye...
İKİ GÜNDE BİR TERAPİ
Bebek 1 yaşına geldiğinde fizik tedaviye başlattılar. Oturmayı öğreniyor ama bir nöbet geçirince öğrendiklerini unutuyordu. Cerrahpaşa’da bir doktorun Vesile Yeter’e “Seni çok iyi anlıyorum. En güzelini yapayım istiyorsun ama her şey vakti gelince olacak. Çocuğunun sana çok ihtiyacı var. Kendini paralarsan bir süre sonra bitersin, çocuğuna faydan olmaz” demesi aileyi rahatlattı.
Zülal bugün 14 yaşında, 16-17 kilo civarında. Konuşma yetisi 1-2 yaşlarındaki çocuk gibi. 2018’de beyin ameliyatı oldu, bir yıl sonra ayağından ve dizinden operasyon geçirdi. Görüyor, duyuyor. Oturabiliyor, koltuktan aşağı inebiliyor. Derdini kısmen anlatıyor; acıkınca ‘mama’, susayınca ‘namnam’ diyor.
Bu aşamaya gelmek için ne kadar çok çaba sarf ettiklerini Eyüp Yeter anlatıyor: “Eşim haftanın iki-üç günü rehabilitasyon merkezinde ya da fizik tedavide oluyor. 10 yaşında bir çocuğumuz daha var ve eşim inanılmaz yoruluyor. Akşamları görevi ben devralıyorum. İşten dönünce Zülal’i alıp kedilere götürürüm, mama veririz. Kuşların çıkardığı sesler, parkta oynayan çocuklar onu mutlu ediyor. O top oynayanları izlerken ben de onun kahkahalarını izliyorum. Bazen sabaha karşı uyanıyor, ferahlasın diye hemen sokağa çıkarıyorum.”
Ailesinin hayali Zülal’in özgürce idame ettirebildiği bir hayatının olması... Annesi onunla sinemaya gitmeyi, lunaparkta tüm oyuncaklara binebilmeyi, birlikte koşabilmeyi çok istiyor. Bunların hepsi Zülal’in yürüyebilmesine bağlı... Yeter çiftinin bazı sabahlar gözleri nemli uyanması tam da bundan... Çünkü rüyalarında kızlarının yürüdüğünü görüyorlar.
VESİLE YETER: ZÜLAL’İN FARKI NE, ENGELLİ OLMASI MI?
Konuşamadığı, yürüyemediği için çocuğumuzu; çocuğumuzla harcadığımız zamandan dolayı da bizi zavallı bir varlık olarak görüyorlar. Çocuğumuz sokağa çıkmasın, biz de onunla birlikte görünmez olalım istiyorlar. Epilepsisi olanlar biraz kuvvetli oluyor. Ama biz zaten birinin canını yakarsa diye Zülal’in yanından hiç ayrılmıyoruz. Çocuk bu… Başka bir çocuk itse oyun oynamaya devam ediyorlar ama Zülal olunca kıyamet kopuyor. Zülal’in farkı ne, engelli olması mı? Yanından bir çocuk geçerse bana “Anne cici” diyor. Ama kadın çocuğunu saklayarak yürütüyor. Zülal bunu görüyor, üzülüyor; anlıyorum.
EYÜP YETER: SİZDEKİ DERDİ BİZ NİMET GÖRÜYORUZ
“Otobüsler engelli arabasını gördüğü için durmuyor. Siz hiç şoför sizi otobüse aldığı için şükrettiniz mi? Biz ediyoruz. Hastalığını söylediğimde ‘Duygu sömürüsü yapma’ diyen bile oldu. Yaramaz diye; tıp, hukuk kazanamadı diye çocuklarına kızanlar var. Benim kızım kalem nedir bilmiyor. Sizdeki derdi biz nimet görüyoruz.”