Doktor yetiştiren, her gün binlerce hastaya kucak açan, tüm dünyanın dikkatle izlediği araştırmalara imza atan bir bilim yuvası İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Tüm bunları yaparken Türkiye tıp tarihinin taşlarını da döşer... Ata yadigârıdır. Cerrahpaşa semtindeki fakültenin temellerini Fatih Sultan Mehmet atmış. Fatih Darüşşifası modern tıbba giden yol olmuş. Çok önemli tıp insanları yetiştirmesiyle ünlü bu okul. Kuruluş tarihi 14 Mart 1827 kabul ediliyor.
2009’da bir bölümü yıkılan kompleksin bugün büyük bir kısmı daha yıkım sürecinde. Birçok binası hasarlı, depreme karşı güvenli değil. Hastanenin ameliyathaneleri ve servisleri kapalı. Hasarlı binalardaki servisler pandemi döneminde Atatürk Havalimanı’na yapılan Murat Dilmener Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne geçici olarak taşınıyor. Öğrenciler Cerrahpaşa’da kalıyor. Bazı servislerle birlikte hocaların çoğu gidiyor. Öğrencilerin eğitimi, hasta hizmetleri ve araştırmaların akıbeti hocaları da öğrencileri de endişelendiriyor. Bu vesileyle görüştüğümüz Cerrahpaşalılar endişelerini ve yuvaları Cerrahpaşa’yı anlattı...
‘Bu ülkenin mücevherlerinden biridir’
Prof. Dr. Özgür Kasapçopur-İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin efsanevi hocalarından… Küçük bir çocukken doktor olmaya karar veriyor… Bu kararın arkasında hüzünlü bir hikâye var; Özgür Hoca, kendisinden 3 yaş küçük kardeşini beyin tümöründen kaybedince “Büyüdüğümde doktor olmalı ve çocukları kurtarmalıyım” diyor ve dediğini de yapıyor. Dünya çapında bir biliminsanı olan Prof. Dr. Kasapçopur, Cerrahpaşa’sıyla ilgili şunları söylüyor…
◊ 43 yıldan beri Cerrahpaşa’dayım. Ben geldiğimde Türkiye’nin en büyük tıp fakültesiydi. Her yerde klinikler vardı, bir şehir gibiydi… Bana “Nerelisin” diye soruyorlar, “Cerrahpaşalıyım” diyorum. 17 yaşımda geldim, şimdi 60 yaşımdayım. Öğrenci olarak girdim, şimdi kıdemli hoca olarak çalışıyorum.
◊ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi adı hep kalmalı. Nasıl İstanbul, Türkiye, Anadolu adı hep kalacaksa Cerrahpaşa’nın da kalmalı. Başka bir yerde, başka bir hastanede devam etmek istemiyorum. Üst Cerrahpaşa dediğimiz yerde tüm binalar yıkıldı. Oysa projeleri 2009’dan beri hazır. O projelerin hızla tamamlanmasını istiyorum. Aynı hızla bu ülke için hekim yetiştirmek, hastaları tedavi etmek ve tıp araştırmaları yapmak istiyoruz. Biz bunların hepsini başarıyla yapıyorduk zaten. Bunların sekteye uğramaması gerekiyor, eğer aksarsa bu ülke de bundan zarar görür
.
‘
Öğrenciler moralsiz’◊ Türkiye’deki akademik hayatın en önemli çınarıdır burası. Cerrahpaşalı olmak herkese koşmak, en zor koşullarda çalışmak, kimseyi ayırt etmemek demek. Evet, beylik laflar bunlar ama gerçekten öyle.
◊ Dünyanın dört bir yanında bu okulda yetişmiş, bu ekolü benimseyen, bu yuvadan çıkmış fidanlar görebilirsiniz. Uluslararası tanınırlığımız var. Çok sayıda bilimsel araştırma yapıyoruz. Bizden giden her öğrenci rahatlıkla her yerde kabul alabiliyor. Ama bu durumumuz 5-6 yıl daha sürüncemede kalırsa bu kaybolacak.
◊ Öğrencilerin hepsi çok moralsiz. Bizim kalbimiz onlarla atıyor. Bu çocuklar çok yüksek puanlarla geliyorlar ve şu anda karşılaştıkları durum gerçekten üzücü. Bu çocuklar ameliyat göremiyor.
◊ Önce çırak, sonra kalfa, sonra usta olacaksınız. Kitap okuyarak doktor olamazsınız. Usta-çırak işi biterse istediğiniz kadar kitap okuyun, olmaz. Hasta görmek gerek. Usta-çırak ilişkisinin en iyi yaşama geçirildiği yerdir Cerrahpaşa.
◊ Üç şeyi birlikte yapıyoruz: Tıp öğrencileri, asistanlar yetiştiriyoruz… Türkiye’de en yüksek puanla girilen kamu tıp fakültesiyiz. İkincisi, hizmet veriyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar buraya geliyor. Geçen hafta biri Yüksekova’dan, diğeri Edirne’den iki çocuk geldi. Ve dünyadaki en önemli tıp araştırmalarını yapıyoruz. Birçok biliminsanımız var.
◊ İlklerin yaşandığı yer burası. Tıp tarihinin temeli. 14 Aralık 1930’da Atatürk geliyor ve “Bu hastane denize kadar inmeli” diyor. Atatürk’ün ziyarete geldiği o bina hâlâ duruyor. Türkiye’deki ilk genel cerrahi binası, ilk modern ameliyathaneler, ilk klinikler buradaydı. Bunlar yıkıldı, şu anda ne yazık ki otopark olarak kullanılıyor. Yıkılan yerlerden geçerken yere bakarak yürüyorum, çok üzülüyorum.
‘Döneceğimize inanıyorum, dönmeliyiz de...’
Prof. Dr. Fatiş Altındaş-İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı
Prof. Dr. Fatiş Altındaş, Cerrahpaşa’nın kıdemli hocalarından. O da bölümüyle birlikte Murat Dilmener Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne taşınan gruptan. Diğer meslektaşları gibi gönülden bağlı kuruma. Anlatırken ara ara gözlerinin dolmasına
engel olamıyor…
◊ İlk kez 17 yaşımda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde okumak için geldim İstanbul’a, yıl 1979. Yoğun duygularla başladığım Cerrahpaşa’ya kısa zamanda büyük bir sevgiyle bağlandım. Cerrahpaşa’nın desteğini, kültürünü daha öğrenciyken almaya başlarsınız. Orası artık sizin yuvanızdır.
◊ Öğrencinin hasta ve hasta yakınıyla aynı kampüs içinde karşılaşması çok önemli. Burada bir ruh var, kültür var. Bu durumun korunması gerekiyor. Kaldı ki objektif bir sebep de var; İstanbul gibi bir şehirde, merkezde devlete ait üniversitelerin, hastanelerin olması gerekir.
◊ İhtiyaca göre tabii ki ek binalar, yeni binalar yapılmalı. Güvenli binalarda biz de kalmak isteriz ama kendi kampüsümüzün içinde, öğrencilerimiz ve hastalarımızla birlikte… Öğrenci orada, hastane başka bir yerde… Hastane ve eğitim kampüsünün iç içe olmasının eğitim açısından önemi çok büyük. Acili, ameliyathaneleri hem orada hem burada sürdürmek bazı sıkıntılar yaratacak.
‘Önceden yapılsaydı’ ◊ Önemli bir nokta da şu: Bir afet durumunda denizden buraya ulaşmak çok kolay. Denizyoluyla hastaların hastaneye ulaşması çok önemli.
◊ Bir inşaat ihalesi yapıldı. 600 günde kaba inşaat bitecek deniyor. Döneceğimize inanıyorum, dönmeliyiz de...
◊ Bu beğenmediğiniz binalarda çok büyük işler yapılıyor. İnsanlar hastane hastane dolaşıyor, sonra bizim gibi kurumlarda derdine çare buluyor.
◊ 85’te mezun olduğumda bazı binalar yapılıyordu. Monoblok cerrahi binaya 88 yılında taşınıldı. Tüm kampüsü bir inşaat firması yaptı. Bunları söylemek istiyorum çünkü canım sıkılıyor… 1998’de, şu anda terk ettiğimiz binada, ameliyathanede
55 kolon güçlendirildi. 99 depreminden önceydi. Tamam, deprem yönetmeliğinden önce yapılmış ama siz hastane yapıyorsunuz, büyük firmasınız! 10 yılda bina çürüğe çıktı. 99 depreminde bir şey olmadı ama 2005’te ve sonraki yıllarda güçlendirmeler devam etti. Böyle bugünlere geldik, keşke önceden bazı adımlar atılsaydı, bunlar olmasaydı…
‘Çözülemeyen birçok vaka bu fakültede tanı alıyor’
Dr. Pelin Öztürk-İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Asistan Temsilcisi
Tıp fakültesini Cerrahpaşa’da okuyan Öztürk şimdi aynı hastanede iç hastalıkları bölümünde asistan. O da Cerrahpaşa’yı yuva belleyenlerden…
◊ Çocukluğumdan beri doktor olmak istedim. Annem beyin tümörü rahatsızlığı geçirmişti, vefat etti. Onunla ilgili de olabilir. Bir doktorun ne kadar kıymetli olduğunu gördüğümde tıp fakültesi okumaya karar vermiştim.
◊ Cerrahpaşa bazen kendimden bazen ailemden bile önemli hale gelebiliyor benim için. Vazgeçemeyeceğim iki-üç şeyden biri diyebilirim. O eski binanın yıkılacak olması fikri bile hepimiz için çok üzücü. Anılarım var orada… Ama bir yandan da sağlık ve deprem var…
◊ Hayatınızda bir kez olsun elbet bir Cerrahpaşalıya muayene olmuşsunuzdur. Tanı koyulamayan, çözülemeyen birçok vaka bu fakültede tanı alıyor.
◊ 450’ye yakın akademik kadromuz var. Doçenti, profesörü, öğretim görevlileri… Bu kişilerin her biri bir tecrübe aktarıyor bize. En az 30-40 yıllık tecrübelerden bahsediyoruz.
◊ 30’a yakın ülke ile Erasmus anlaşmamız var. Yurtdışından birçok öğrenci alıyoruz, öğrenci gönderiyoruz. Cerrahpaşa yurtdışında çalışmalarla, araştırmalarla özellikle bazı hastalıklar konusunda direkt merkez durumunda. Yurtdışından bile çözülemeyen birçok vaka geliyor, referans noktasıyız.
Öztürk: “Cerrahpaşa bazen kendimden, ailemden bile önemli olabiliyor.”