Güncelleme Tarihi:
Hep neşeli, ekran karşısında bile yerinde duramıyor, kıpır kıpır. Her soruya uzun uzun cevaplar veriyor, “Doğum sonrası çeneme vurdu, sürekli konuşuyorum” diyor. Kadın oyuncuların anne olunca mesleği bırakacağına dair önyargılara inanmak istemiyor: “Üreten bir insan olarak her geçen gün, anneliği ve işlerimi bir arada yönetme refleksim gelişiyor.” Kendi hakkında kimsenin bilmediklerinden yıllar içinde yaşadığı önyargılara, Azra Akın’la dobra dobra bir sohbete başlıyoruz.
◊ İnsanların algısında hep masum ve tatlı bir duruşunuz var. Bu görüntü ne kadar doğru?
Evet, doğru görüyorlar. Çünkü ben masumum, iyi kalpliyim, hatta insanları ve hayvanları korumak için ileriye bile giderim. Bu benim özüm.
◊ Peki özellikleriniz arasında seksilik yok mu?
Olmaz mı hiç! Seksilik insanın doğasında var. Doğal, kendisiyle barışık, sevgi ve saygıyı bilen, hoşgörülü, üreten herkes gibi bende de seksilik olabilir (gülüyor).
NURGÜL BANA ‘BARZO DÜNYA GÜZELİ’ DER
◊ Seksi olmak sizce ne demek?
Benim için seksilik, ruhunu vücudunun içinde rahat hissetmek demek. İlla bacağımı açmam ve şuh bakmam gerekmiyor. Kendisiyle barışık, hatalarını kabul eden, karşısındakine dürüst olan insanların seksi olduklarını düşünüyorum. Sadece kıyafetle ya da duruşla seksi olunmuyor.
◊ Peki cinsellik size ne ifade ediyor?
Cinsellik en yalın ve en masum halimizle kendimiz olduğumuz yer.
◊ Neden?
Çünkü orada artık özgürlük var, utanma yok. Ruhsal anlamda da bir sürü şeyi yaşayabileceğimiz bir an. Benim için cinsellik, özünü safça başkasıyla paylaşmak demek.
◊ Hakkınızda ne söyleseniz “Yok artık” deriz?
Arada içimden bir kabadayının çıktığı bile oluyor. Nurgül (Yeşilçay) bana bu sebeple “Barzo dünya güzeli” der.
◊ Neden?
Diyelim seninle dışarıya çıktık ve biri sana bir haksızlık etti. Beni yanında istersin. O kadar diyeyim.
◊ Birini dövdünüz mü?
Şiddetin her türlüsüne karşıyız. İlk defa bu kadar rahat anlatıyorum. Bir iş yemeğinde yanımda oturan bir kadın oyuncuyu laflarıyla taciz eden bir adamı nazikçe birkaç defa uyardıktan sonra yaptığı yanlışa devam etmesi sonucu mekândan dışarıya çıkarmışlığım var.
GÜZELLİK YARIŞMALARINA İNANMIYORUM
◊ Hep ‘güzel’ sıfatıyla bütünleştiriliyorsunuz. Azra Akın’dan ‘güzel’ sıfatını alsak geriye ne kalır?
Kendimi hiçbir zaman güzelliğimin içine hapsetmedim. Öğrenmeyi, kendimi geliştirmeyi ve faydalı işler yapmayı hayatımın odağına koydum. Bu nedenle benden ‘güzel’i alırsak geriye paylaşmayı seven, iyi kalpli, merhametli, yardımsever, duyarlı, sevgi dolu, neşeli, iyi bir anne ve eş olmaya çalışan, sürekli proje üretip uygulamak için didinen Azra kalır.
Boy ve kiloyla mı temsil edileceğiz?
◊ ‘Dünya güzeli’ unvanı şimdi bakınca ne hissettiriyor?
Dünya güzeli olmayı hayal etmedim. Aslında ruhum tam bir itfaiyeci. Çünkü herkesi, her şeyi kurtarmak istiyorum. Çocukluğumdan beri çevremdeki şeylere duyarlıyım, haksızlığa toleransım yok. Dünya güzeli olmak da bununla aynı bence. Benim için her zaman bir sorumluluktu. Zamanla bu ödülün bana; bu sorumluluk duygusunu gerçekten benimsediğim, insanlara faydalı olmayı ilke edindiğim, hassasiyetim, duyarlılığım nedeniyle geldiğini daha çok hissediyorum. Toplumun önünde biri olarak en azından sessizlerin sesi olmak için büyük bir avantaj sağladığını da düşünüyorum. Şimdi bu duygularla dünya güzeli olmayı daha çok kucaklıyor, insanlara bunu daha iyi anlatmak istiyorum.
◊ Buyurun anlatın o halde...
Biliyor musun, ben güzellik yarışmalarına inanmıyorum. Daha doğrusu bir amacı varsa inanıyorum. Mesela Dünya Güzellik Yarışması’na farklı kültürlerden genç kızlar geliyor; bilgileriyle, deneyimleriyle sosyal sorumluluk projelerine, kültürel faaliyetlere katkı sağlıyorlar. Ayrıca yarışma formatı gereği yetenek, spor, sosyal sorumluluk projesi gibi farklı alanlarda yarışmalar düzenleniyor. Bu yarışmalarda birinci olanlar ilk 30’a giriyor. Ben de beş kez jüri üyesi olarak görevlendirildiğim bu etkinliklerde üzülerek gördüm ki bizim kızlarımız bu tür yarışmalara hazırlıksız geliyor. Keşke bizim genç kızlarımız da var olan yeteneklerini dünyanın gözleri önüne serebilse. Spor ve sanatla ilgili ülkemizi dünyada temsil eden gençlere de yeterince yönlendirme yapılmıyor ve destek verilmiyor. Güzellik yarışmalarına da aynı mantıkla bakıyor ve soruyorum; pek çok yeteneği olan, güçlü, akıllı, çalışkan Türk genç kadınını sadece dış güzelliğiyle değerlendirip boyu ve kilosuyla mı temsil edeceğiz?
◊ Sizin beklentiniz ne?
Türkiye güzellik yarışmalarının da gençlerimize katma değer sağlayacak değerlerle geliştirilmesi ve örnek olması. İstiyorum ki o genç kadın hayalleri, düşünceleri, vicdanı ve kültürüyle ortaya çıksın.
Kendisi olmaktan korkmayan güzeldir
◊ Siz oyunculuğa başladığınızda önyargılarla karşılaşmış mıydınız?
Benim dönemimde “Güzellik yarışmasından çıkan oyuncu olamaz” derlerdi. Şimdi bir sürü böyle oyuncu var. Bir de ‘güzel olan başka bir şey olamazmış’ gibi bir önyargı var. Ben “Sadece güzel değilim, Azra’yım ve pek çok şey yapabilirim” dedim.
◊ Zamanla güzellik algısı değişiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Keşke bir an önce değişse. Geçen gün bir belgesel izledim, bir genç kız 15 yaşına gelinceye kadar sistemin tanımladığı ‘güzel nasıl olur’ konusunda tam 200 bin reklam mesajına maruz kalıyormuş. Bunun gençler üzerindeki baskısını düşünsene...
◊ Siz kime güzel dersiniz?
Kendisi olmaktan korkmayan, eşsizliğini kutlayan, empati kurabilen, üretken ve kendisiyle dalga geçebilen herkes bence çok güzeldir.
TANIŞTIK, DANS ETTİK VE ÂŞIK OLDUK
◊ Üç yıl önce evlendiniz. Çocuğunuzu kucağınıza aldıktan sonra neler değişti?
Ben anne, Atakan (Koru) da baba oldu (gülüyor). Tabii hayat değişiyor. Mesela saat 21.00’den sonra fazla haşlanmış fasulye gibi koltukta kalıyorsun. Hiçbir şey yapmaya halin olmuyor. Bu erkek için de kadın için de geçerli! Şaka bir yana çocuktan sonra birbirimize daha yakınlaştık çünkü çocuk bizim için koşulsuz sevgi kaynağı ve keyifle paylaştığımız bir sorumluluk. Birlikte yaptığımız en güzel şey.
◊ Peki aşk aynen kalıyor mu?
Her ilişki emek ister. Evlilikte rahat dönemler kadar zor dönemleri de birlikte nasıl geçirdiğiniz, o zorluklardan nasıl çıktığınız önemli. Ben o zorlu evreleri de atlattıkça mutlu oluyorum. Aile olmak özen, saygı, sevgi istiyor. Tıpkı çiçek gibi. Ben de aileme bir çiçeğe bakar gibi emek veriyorum.
Demir gibi cesur ve kararlıydı
◊ Salsa kursunda mı tanışmıştınız?
Yok, bir Latin dans gecesinde tanıştık, dans ettik ve âşık olduk. Gerisini biliyorsunuz.
◊ O halde sizin evde bol bol salsa yapılıyordur diye tahmin ediyorum...
Hem çocuk hem iş hayatı yoğunluğunun arasında bulabildiğimiz her fırsatta dans ediyoruz. Demir de bize katılıyor.
◊ Bebeğiniz için Demir adını seçtiniz. Bunun bir hikâyesi var mı?
Aklımızda isimler vardı ama bebeğimizin cinsiyetini önceden öğrenmemiştik. Atakan bu ismi düşünmüştü, doğumdan sonra erkek olduğunu öğrenince “Evet bu, Demir” dedik. Çünkü doğum beklediğimizden uzun sürdü ama bebeğimiz bu sürece çok iyi dayandı. Yavrumuz çok cesur ve kararlıydı, demir gibi yani.
◊ Cinsiyetini neden öğrenmek istemediniz?
Bu kişisel bir şey, önceden öğrenmek isteyenlere de saygım var. Ona varlık olarak o kadar büyük bir saygı hissettim ki cinsiyetini merak etsem de “Zamanı gelince o bize zaten gösterecek” dedim.
◊ Normal doğum mu yapmıştınız?
Öncelikle doğumun bir başkasının müdahalesiyle değil kadının kendi gücüyle yapabileceği doğal bir eylem olduğuna inanıyorum. Doğum hayat gibi, her şey olabilir. Hazırlıklı olmak önemli, iyi ki doktorum ve ebem yanımdaydı. Doğum esnasında daha önce öğrendiklerimi uygulayarak ben de sürece katkı sağladım.
◊ Doğum uzun sürdü, dediniz az önce. Nasıl dayandınız?
Ağrı giderici medikal tedaviler yerine daha farklı teknikleri tercih ettim. Nefes ve meditasyon gibi. Doktorum ve ebem de bu konuda beni cesaretlendirdi.
◊ Bebeğinizi ilk kucağınıza aldığınızda ne hissettiniz?
Ten tene değmesi çok önemli. Kucağıma aldım, iki saat üçümüz baş başa kaldık. Çok yükseliyorsun, tatlı bir heyecan... Düşünsene, içinden bir insan çıkıyor. Ne bileyim, işte anlatamıyorum, çok güzel bir his.
BERKUN OYA’YLA ÇALIŞMAK İSTİYORUM
- Oyunculuğa dönmeyi çok istiyorum. Kendi ekibimle üretmek istediğim projeler ve üzerinde çalıştığımız bir hikâye var. Oyunculuk emek, sabır ve özveri istiyor, bu nedenle acele etmiyorum.
- Ferzan Özpetek ve Berkun Oya’yla çalışmayı arzu ederim. Bir hayalim de Nurgül Yeşilçay’la bir projede olmak.
- En çok çocukları dert ediyorum. Geçen yıl işinsanı Erdoğan Uludağ’la cezaevlerinde anneleriyle kalan çocuklar için bir farkındalık projesi başlattık. Bundan sonra da Erdoğan Uludağ’ın hayata geçirdiği ‘Umudum Olur musun Derneği’ ile çocuklar, kadınlar ve ihtiyaç sahibi insanlar için çalışmaya devam edeceğiz.