Güncelleme Tarihi:
İstiklal Marşı, şarkılar ve şiirlerle Zoom’da kutladık 23 Nisan’ı. Bitince çizgi filmler açıldı. Kendi kendime sordum: Görmeyen çocuklar kendilerini nasıl eğlendiriyordur?
Ben az gören bir çocukmuşum. Misket oynarken birkaç metre uzakta olan misketlerin yanına gidip bakar, sonra atardım misketimi istediğim noktaya. Çizgi filmleri düşündüm sonra, televizyona yakın oturunca ben az da olsa gördüm dönemimin kahramanlarını... Herkesin bir kahramanı vardır. Elsa, Kral Şakir, Winx, Caillou, Pepee... Bunlar, kızlarımın kahramanları.
ÇOCUKÇA VE BASİT CEVAPLAR
Benimkiler Heman, Voltran, Hızlı Gonzales, Tom ve Jery, Donald Amca (ya da Varyemez)... Daha birçoğunu görmüştüm az da olsa. Doğuştan kör olsam nasıl bilecek, nasıl tanıyacaktım onları acaba?
İş arkadaşlarıma sormaya başladım “Hangi çizgi filmi seviyordunuz” diye... Doğuştan kör olanlara da sordum. Cevaplar çocukça ve bir o kadar da basitti aslında. Çünkü ben de kendi çocuklarım yeni nesil çizgi filmleri izlerken merak edip sorardım kahramanların görünüşlerini. Arkadaşlarım da öyle yapmış.
Bir yandan da hayatınızı, alışverişlerinizi bu kahramanlar belirliyor. Anneler babalar bilir, bir anda evdeki her şey çizgi film kahramanları oluveriyor. Ben oyuncakları çok severim bir de... Hele Lego’lar... Hiç vazgeçemedim, hâlâ oynarız. Bu rengârenk oyuncaklarla başladık çoğumuz hayatımıza. Şimdi de hayatımızdaki parçaları birleştirmek için çabalıyoruz. Belki hayattaki mücadelemizde de çizgi film kahramanlarımızın gücünden faydalanıyoruzdur.