Güncelleme Tarihi:
Çekimler yoğun. Ancak sohbet etmek için fırsat yaratmayı başarıyoruz. Tıpkı ekranda göründüğü gibi çok beyefendi... Tane tane ve düşünerek konuşuyor. Karşısındakini asla kırmayan, hayata empatiyle bakan bir adam. Zorluklarla geçen, ilham verici hayat hikâyesini hafif bir tebessümle anlatıyor. Gelecek içinse “Yıllar önce ‘Tuncel Kurtiz gibi yaşlanmak istiyorum’ demiştim. Şimdi de onun gibi ölmek istiyorum” diyor.
‘Sadakatsiz’ başlıyor. Sadakat kelimesi size ne ifade ediyor?
Sadakat insanın tek başına değil de sorumlu olduğu kişiyle beraber, hem duygu halinde olma hem de doğru düşünebilme ve yaşama becerisi.
Siz sadakatsizliği affeder misiniz?
Affetmem herhalde. Bunu yapış biçimi çok önemli.
Aşk büyülü başlıyor ama garip bitiyor
Bunu haklı çıkaran bir yön olabilir mi?
Hayır. Ama ilişki yaşadığın biri başka birine âşık olabilir ve gelip bunu söylerse bu onurlu bir harekettir. Hepimiz insanız. Ama bunu benden gizleyerek yapıyorsa ve en önemlisi dürüst değilse o zaman sadece kendi arzularına yenilir.
Siz hiç kendi arzularınıza yenildiniz mi? Sadakatsizlik yaptınız mı?
Maalesef yenildim ama insan yaptığıyla yüzleştiğinde değmediğini anlıyor.
Pişman mı oldunuz?
Evet, pişmanlığı sonradan fark ediyorsun. Vicdan azabı da kaybolmuyor.
İnsan hangi noktada mantığını unutup arzularına yenilir?
Sanırım yaşadığın aşk ya da sevgi, yaşanmışlıklar bittiğinde ya da bunları yaşayan iki insan birbirine yabancılaştığında oluyor... Ama bu da yapılanı haklı kılmıyor. Bence önce bir ilişki bitmeli, sonra başlayacaksa diğeri başlamalı.
Siz itiraf etmiş miydiniz?
Bir ayrılık yaşanırken sadece tek bir kişiden ayrılmıyorsunuz. Ortak bir hayattan, arkadaş çevresinden, ailelerden hatta beslediğin hayvandan da ayrılıyorsun. Aşkın başlaması ne kadar büyülü oluyorsa bitmesi de bir garip oluyor. O yüzden karşımdakine söyleyememiştim. Ama zamanında değil, çok sonradan itiraf ettim.
‘Sadakatsiz’de aldatan bir eşi canlandırıyorsunuz... Volkan nasıl bir adam?
İşinde yükselmeye çalışan bir insan, iyi de bir baba. 15 yıllık bir ilişkisi varken başkasına âşık oluyor. Fark etmeden yalan söylemeye, suçuna başkalarını alet etmeye başlıyor. Karakterin biraz tepki çekeceğini düşünüyorum ama hayatın içinden ve gerçek! Birçoğumuz zaman zaman kendimize hak gördüğümüz, kendimizi istisna saydığımız durumlar içinde olabiliyoruz ama bunu görmezden geliyoruz. Erkek egemen sistemde yaşadığımız için bu rolle, bu karakterdeki bir erkeği deşifre etmek istedim.
Dünyadaki hiçbir erkek kadınlardan üstün değil
Bu mevzu erkek egemen sistemin bir uzantısı mı?
Erkek egemenliğin dayattığı gücü kullanma meselesi... Erkek bunu kendine hak görebiliyor. Öyle bir dünya yok! ‘Sadakatsiz’i seçmemin en önemli nedenlerinden biri de buydu. Erkek egemen sistemin artık çıkmazda olduğunu, kadın aklına ihtiyaç duyduğumuzu dile getirmeye çalışıyorum.
Bu durum nasıl aşılır?
Birçok erkek toplumun içinde problemli yetişiyor. Ailede, okulda, askerde… Her yerde. Bu aslında eğitimle ve bazı farkındalıklarla aşılabilecek bir durum. Canımı en çok sıkan şeyse erkekle ilgili bu problemin birçok kadına zarar vermesi, ki son dönemlerde sık sık tanık oluyoruz maalesef. Şunu anlamalıyız, dünyadaki hiçbir erkek hiçbir kadından üstün değil.
Seyirci bu güçlü kadını sevecek
‘Sadakatsiz’in uyarlandığı ‘Doctor Foster’ı izlediniz mi?
Evet ama ben daha bizden bir karakter çıkarmaya çalışıyorum.
Cansu Dere’yle nasıl bir ikili oldunuz?
İyi bir ikili olduk. Cansu çok profesyonel, işine odaklı. Ortaya güçlü bir kadın çıkaracak. Seyirci de çok sevecek.
Dizinin sloganı: “Aldatılan kadının öfkesi cehennem ateşinden beterdir.” Katılıyor musunuz?
Evet, katılıyorum. Bir kadın yaralanırsa yara da açabilir.
Siz hiç bir kadının öfkesine maruz kaldınız mı?
Gençken maruz kalmışımdır.
Siz hiç aldatıldınız mı?
Bildiğim kadarıyla hayır.
İşportada terlik, balon, toka sattım
Adanalısınız. O coğrafyanın üzerinizde nasıl bir etkisi oldu?
Grotesk bir şehir. Çok zengin, çok fakir; çok eğitimli, çok eğitimsiz bir arada; Kürt, Rum, Yörük birlikte... Çokkültürlü bir yer ve ben de bunun faydalarını gördüm.
Zor bir çocukluğunuz olmuş. Babanız bir yazar. Ama yıllarca para kazanamadığı için işportacılıktan geçinmiş...
Evet, yazarak para kazanamıyordu. Üç erkek kardeştik. İşportacılık yaparak para kazanmaya çalışıyordu. Huysuz olduğu zamanlar ona destek olmak için ben de yanında çalışmaya başladım.
Ne işler yaptınız?
En çok terlik sattık. Ben de tek başıma balon, toka, oyuncak sattım. Çocukken bir şeyler satmak meziyet istiyordu. Bu da erken yaşta sokağı tanımamı sağladı.
Hayalperest bir çocuktum
Tanınan, iyi bir oyuncu olacağınızı hayal edebilir miydiniz?
Bir işporta tezgâhında saatlerce beklerken ister istermez düşünüyorsun. İçinde konuşan ses hiç susmuyor. Bu yüzden hayalperest bir çocuk olmuştum. Her şeyi hayal ediyor, sırayla her şey oluyordum. Bazen hâlâ dalar giderim.
Oyunculuk nasıl girdi hayatınıza?
Amcam tiyatro yapıyordu. Onun sayesinde... 17 yaşında Şehir Tiyatrosu’nda profesyonel olarak oyunculuk yapmaya başladım. Sonra bu iş benim için aşka dönüştü.
Neden işletme okudunuz o halde?
Dil ve Tarih’te okumak istiyordum. Ama başka şehre gidip okuyacak durumumuz yoktu. Üniversiteyle birlikte tiyatro kulübüne yazıldım. Deneysel tiyatroyla tanıştım. Bu da beni besledi. Oyun oynadım, yönettim. 27 yaşında bir noktada Adana’da tıkandım. Üç arkadaşımı daha ikna ettim. Birlikte İstanbul’a doğru yola çıktık.
‘Kadın-erkek oyunlarının unutulmaz oyuncusuyum!’
Moda Sahnesi’ndeki oyununuzun adı: ‘Yeni Bir Şarkı’. Hayata karşı bir şarkı söyleyecek olsanız hangisini söylerdiniz?
“Yeni bir aşk, yeni bir iş, yine gülecek bir neden lazım” (gülüyor). İnsan hayatında hep aşk, sevdiği biri olsun ister. Tabii hayallerim var. Babamla yazdığımız hikâyeleri çekmek istiyorum.
Oyununuz da kadın-erkek ilişkilerine odaklanıyor...
‘Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’ diye bir film var ya... Bir arkadaşım da bana “Kadın-erkek oyunlarının unutulmaz oyuncusu” dedi. Gerçekten biraz öyle... Fransız feminist yazar Marguerite Duras’nın oyunu. Kadının erkek fikrini nasıl yok ettiğini anlatıyor ve “Hayat o fikirden sonra başlar” diyor.
Feminist misiniz?
Evet. Bu, dereceleri olan bir şey. Ama feministim.
Kaçıncı derece?
İkinci (gülüyor). Duras, feminizmin ikinci dalgasını etkilemiş bir yazar. Tabii onu araştırırken ve oynarken birçok şey öğrendim. Dünyadaki en büyük mesele erkek egemenliği... Kadınların bu hayatın içinde daha fazla rol alması ve özgürleşmesi gerektiğine inanıyorum.
‘Kadın-erkek oyunlarının oyuncusu’ olarak aşkı çözdünüz mü?
Aşk çözülemez, bir denklemi yok. Bir yaşadığın, bir diğerine benzemiyor ve her seferinde de değişiyor. Ben de o kimyayı çözsem filozof olurdum.
Kendimi çok seksi bulmuyorum
Kadınlar sizi beğeniyor. Neden fiziğinizle kariyerinizi ilerletmiyorsunuz?
Bilmem. Böyle mutluyum.
Günümüz kas devri oysa…
Aa, kas yapmaya başladım Hakan, görmüyorsun! Dizide görürsün artık! Sürpriz (gülüyor).
Kendinizi seksi buluyor musunuz?
Çok seksi bulmuyorum.
Tuncel Kurtiz gibi ölmek istiyorum
Yıldız olmanın adeta belli kuralları var. Sansasyonların olacak, magazin gündeminden düşmeyeceksin… Siz bunların dışında durarak başrol olunabileceğinin kanıtı gibisiniz…
Kimsenin hayatını yargılayamam ama ben böyleyim. Bazen ismimizin etrafında dolanan simgesel şeylere kendimizi çok kaptırıyoruz ama yaşamı kaçırmamak, başkalaşmamak ve samimi olmak lazım. İnsanların beni sevme sebebi de belki budur; samimiyet. Yıllar önce “Tuncel Kurtiz gibi yaşlanmak istiyorum” demiştim. Şimdi de Tuncel Kurtiz gibi ölmek istiyorum. Zaman karar versin iyi şeyler yapıp yapmadığıma.
Yaşar Kemal “İnce Memed’i sen oyna” demişti
Yaşar Kemal ‘Hanımın Çiftliği’ setine geldi. Daralıp “Beni kaçırın” dedi. Necip’le (Memili) onu arka tarafa götürdük. “Dizi sevmem ama Orhan Kemal’in işi diye baktım. Güzel oynamışsınız, aferin. Karaoğlan, sen, ben öldükten sonra yaparlarsa İnce Memed’i oyna” dedi. 40 yaşına geldim, artık geçti. En büyük hayalimdi.