Güncelleme Tarihi:
Canan Ergüder’le ‘Oğlum’ dizisi için seti olmadığı bir gün buluşuyoruz. Çok güçlü ve cool bir havası var. Gözünüzü ondan alamıyorsunuz. Diğer yandan çok narin duruyor. Pamuklara sarıp sarmalayasınız geliyor. Kendine has havası ve bir tebessümüyle sizi etkisi altına alması mümkün. Kısa saçları çok güzel duruyor, bana Fransız oyuncuları anımsatıyor. “Kendimi saçlarım üstünden tanımladığımı onları kaybetmeye başladığımda fark ettim. Hayret verici bir şey bu, çünkü mantıken geri geleceğini biliyordum, yine de adeta benliğimi kaybediyormuşum hissine engel olamıyordum.
Fakat bir kere kaybettikten sonra duruma çok çabuk alıştım” diyor. Her şeyden bir tutam konuştuğumuz muhabbetimize başlıyoruz...
*Bu salı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadın olmak sana ne ifade ediyor?
Kadın olmak bana doğurganlığı ve beslemeyi -maddi ve manevi olarak- ifade ediyor. Doğurganlıktan kastım sadece doğurma eylemi üstünden bir durum değil elbette, üreten taraf olmak.
Erkekler kadar özgürüm
* Peki, Türkiye’de kadın olmanın farkı var mı?
Türkiye’de veya dünyada kadın olmanın benim için bir farkı yok. Ama toplum kadını benim gördüğüm gibi görmüyor. Yaşadığım gerçeklikte böyle olmasa da, toplum kadını ikincil, hor görülebilen, ezilebilen, zapt edilmesi gereken bir varlık olarak görüyor.
* Güçlü, tanınan, kendi ayakları üzerinde duran bir kadınsın. Erkekler kadar özgür müsün?
Elbette erkekler kadar özgürüm. Hepimiz bu ülkede ne kadar özgürce davranabiliyorsak o kadar özgürüm.
* Sence erkeklerin kadınlarla derdi nedir?
Erkeklerin hayatlarını ‘Kadınlarla şöyle bir derdim var’ diye düşünerek yaşadığını hiç sanmıyorum. Ama bence bilinçaltında herkes için dişi enerji doğurganlığıyla doğayı temsil ediyor, yani kontrol edilemeyeni. Savaşçı yönüyle medeniyetler kuran eril enerji de kontrolsüzlüğe gelemiyor. Bence aradaki sorun burada yatıyor.
Toplum kadını ikincil, hor görülebilen, ezilebilen, zapt edilmesi gereken bir varlık olarak görüyor.
BEDENİMİN VE RUH SAĞLIĞIMIN SINANDIĞI BİR ZAMAN OLDU
* 30’lar geride kaldı. Bir hayat muhasebesi yapsan... Yıllar seni nasıl şekillendirdi?
Hayat bana iyi davrandı. Kansere toslayana kadar da müteşekkir olmamı gerektirecek çok şey yaşadım.
* 40’lar nasıl geçiyor?
Olgunluk sürecim 40’larımla başladı diyebilirim. İlk saf mutluluğu -oğlumun doğumu ve anne oluşum- ve ilk ağır travmamı -kanserle mücadelem- bu yaşlarda yaşadım ve yaşamaktayım. Karmaşık hislerle kaplı olduğum birçok gün var ama hepsinin ortak noktası yaşama daha da bağlanmış olmam.
* Meme kanseri atlattın. Öncelikle geçmiş olsun. Bu konuyu konuşmakla ilgili çekincelerin var mı?
Kesinlikle hayır. Yaşadığım süreci özellikle başka yaşayanlarla paylaşmak bana da iyi geliyor.
İnsanın hayatta her şeye alışabileceğini gördüm. Hep sabırlı biriydim ama kabulle gelen sabır sanki daha bir başka.
* İlk duyduğunda ne hissettin? İlk aklına gelen ne oldu?
İlk duyduğumda hayatımın tepetaklak olacağını biliyordum. İlk aklıma gelen de ölmek istemediğimdi.
* O dönem nasıl geçti?
Çok zor bir dönemdi. Günbegün atlattığım, şaşırtıcı bir hızda ilerleyen, özellikle bedenimin ve ruh sağlığımın sınandığı bir zaman oldu benim için. Eşimin, oğlumun, ailemin ve sevdiklerimin desteği ve işim sayesinde iyileşmeye odaklanabildim.
* Bu rahatsızlık hayata bakışınla ilgili olarak sende neleri değiştirdi? Sana ne öğretti?
İnsanın hayatta her şeye alışabileceğini gördüm. Zorlukları kabul ederek yaşamak, onlara karşı koyarak yaşamaktan kolay olmasa da uzun vadede daha elverişli ve sağlıklı. Belki her zaman sabırlı bir insandım ama kabulle gelen sabır sanki daha bir başka.
Yepyeni bir imaj bana iyi geldi
* Hemen setlere döndün. Çalışmanın üzerinde olumlu etkisi var mı bu süreçte?
Benim için kesinlikle olumlu etkisi var. Vaktimi gelecek kaygılarına adamaktansa algımı şimdiye odaklamamı sağlayacak şeyler yapmaya ihtiyacım var. Bunun yolu da çalışmaktan geçiyor. Kaldı ki ben mesleğimi çok seviyorum. Bir de yepyeni bir imajla bunu yapabilmek bana çok iyi geldi.
* En büyük gücü kimden aldın?
Oğlum ve eşim. İnsan güçten düştüğünde de ailesine dönebilmeli, bütün zorluklara rağmen güçlü olduğunu göstermek istediğinde de. Bu gücü ben onlardan aldım.
* Bu hastalıkla mücadele eden çok insan var. Onlara ne söylemek istersin?
Kendileriyle, bedenleriyle sabırlı olmalarını, çevreleri için değil, biraz kendileri için yaşamaya başlamalarını, süreci reddetmeyip hayatlarının bundan sonrasıyla neler yapacaklarına odaklanmalarını söylemek isterim.
Kenan yanımda olduğu için çok şanslıyım
* Oğlun Demir’in varlığı hayatını nasıl değiştirdi?
Demir (4) hayatıma daha önceden hiç düşünemeyeceğim bir zenginlik, şefkat, merhamet ve anlayış kazandırdı. Beni daha iyi bir versiyonumla tanıştırdı. Oğluma çok şey borçluyum.
* Yaşadığın zor süreçte sana etkisi ne oldu?
Demir’in varlığı kendime acımakla geçirdiğim dönemi kısalttı. Hastalığın negatif taraflarına odaklanmamı, oralarda vakit kaybetmemi engelledi. Kemoterapi sürecinde beni kısa sürede ayaklandırdı. Ona bakabilmek, annesi olarak bu dönemde bile ona yetebilmek, aileme yemek yapabilmek, evimle ilgilenebilmek benim için çok önemliydi.
Aynada kendime bakamadım
* Kadınlar için saçları hep çok önemli olmuştur. Saçların sana ne ifade ediyordu?
Kendimi saçlarım üstünden tanımladığımı, onları kaybetmeye başladığımda fark ettim. Hayret verici bir şey bu çünkü mantıken geri geleceğini biliyordum ama yine de adeta benliğimi kaybediyormuşum hissine engel olamıyordum.
* Peki ya sonrasında?
Bir kere kaybettikten sonra duruma çok çabuk alıştım.
UMUT BENİM İÇİN KARANLIĞIN ÖBÜR YÜZÜ
* Yeni dizin ‘Oğlum’ Show TV’de başladı. Dizinin sloganı ‘Bir umut hikâyesi’ şeklinde... Sen de sert bir hikâyenin içinde umut veren bir karakteri canlandırıyorsun. ‘Umut’ kelimesi sana ne ifade ediyor?
Umut benim için karanlığın öbür yüzü. Aydınlığı, hayata karşı hafif olmayı ifade ediyor.
* Sen hayattan ne kadar umutlusun?
Ben çok umutluyum. Genellikle pozitif bir insanım. Çünkü bu hayatta hiçbir şey kalıcı değil. Kendimizi ne kadar akışa bırakırsak kabulün getirdiği rahatlık da o kadar çabuk geliyor. Yaşadıklarımız acı içerse bile bu geçerli. Sekteye uğradığımda
ya da bu kabulün gelmesi uzun sürdüğünde elbette ilk tutunduğum dal eşim, oğlum ve ailem oluyor.
Yargısızlık şaşırttı
* Dizide seni bir çocuk psikoloğu olarak izliyoruz. Senin gözünden karakterini nasıl anlatırsın?
Demet, umudun kaybolduğu anlarda tutunulacak bir dal. Dizimizin her hikâyede umut gören anlatıcısı, ‘pedagoğu’ yani eğitmeni, karakterler arası köprüsü. Demet, uzmanlığı çocuklar olan bir adli psikolog. İşini gönülden yapan, danışanlarıyla gerçek bağlar kuran, samimi ruha sahip bir kadın.
* Role hazırlanırken çocukların dünyasına dair nasıl bir çalışma yaptın? Öğrendiklerin arasında neler seni şaşırttı?
Çocukların dünyasındaki her şey beni şaşırtıyor. Ama bunu rol hazırlığından çok bir anne olarak söylüyorum. Dizi için danıştığımız bir pedagoğumuz var. Onunla yapılan senaryo toplantılarının görüntülü kayıtları bana da gönderiliyordu. Ayrıca bir kere de kendisiyle konuştuk mesleği hakkında. Onda beni en çok şaşırtan şey, birçok psikologdadaha önceden gördüğüm bir özellik olan yargısızlık, bunun yanı sıra yumuşacık, anında güven veren tutumu. Demet’i bunun üstünden kurguladım.
Oyuncu olmasam aşçı olurdum
*15 yıldır oyuncu olarak hayatımızdasın, “Oynamazsam ölürüm” diyenlerden misin?
Hayatta böyle büyük cümleler kurmamayı öğrendim. Hayır, demem.
* Geldiğin noktada bu meslek sana ne ifade ediyor?
Hayatta gönülden sevdiği işi yapan az insandan biriyim. Bunun için müteşekkirim.
* Birçok karaktere hayat verdin. Bir odaya girsen ve hepsi karşında olsa, önce hangisine sarılırsın?
En çok sarılmaya ihtiyaç duyan sanırım ‘Gülfem’ (‘Güllerin Savaşı’ndaki rolü) olurdu.
* Sektörde bir şeyi değiştirecek olsan, bu ne olurdu?
Dizi sürelerini kısaltırdım. Maksimum bir saatlik işler yapardım.
* Sence oyuncu olmasan ne olurdun?
Aşçı.
* Hayattan şimdiye kadar aldığın en önemli ders ne oldu?
Kontrolümün dışında olan şeyleri değiştirmeye çalışmakla vakit harcamamak.
* Pişmanlıkların oldu mu?
Elbette ama keşkelerle yaşamamaya özen gösteriyorum.
* Peki, kendinde bir özelliği değiştirecek olsan ne olurdu?
Detaylarda kendimi kaybetmem mümkün olabiliyor. Detaylı düşünebilme yetimi tutup kaybolma kısmını yok ederdim.