Güncelleme Tarihi:
Birbirine benzeyen kadın oyuncuların aksine kendine has bir havası, karakteristik yüz hatları var. Saçlarını çekim için hafif dalgalı yaptırmış. Onu objektife poz verirken gördüğüm an Sarah Jessica Parker’la karşılaşmış gibi hissediyorum. Tek böyle düşünen de ben değilmişim... Kendiyle barışık; fotoğraflarında yüzüne müdahale edilmesini istemiyor. Sohbet boyunca gülümsüyor, kahkahalar atıyor. İncecik, formunu korumak için sağlıklı besleniyor. Öğle yemeği olarak tavuklu bir salata seçiyor ve başlıyor anlatmaya...
Son röportajımızın üzerinden 6 yıl geçmiş. Neler oldu bu sürede?
Hayatım tamamen değişti. Evlendim, hamile kaldım. Bebeğim doğdu. 3.5 sene kadar çalışmadım. Şimdi de çalışmak ve çocuğuma vakit ayırmak arasında çalkalanıp duruyorum. Ama çalışmayı gerçekten çok özlemişim.
HAMİLELİKTE 23 KİLO ALDIM
40’larla hayatın nasıl bir dönemine girdin?
40’ların başında benim için en büyük olay, hamilelik kilolarını vermekti. 23 kilo aldım. Tam iki sene emzirdim, “Süt verirken doğum kiloların erir” derler. Öyle olmadı. Ne zaman süt vermeyi kestim kilo vermeye başladım. Ardından spor, diyet... Şu an eski halime döndüm.
Bebeğiniz Demir’i ilk kucağına aldığında neler hissettin?
Zorlu bir doğum geçirdim. Anne ve bebek arasındaki bağın gelişmesi için bebeğin göbek bağı kesilmeden onu kucağa almak çok önemliymiş. Bunu yapabildim. O bağ aramızdayken onu kucağıma almak inanılmaz bir duygu seli.
Anne olduktan sonra hayatında neler değişti?
Çok şey. İlk iki sene oğluma odaklı yaşadım. Ama şunu söyleyeyim, annelik hayatımda yaptığım en zor şey.
Neden?
Kişiyi kendiyle yüzleştiriyor.
O yüzleşmeden ne öğrendin?
Sabırsız olan tarafımı yontuyorum. Ani, sinirli tepkilerim olabiliyordu, bunları pozitife çevirmeye çalışıyorum. Sürekli kendime özeleştiride bulunuyorum. Birçok şeyi Demir’e göre hesaplamak insanı zorlasa da büyük bir mutluluk. Aşkın bendeki karşılığı sadece ailem.
Karşımda adeta Sarah Jessica Parker var. Ne kadar benziyorsun. Başkaları da bunu söylüyor mu?
Evet, benzetiyorlar. Ben de çok severim. Hatta ben ABD’de yaşarken ‘Sex And The City’ zamanıydı, sokakta yürürken bir anlık durup bakanlar çok oluyordu.
Nasıl hiç değişmeden hep taş gibi kalıyorsun?
Teşekkür ederim. Kalmıyorum, aynı değilim canım. Ama spor yaparak ve doğru şeyler yiyerek olanı tutmaya çalışıyorum. Kremlere artık inanıyorum. Doğru ürünleri kullanmaya çabalıyorum. Dermatoloğa gidiyor ve onları dinliyorum.
Seni çok seksi bulanlar var. Sence bir kadını seksi yapan nedir?
Kendisinin seksi olduğuna inanması.
Sen kendine inanıyor musun?
Ben daha çok doğallığa inanan biriyim. Doğallığın içinde natürel bir seksilik varsa o da işte böyle çekimlerde çıkıyor. Yoksa eşofmanla dolaşan bir anneyim.
Hakkında bilinen en büyük yanlış ne?
Soğuk olduğumu düşünüyorlar. Ama son işimle bunu biraz kırdım, soğuk biri değilim. Gerçi bunun işime yaradığı zamanlar da oluyor. Tanınan bir oyuncuyum ama kimse yolda gelip beni rahatsız etmiyor. Ancak duvarı kıran biri olursa arkadan diğerleri geliyor.
Bana da hep sert bir görüntün var gibi gelir...
Evet, sert bir tarafım var. Rollerde de o yanımı hayatta hiçbir zaman kullanmadığım kadar kullanıyorum.
Neler kızdırır seni?
Haksızlık ve uykusuzluk...
BANA ‘BUNU BÖYLE YAP, BUNU GİY DENMEYECEĞİNİ’ BİLİRLER
‘Menajerimi Ara’ dizisinde işin diğer tarafına geçerek bir menajeri canlandırıyorsun. Sen ne kadar dizginleri menajerine bırakıyorsun?
Bırakmam, ben öyle biri değilim. Dizideki kadar oyuncusunun hayatına karışanları duydum ama benim hayatımda öyle bir menajer yok. Menajerimi çok sevsem de onunla eküri gibi dolaşmam. “Bunu böyle yapmalısın, bunu giyinmelisin” gibi şeylerin de zaten bana söylenmeyeceğini bilirler.
Dizide oyuncuların büyük egolarını görüyoruz. Sen ne kadar egolusun?
Elbette bir egom var ama egomu yüksek yerlerde yaşamam. Öyle insanlardan hoşlanmam. Daha mütevazi takılırım. Sade bir hayatım var. Dışarıdaki insanların yaşamına daha yakın bir şekilde yaşıyorum.
Oyuncu olmanın en zor yanı ne?
Çalışmadığın dönemler, oyunculuğun en depresif dönemleridir. Çünkü o oyunculuk kasını sürekli geliştirmek istersin ama her zaman şartlar uygun olmuyor. Ben de bunu özellikle Türkiye’de çalışmaya başlamadan önce yaşadım. Şunu söyleyeyim, oyunculuk kalp kırıklığı içeren bir meslek.
Neden?
Siz bir işi kabul edebilirsiniz ama orada bitmez. Sonrasında o işe bağlı çok fazla parametre vardır. Hayatında en çok çalışmak istediğin yönetmenle çalışmak istersin. Tam olmak üzeredir, olmaz. Sebep de genelde bizim kontrolümüz dışındaki şeyler olabiliyor. Hepsi de insana haksızlık gibi gelir, öyledir de.
O zaman “Oyuncu olursam yırtarım” yanlış bir önyargı?
Hiç öyle bir hayat değil. Oyunculukta paranın nereden, nasıl geleceği de belli değil. Bir iş yaparsın, çok popüler olursun. Sonra beş sene iş yapamazsın. Doğru iş gelmez. Ben de doğru işleri bulmak için hep bekledim. Bu yüzden oyunculuk başka şekillerde kendini doldurup sonra para kazanabilmeni de sağlayacak bir meslek.
GERÇEK BU, TEPİNSEM DE BİR ŞEY DEĞİŞMEZ
Son günlerde oyuncu seçimlerinde oyuncuların Instagram’daki takipçi sayılarının etkili olması çok eleştiriliyor. Ne diyorsun?
Öyle olmamalı ama oluyor. Çünkü artık insanlar sanal dünyada yaşıyor. Televizyon dünyası da bu tür eylemlerde bulunabiliyor. Diyelim 5 milyon takipçin var, ilk etapta buna bakılıyor; haksızlık, kabul ediyorum ama dünyamız bu. Gerçeklerle yaşamalıyız. Burada tepinsem de bir şey değişmez. Ama bir- iki bölüm sonra ortaya çıkan sonuç zaten fos oluyor. Benim aşırı takipçi sayım yok. Sosyal medyayı da çok sevmiyorum. Ama bir şekilde saygı görüyorum sektörde, ona güvenerek hareket ediyorum.
Peki, takipçisi çok olan, çok izlenir mi?
Öyle diyorlar. Dediğim gibi takipçi sayısı acayip fazla bir oyuncu değilim ama izlendiğimi ve takdir edildiğimi düşünüyorum. Bence önemli olan oyunculuk.
12 yıldır ekrandasın. Popüler televizyon işlerinde rol aldın. Ama dediğin gibi sana karşı büyük bir saygı var. Neden sence?
Çalışkanım, disiplinliyim. İstikrarlıyım. Girdiğim setlerde enerjiyi yüksek tutarım. Ekiple arkadaş olurum, hepsiyle ortak bir dil bulmaya çalışırım. Kalbimin “Evet” dediği işlere evet derim.
Eşi Kenan Ece ve oğlu Demir ile...
KENAN FELSEFE KONUŞUYOR, BEN DİNLİYORUM
Röportajımızın yayımlandığı gün ‘Sevgililer Günü’; eşinle planınız var mı?
Hiçbir fikrim yok. Daha plan yapmadım, çalışıyor bile olabiliriz.
Aşkı nasıl tanımlarsınız?
Şu an aşkın tanımı Demir ve ailem.
Dört yıl önce evlendiniz. ‘Aşkın ömrü üç yıl’ klişesi ne kadar gerçekmiş?
Aşk devam ediyor. Çocukla beraber sadece bambaşka bir aşka dönüşüyor.
‘Hipokrat’ isimli bir oyununuz vardı. Birlikte çalışmak nasıl bir deneyim?
Üzerinde çok çalıştık, güzeldi.
Evde sürekli gündeminiz, film, tiyatro, dizi ve sanat mıdır?
Bunlar hakkında konuşuyoruz ama son dönemde çok çalışıyoruz. Kenan ve babasının ‘Hermosa’ adlı bir çikolata markası da var. Bir yandan onunla ilgileniyor. Kenan felsefe konuşmayı çok seviyor. Ben daha çok dinliyorum. Çocuğumuz üzerinden çok konuşuyoruz.
GENÇLERE ÇOK ÜZÜLÜYORUM
Tüm dünyadaki ideal kadın takıntısına ne diyorsun?
Kendi yaşama biçimim ve kriterlerimle ideal kadın algısını yıktığımı düşünüyorum. İdeal kadın takıntısına da fazla takılmıyorum.
Bundan çektin mi?
Çok daha gençken, 18’lerinde bir karakterin annesini oynamam istendi mesela. Reddettim ve böyle savaştım bununla. Hâlâ da öyle bir teklif gelse düşünürüm.
Fotoğrafçıya “Yüzümdeki çizgilere müdahale etmeyin” dedin...
Büyük filtrelere gerek duymuyorum. Özellikle gençlere çok üzülüyorum. Genç oyuncuların çoğu aynı. Sokakta görsem dönüp bir kere daha bakmayacağım insanlar her geçen gün artıyor. Evet, baktığında güzel mi güzel ama dudaklar, yanaklar aşırı şiş, hareket etmiyor, ayrıcalıklı hatlar yok. Kadınların kendilerini böyle imkânsız bir şeyin içine soktuklarını gördükçe üzülüyorum. Bunun yolu yaşanmışlık ve özeleştiriden geçiyor. Çocuklarımıza ne kadar kendilerine değer vermeyi ve oldukları gibi olmalarını öğretirsek o kadar iyi. Ben sıfır müdahale demiyorum ama abartmak yerine oyuncunun olanı koruması gerektiğine inanıyorum.
ARTIK ÇIKIP EŞİMLE YEMEK YİYEBİLMEK İSTİYORUM
- ABD’de okudum. Ablam benim fotoğrafımı yönetmen Ömer Faruk Sorak’a veriyor. O da başka bir ajans sahibine veriyor. Ajans bana e-posta atıyor. Bir şekilde görüşemiyoruz. Aradan yıllar geçiyor... Üç sene sonra Türkiye’de ‘Bıçak Sırtı’ başlıyor.
- Pandemiye çok takılıyorum herkes gibi. Artık dışarıya çıkıp eşimle beraber yemek yiyebilmek istiyorum. Bir de yurtdışına gitmeyi, başka ülkeler görmeyi özledim. Biz gezmeyi, başka kültürleri keşfetmeyi seven bir çiftiz.
- Nuri Bilge Ceylan’ı çok seviyorum. Onunla çalışmayı çok isterim.
- 32 yaşında şöhret olmanın benim için artıları oldu. Bir sürü şeyi sindirdim. Oyunculuğun getirdiği depresyonları çoktan yaşamış ve bitirmiştim. Ve kazandığım paranın kıymetini bilir hale geldim.