Güncelleme Tarihi:
Urla’dan kıvrıla kıvrıla Ege sahillerine doğru ilerliyoruz. Buralarda yerleşim yok, herhangi bir tesis de. Çorak, bakir kıyılar...
Karaburun’a bağlı Eğri Liman mevkiine varıyoruz. Bölgedeki 29 balık çiftliğinden birindeyiz. Tesisin sorumlusu, 30 yıldır bu işi yapan İsmail Arslan. Hazırladığı tekneyle, yanına aldığı mürettebatla denize açılıyoruz.
Hava günlük güneşlik, ancak limandan çıkar çıkmaz dalgalar bizi bir sağa yatırıyor, bir sola. 1100 metre açıldıktan sonra canlı balıkların yetiştirildiği kafeslere ulaştık. Tam 60 kafes var. Her birinde yüzbinlerce balık, toplamda da 25 milyon balık, önümdeki birkaç yüz metrelik alanda yüzüyor.
Dalış kıyafetlerimi giyerken heyecanımın bini bir para. Amacım, yıllardır merak ettiğim çiftlik balıklarını yakından görmek, hem de bu işin sağlıklı olup olmadığını sorgulamak.
Ağırlığı 250 grama ulaşan levreklerin bulunduğu kafesi seçtik. Birkaç ay sonra bu balıklar dünyanın farklı yerlerindeki sofralarda olacak. Denizin derinliği 70 metre. Balık ağının en dip noktası ise 30 metre. Çiftlikte görevli dalgıç ile önce ağın etrafını dolandık, sonra altından geçtik. Ağlar her gün kontrol ediliyor. Herhangi bir yırtık var mı yok mu diye bakılıyor. Su bulanık. Görüş mesafesi fazla değil. Ancak ağların içindeki balıklar çok net görünüyordu.
Yemleme işlemi kamerayla izleniyor
Yüzeye çıkıp bu kez ağların içine daldık. 450 binden fazla balık etrafımızda dolanıyor. Müthiş bir his. Bir süre dipteki ağlara yatıp yüzeye doğru baktım. Balıkların nasıl daireler çizdiğini izledim. Sonra onlarla birlikte daire şeklinde tur attım.
Sudan çıktıktan sonra, çiftliğin kontrolünün yapıldığı platforma gittik. Burası teknolojik aletlerle donatılmış bir uzay üssü gibi. 60 kafesteki binlerce balık, tek bir tuşla yemlenmeye başlanıyor. Kafesler kameralarla izleniyor. Üretim aşamasındaki en masraflı iş, yem. Kameralardan balıkların davranışlarına bakılıyor. Balıklar yemeyi bıraktığında yemleme durduruluyor.
Güvenlik meselesine gelince... Dalgalar kimi zaman metrelerce yükseliyor ancak tesiste her şey buna göre dizayn edilmiş. Balıklar büyüdükçe yeni kafeslere alınıyor. Ağların periyodik bakımları yapılıyor. Üzerinde biriken yosunlar temizleniyor. Çiftlikte yılda altı bin ton balık hasadı yapılıyor. Sadece ziyaret ettiğimiz çiftliğin yatırım maliyeti 25 milyon TL.
Bundan yedi-sekiz yıl önce, Çeşme Ildırı’da bir balık çiftliğine gitmiş, kapalı koylarda kıyıya yakın kurulan çiftliklerin çevreye ne denli zarar verdiğini gözlemlemiştim. Ancak artık çiftlikler kıyıdan açığa kuruluyor.
Üretim, AB standartlarında
Çiftlik balıklarının büyük bölümü Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edildiğinden, sağlıkla ilgili standartlar çok yüksek. Türkiye’deki üreticiler, AB yetkilileri tarafından belirsiz zamanlarda denetleniyor. Demir Alpay’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye’deki tesislerin tamamı AB standartlarına uygun üretim yapıyor. Kullanılan yemden yavru balıkların aşılanmasına, hasattan soğuk zincirine kadar üretimin her aşaması standartlara uygun olmak zorunda. Her balığın bir kimliği var ve izi sürülebiliyor. Habersiz yapılanların dışında çapraz denetimler de yapılıyor.
Kullanılan yemler, kamuoyunda en fazla soru işareti yaratan konu. Uzmanların verdiği bilgiye göre balıklar doğala özdeş yem yiyor. İçinde balık unu, balık yağı ve soya unu var. Soya unu GDO’lu değil. Hormon veya antibiyotik kullanılmıyor.
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk, “Balık çiftliklerinin insana zararı yoktur” diyor. “Çevreye zararı ise her işte olduğu kadar vardır. Örneğin çiftlikler 30 metre derinlikte ve kıyıdan 1000 metre uzakta kurulmakta. Amaç deniz çevresine olabilecek zararı en aza indirmek. Bu standart AB ülkelerinde bile yok. Diğer yandan düzenli olarak izleme çalışmaları yapılmaktadır.
Yemlerin içine katıldığı söylenen antibiyotik tamamen şehir efsanesidir. Bugün tükettiğimiz her gıdada mutlaka kimyasal bulunur. Balık yemleri balık kalitesini belirler. Bu nedenle yemler de yüksek protein içerir. Sığ sularda akıntısız bölgelerde konulan veya kurulan çiftlikler denizi kirletir. Biyoçeşitliliği olumsuz etkiler. Suda bulanıklığa neden olur.”
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meriç Albay: Çiftliklere ihtiyacımız var
“Denizlerdeki stoklar belli. Çiftliklere ihtiyacımız var. Antibiyotik kullanımı çok ciddi kontrol altında. Gelişigüzel örnekler alınıyor. Kalıntı analizleri yapılıyor. Eğer bir kalıntı bulunsa Avrupa Birliği bizden balık almaz. Gönül rahatlığıyla yiyebiliriz. Hormon yok. Zaten ihtiyaç da yok. Yem çok pahalı. Kimse parasını boşa
harcamaz. Yem fazla kullanılıyor, deniz kirletiliyor lafı boşuna. Kontrolleri de Türkiye’de işi bilenler yapmalı. Maalesef bilmeyenler de kontrol yapıyor.”
Sualtı Araştırmaları Derneği Kurucu Başkanı Cem Orkun Kıraç: 20 yıl önceki kadar kirletmiyor
Tükettiğimiz balıkların yarısı denizden, yarısı çiftliklerden sağlanıyor. 1970’li yıllarda çiflik yoktu. Aşırı ve yasadışı avcılık buna neden oldu. Zararını abartıyorlar. Deniz kirletiliyor ama 15-20 yıl önceki gibi değil. Eski kafesler dalgalara dayanamıyordu, Bu nedenle Çiflikler kıyıya yakın kuruluyordu. Antibiyotik
verildiği bir spekülasyon. Ancak bunu üretimi yapanlar ve kontrol yapanlar dışında kimse bilemez. Bunu ispatlayacak olan, Türkiye’de bakanlıktır.”
Balığın çiftlik olup olmadığını nasıl anlarız?
◊ Çiftliklerde üretilen balıklar yüzeye daha yakın durdukları için sırtlarındaki siyahlık daha koyu oluyor.
◊ Çiftlik balıklarında bazen özellikle baş kısımlarında kan birikiyor. Bu kan hasat zamanında sıkışma ile oluşan bir kan. Zararı yok ancak rengini etkiliyor.
◊ ‘Deniz’ balığı diye satılan iri balıkların çoğu tezgâhlarda aynı boyda. Bu da aldatıcı bir ifade... Artık çiftliklerde 2-3 kiloya kadar levrek ve çipura üretiliyor.
Balığın taze olup olmadığını nasıl anlarız?
◊ Gözleri mat ve içeri çökük olmamalı.
◊ Balığın dışı parlak olmalı. Bazen tezgâhtaki ışıklar aldatabilir, gerekirse balığı elinize alın, tezgâhtan dışarı çıkarıp bakın.
◊ Balığı koklayın, eğer kötü bir koku geliyorsa bozulmuştur.
◊ Güvenilir yerden almaya özen gösterin.
10 günde mutlaka tüketmek lazım
Anaç balıklar karadaki kuluçkahanelerde yumurtluyor. Yumurtadan çıkan balıklar pul kadar olduğunda tanklarla çiftliklere alınıyor. Bu arada tüm balıklara tek tek aşı yapılıyor. En az 14 ay süreyle kontrol altında besleniyorlar. Büyüklük siparişine göre hasat ediliyorlar. Kafeslerden balık alındığı anda soğuk zinciri başlıyor. Kepçeyle alınan balık, içi deniz suyundan elde edilen buzla dolu büyük livarlara (kutu) konuluyor. Balık bu aşamada donarak hızlıca ölüyor. Genelde köpük kutulara konularak artı 4 derece ısıda muhafaza ediliyor. Kutulardaki sıcaklık yaklaşık 10 gün muhafaza ediliyor. Balıkların 10 gün içinde mutlaka tüketilmesi gerekiyor.