Canan Ergüder ‘Aşk dönüşüyor... Derin sevgi ve bağ, aileyi bir arada tutuyor’

Güncelleme Tarihi:

Canan Ergüder ‘Aşk dönüşüyor... Derin sevgi ve bağ, aileyi bir arada tutuyor’
Oluşturulma Tarihi: Nisan 23, 2023 07:00

Gücünü oyunculuğundan alan isimlerden. Televizyon, tiyatro, sinema… Her alandaki varlığıyla izleyeni mest ediyor. Şu sıralar yeni müzikali için provadan provaya koşan Canan Ergüder’le buluştuk; kendisi gibi oyuncu olan eşi Kenan Ece’yle birlikteliğini, anneliği, şöhreti yaşayış tarzını ve günümüz oyuncularını konuştuk: “Birçok genç kadın oyuncunun yüzü bana yapay görünüyor. Kaşları aynı şekilde alınıyor, aynı dolgular, kabul gören burun şekilleri, çirkinleşmeyen yüzler, en mükemmel anda akan toparlak bir gözyaşı.”

Haberin Devamı

Şu sıralar hayatında iki heyecan var: Bir yandan dizisi devam ediyor, diğer yandan rol alacağı müzikal için provadan provaya koşuyor. Arada bulduğu boş vakitte onunla Caddebostan sahilinde buluşuyoruz. Bir yanıyla yaramaz çocuklar gibi şen, bir yanıyla çok kadınsı. Kısa saçları onu çok güzel gösteriyor. Başlıyoruz sohbete.

Öncelikle iyi bayramlar... Bayramlar sana ne ifade ediyor?

Bayram benim için aileye ayrılan değerli bir vakit.

Bayramları kutlama şekliniz çocukluğunuzdan beri aynı mı, yoksa değişti mi?

Hep aynı. Şehirdeysek, yani ailecek tatile gittiğimiz bir vakit değilse, aile büyüklerini ziyaret ederiz.

Hepimiz gibi aslında. Zaten çok başarılı ve ünlü olmana rağmen çok kendi halinde bir tavrın var. Hiç star gibi yaşamayı seçmedin mi?

Hayır. Hiçbir zaman star hayatı istemedim. Bana zor geliyor. Çok fazla işmiş gibi... Hayatımı daha küçük bırakmak ayaklarımı sağlam basmamı sağlıyor. Ayrıca bu sektörde bir sonraki işinin olacağının hiçbir garantisi yok.

Haberin Devamı

Hiç şöhretin, ünlü olmanın büyüsüne kapıldığın olmadı mı?

Hayır.

Seni bugüne kadar hep karakter rollerinde izledik. Hep de çok güzel bir kadındın. Hiç jönfi olmak istemedin mi?

Türkiye’ye geldiğimde jönfi olma yaşını sanırım geçmeye başlamıştım ama ‘le rôle principal’ (ana karakter) oldum (gülüyor). Beni bir işte ilgilendiren ne kadar az ya da fazla göründüğüm değil. Beni heyecanlandıran, farklı bir gizemi olan, sessizliğinde bile hayat bulduğum rollerde oynamayı tercih ederim.

Kanser atlattın. Hikâyen birçok kadına ilham oldu. Üzerinden zaman geçti. Ama yine de senin söylediklerin her zaman çok kıymetli. Bu rahatsızlığı yaşayan kadınlara vermek istediğin bir mesaj var mı?

Kendinizi sevin, affedin, yüklerinizi paylaşın. Dile kolay tabii ama ben de bunlar üstüne çalışıyorum.

Saçlarını uzatabilirdin ama bu kısa saçları sevdin sanırım...

Kısa saçlarımı kesinlikle çok seviyorum ve şansıma karşıma kısa saçın çok uyduğu iki karakter çıktı.  Biri ‘Oğlum’ dizisindeki psikolog Demet karakteri, diğeri de şu an oynadığım ‘Aile’ dizisindeki Leyla karakteri. Hal böyle olunca saç devamlılığa giriyor. Leyla sonrası artık uzatmayı düşünüyorum ama.

Canan Ergüder ‘Aşk dönüşüyor... Derin sevgi ve bağ, aileyi bir arada tutuyor’

Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU

Haberin Devamı

Atarlı, kaygılı bir tipim

Şu an hayatının nasıl bir dönemindesin?

Sanırım ben de herkes gibi hayatın, ne için yaşadığımın anlamını sorguladığım bir dönemdeyim. Özellikle çocuğum adına gelecek korkularımın tavan yaptığı bir dönem. Onu nasıl bir gelecek bekliyor diye sormadan edemiyorum. Cevabım olmadığı için önüme bakıp ana odaklanmaya çalışıyorum ama o da zorluyor. Milletçe yaşadığımız akıl almaz travma ve onun yankıları ve beraberinde yaşadığımız dengesiz siyasi ve ekonomik ortam açıkçası anksiyetemi arttırıyor.

40’ların ortasında kendinle yüzleşmelerin, kendine dair keşiflerin oldu mu?

Ben 41 yaşında anne olduğum için kesinlikle Demir sonrası içsel yüzleşmelerim oldu. Otokontrolü her zaman yüksek bir insan oldum ama oğluma kendimi ifade etmeyi öğrenmemle başka tarz bir otokontrol gerçekleşti. Kendimin en iyi halini taşımaya çalışıyorum her zaman cebimde.

Haberin Devamı

Defolarınla yüzleştin mi? Neler çıktı?

Çabuk atarlanabilen ve kaygıları yüksek bir tipim. İnsanlara karşı güvensizim ve bu kendime karşı mükemmeliyetçi, kontrolcü, bazen de aşırı disiplinli bir damar uyandırabiliyor bende. Bunun elbette iyi yanları var ama çoğu bana zarar.

Poz kesen, yakışıklılığının farkında bir edayla oynayan...

 2007’de ‘Bıçak Sırtı’ dizisiyle hayatımıza girmişsin. 15 yılda oyunculuk sektöründe neler değişti?

Sanırım benim için en belirgin, önemli ve anlamlı değişim sesli çekimlere dönülmüş olması. Türkiye’ye geldiğimde ‘Bıçak Sırtı’nı sesli çekiyorduk ama dizilerin genelde sessiz çekildiğini biliyordum ve bir sonraki dizim ‘Binbir Gece’de bu durumla karşı karşıya kalmıştım. Sufle alamamıştım. Sufle verilen bir durumda oynamak da inanılmaz zor gelmişti.

Haberin Devamı

Sevinç Erbulak’ın bir paylaşımı olmuştu, oradan yola çıkarak sorayım, gerçekten cam suratlı kadın ve poz kesen erkek oyuncuların ağırlıklı olduğu bir dünyada mıyız?

Evet, bana da biraz öyle geliyor. Birçok genç kadın oyuncunun yüzü bana yapay görünüyor. Kaşları aynı şekilde alınıyor, aynı dolgular, kabul gören burun şekilleri, kızarmayan, çirkinleşmeyen yüzler, en mükemmel anda akan toparlak bir gözyaşı. Erkeklerdeyse dediğin gibi poz kesen, yakışıklılığının farkında bir edayla oynayan çok görüyorum. Oysa bir şeyleri farklı yapmaya çalışan bir oyuncu gördüğümüzde hepimiz nasıl da hemen yükseliyoruz. Sanırım belli başlı güzellik normları yerine getirildiğinde aidiyet duygusu hissediliyor. Dış görünüşümüzün bu kadar yargılandığı bir alanda, olduğumuz gibi kalmak biraz cesaret işi ama bence çok değerli.

Haberin Devamı

‘Oyuncu örnek olması gereken kişidir’ diye yıllardır süren bir tartışma var. Sen ne düşünüyorsun?

Ben yaptığım meslekten dolayı illa topluma örnek olmam gerektiğini düşünmüyorum. Bence bunun kararı kişiye özeldir. Mesela ben meme kanseri oldum ve bunu sadece özelimde yaşamayıp başka insanlarla deneyimimi paylaştım gibi. Ya da sosyal bilinçlenme için tanınmışlığımı kullanıp bir markayla işbirliği yaptım gibi... Böyle ve benzer durumlarda ancak örnek olmayı kabul edebiliyorum. Bunun dışında sadece oyuncu olduğum için böyle bir yükü kabul etmekte zorlanırım.

Baskısız bir çocukluk geçirdiğimi söyleyemem...

Aile kavramı sana ne ifade ediyor?

Hepimizin dış dünyaya yönelik gerçeğimizi maskeleyen bir personası vardır. Bu personanın ilk alıştırmasının yapıldığı yer, hatta belki de oluşmasının sağlandığı yer bence ailedir. Ama aynı zamanda o personayı kaldırıp belki de gerçeğimize en yakın olduğumuz yer de ailedir. Yani hem kendimizi saklamayı öğrendiğimiz hem de ortaya koyduğumuz yer diyebiliriz.

Annesiyle sorunlu ilişkisi olan bir kadını canlandırıyorsun. Senin annen ve ailenle ilişkin nasıldı?

Benim için aile çok önemli. En zor anlarımda arkamda ailemi hissettim hep. Annemden, babamdan, ablamdan çok destek gördüm ama her ailede olduğu gibi benim de çatışmalı dönemlerim oldu. Sanırım benim çatışmalarım hep sınır aşımı sorunuyla ilgili oldu. Kendi alanımı belirlemek, kendi kimliğimi ortaya koyabilmek için savaş verdim. Bunu da uzaklaşarak yapabildim. Amerika’da yalnız yaşamış olmasaydım belki de daha zor olabilirdi bu kimliği ortaya koymak.

Baskıcı ebeveyn görüyoruz pek çok dizide. Sence baskı kurmak bir şeylerin çözümü olabilir mi?

Sanırım baskı kurmak baskıyı kuran taraf için anlık çözüm getirse de ezilen taraf mutlaka bir yerden patlak verecektir. Enerjinin ivmesi bu yönde zaten. Baskı verildiğinde karşılayan taraf ya geri itecektir, ya gelen baskının gücünün başka bir yöne akmasını sağlayacaktır ya da kendi içinde şişip genleşecektir. Baskı kesinlikle bir çözüm değil. Bunu kendime her gün bir anne olarak hatırlatmaya çalışıyorum.

Canan Ergüder ‘Aşk dönüşüyor... Derin sevgi ve bağ, aileyi bir arada tutuyor’


Sen hayatında hiç baskıya maruz kaldın mı?

Evet, gerek eğitim sistemi olsun gerek bu sistemin içindeki baskıyı kendi disipliniyle evde karşılayan aile yapım olsun baskısız bir çocukluk geçirdiğimi söyleyemem. Kendimi bu baskı dışında tanımaya ancak Amerika’ya üniversiteye gittikten sonra başlayabildim.

Sence aşkın hayata, aileye etkisi nedir? Aşk nelerin üstesinden gelmemizi sağlar?

Umarım herkes aşkı hayatında en azından bir kere tadar ama maalesef ne her aşk her ailenin dinamiğine uyuyor ne de ilişkiler başladıkları gibi kalıyor. Başta yaşanan aşk birçok zorluğun üstesinden gelebilecek gibi görünse de yerini sevgiye bıraktığında gerekli kabul ve büyüme oluşmamışsa yıpranmalar olabiliyor. Keşke her aşk her aileyi sadece güzelleştirse, zenginleştirse.

Sence aşk, dil, din, ırk, farklılık tanır mı?

Bence gerçek aşk dil, din, ırk tanımaz ama dış faktörler ve hayat bir aşkı yıpratabilir; değişimine, evrim geçirmesine -iyi veya kötü yönde- sebep olabilir. Aslında ‘Aile’nin konusu da tam olarak bu.

Oynadığın dizide karakterin, eşinin kendisini aldattığından haberdar. Sen böyle bir şey hissetsen evliliğine devam edebilir misin?

Bu kadar büyük cevaplı soruları ben genelde şöyle ya da böyle yapardım diye yanıtlamayı sevmiyorum. Yaşanmamışlık içinde atıp tutmak kolay. Önemli olan böyle bir mesele yaşandıktan sonra ne yaptığımız... Bu durumdan hoşlanmayacağım bir gerçek. Güven kaybı yaşayacağım da bir gerçek. Dünyanın binbir türlü hali var ve insanların beraber kalmaları için de binbir türlü sebebi.

10-12 senelik bale geçmişim var

 13 Mayıs’ta ‘Broadway in İstanbul’ başlıyor. Hangi müzikallerden sahneler var?

Aslında eylül ayında yaptığımız projenin benzeri fakat eklenen başka oyuncular var ve şarkıların hepsi Broadway müzikallerinden. Prodüktörümüz Nurcan Karaca önderliğinde yönetmenimiz Uğur Babürhan, müzik direktörümüz Serpil Günseli, koreografımız Nur Doğan ve moda tasarımcımız Cihan Nacar. Repertuvar sürpriz olsun.

Bu gösteri için ses, müzik ve dans eğitimleri aldın mı?

Maalesef her gün değil, ama iki ay boyunca her hafta 1-2 gün yoğun provalar yaptık. Şarkılarımızı hem Can Bora Genç hem de Serpil Hanım ve Uğur Bey’le çalışıyoruz. Dans provalarımız da Nur Hanım’la gerçekleşiyor. Benim daha önceden şarkı söylemişliğim var. Sanat hayatına girişim de dansla. 10-12 senelik bir bale geçmişim var.

Müzikallerle aran nasıl? Favorin hangisi?

Çok severim. Favorim ‘Chicago’.

Canan Ergüder ‘Aşk dönüşüyor... Derin sevgi ve bağ, aileyi bir arada tutuyor’


Nutkum tutuldu... Aklım hayalim almıyor

Herkesi derinden yaralayan bir deprem felaketi yaşadık. Senin üzerindeki etkileri neler oldu?

Nutkum tutuldu. Yaşanılan acıları, insanların deneyimlerini ve süregelen travmaları dinledikçe iyileşmenin ne kadar zor olacağını tahmin edebiliyorum. Bu durumda elbette kendi ikincil travmamdan ziyade esas depremzedelere odaklanıyorum ve yaşanılanın boyutunu aklım hayalim almıyor.

Hayata, insana, yaşama ve ölüme dair neleri sorguladın?

Maalesef ki insan hayatının coğrafyamızda ne kadar önemsiz olduğunu bir kere daha gördüm. Kendimize verdiğimiz değeri biz belirlediğimiz sürece buna karşılık bulabileceğimizi bir kere daha anladım. Ama biz toplum olarak kaderciyiz. Ne zaman ki boynu bükük bir şekilde beklemeyi bırakıp, ipleri elimize alıp en azından hayat kalitemizi düşürmeden kaderimizi göğüslersek o zaman daha aklıselim kararlar alan bir toplum haline gelebiliriz diye düşünüyorum. Ne ekersek onu biçeriz misali...

Peki, şu sıralar hayata karşı dertlerin neler?

Günümüz şartlarında yaşama değer veren, düzgün bir insan yetiştirmek ve ona iyi bir hayat sunmak sanırım en büyük derdim.

Benden iyi kaynana olur

Evlilik nasıl gidiyor?

İyi gidiyor.

Beş yıldır evlisiniz. Geçen zaman, çocuk ve yaşananların aşka etkisi neler oluyor?

Çocuk olduktan sonra sanırım bütün dinamikler ve sorumluluklar değişiyor. Birbirinize daha az zaman ayırabiliyorsunuz. Önemli olan aile hayatının getirdiği zorlukları iletişim kurarak ve paylaşarak atlatabilmek. Aşk dönüşüyor. Derin sevgi ve bağ, aileyi bir arada tutuyor.

Sizinki ne kadar sanat odaklı bir ev?

Aşırı değil aslında. Devamlı bir sanat etkinliğine katılmasak da en çok film ve müzik var hayatımızda. Kenan’la benim aramda yelpazesi geniş müzik janrları duyuyor Demir. Anladığımız kadarıyla kendisinin de bayağı bir ilgisi var. Şimdilik Beethoven, Mozart, Vivaldi ve Çaykovski’yi ayırt edebiliyor. Bu bir müzik kulağı mı, yoksa analitik bir yatkınlık mı henüz bilmiyoruz.

Oğlun Demir’le nasıl bir ilişkin var?

Şimdilik çok güzel bir ilişkimiz var. Onun sınırlarını aşmamaya çalışıyorum, kendi kimliğini ortaya koymasına izin veriyorum. Konuşarak, onu dinleyerek iletişim kurmaya çalışıyorum. Elbette ben de hatalar yapabiliyorum ama özür dilemesini bilip kanallarımızı açık tutmaya özen gösteriyorum.

Senden nasıl bir kaynana olur?

Bence benden iyi kaynana olur. Ben insanların alanlarına fazla girmeyi sevmem. İleride Demir’e bu konuda çok saygı göstereceğime inanıyorum. Elbette çocuğuma karşı korumacıyım ama artık kaynana olduğum noktada biraz kendi başının çaresine bakar diye düşünüyorum (gülüyor). Benden yardım istendiğinde kesinlikle orada olurum ama.

Ona verdiğin en büyük öğüt ne olacaktır?

En başta kendine değer ver ki karşına sana değer veren insanlar çıksın.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!