Büyümemek insanlığı kurtarabilir mi?

Güncelleme Tarihi:

Büyümemek insanlığı kurtarabilir mi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2024 07:00

Çevreye verdiğimiz zararla ileride yaşanacak bir felaketin kapılarını araladık. Gençler ekonomik büyümeden faydalanamıyor. İnsanlar sürekli kendilerinin daha iyi bir versiyonu olmak için çabalıyor. İşte tüm bu yaşananlar süregelen ‘Büyümek iyidir’ inancını tartışmaya açtı. ‘Degrowth’ yani büyümeme fikrini savunanlara göre ‘yavaşla’ düğmesine basma zamanı geldi.

Haberin Devamı

Çoksatan ‘Normal İnsanlar’ın (Normal People) yazarı Sally Rooney, Can Yayınları tarafından Türkçeye de çevrilen ‘Intermezzo’ adlı son romanına ilişkin The New York Times’a bir röportaj verdi. O röportajda gazetecinin “Kitaplarınızın çok benzer olup olmadığını ve gelecekte yazımınızın nasıl değişebileceğini hiç merak ettiniz mi” sorusunu şöyle yanıtlıyordu: “Bu gerçekten güzel bir soru. Kariyerimi önemsemediğimi söyleyerek cevap vermeliyim. Bu kitabı nasıl en mükemmel hale getirebilirim diye düşünüyorum. Bunu asla diğer çalışmalarımla bağlantılı olarak düşünmüyorum. Kendimi bir külliyatım varmış gibi bile görmüyorum. Sadece şunu düşünüyorum: Elimde bu karakterler, bu senaryolar var. Bunların hakkını nasıl veririm? Kendimi bir sanatçı olarak gelişimimi düşünürken hayal etmiyorum.”

Haberin Devamı

Gazeteci Elif Bereketli geçen günlerde bu yanıttan yola çıkarak çektiği reels’ta (Instagram paylaşımı) yazarın ‘kendini tekrar etme hakkını’ savunmasının ona ne kadar iyi geldiğini belirterek son dönemde sık gündeme gelen ‘degrowth’ (büyümeme) fikrine değindi. Biz de buradan hareketle büyümeme fikrinin neyi savunduğunu araştırdık.

‘Bu fikir iflas etti’

Özellikle ekonomide ‘Büyüme iyidir’ inancına alternatif bir söylem olarak ortaya çıkan büyümeme fikri sadece bu alanda değil, ekolojide, popüler kültürde de giderek daha fazla savunucuya sahip olmaya başladı. Bu fikri savunanlardan biri de ‘Slow Down: The Degrowth Manifesto’ (Yavaşla: The Degrowth Manifestosu) kitabının yazarı, felsefe uzmanı Kohei Saito. Saito’ya göre sürekli büyüme fikri iflas etti.
Bu yüzden de çevreye giderek daha fazla zarar veren üretim ve tüketim anlayışı artık terk edilmeli ve toplumlar farklı bir tür ‘bolluk’ yaratmaya çalışmalı. Odaklanılması gereken ücretsiz eğitim, tıbbi bakım ve ulaşım gibi temel ihtiyaçların karşılanması olmalı.

Büyümemenin ya da bir başka deyişle küçülmenin son dönemde bu kadar hararetle savunulmasının nedenleriyse durgun ücretler, istihdam, artan kiralar ve iklim değişikliği gibi sorunlar. Özellikle genç nesiller tüm dünyada ekonomik büyümeden fayda göremez hale geldi.

Haberin Devamı

İnsanların tüketiminin çevreye olan bedeli de ortada. Geçen yıl Avrupa Parlamentosu üyelerinin düzenlediği ‘Büyümenin Ötesi’ adlı konferansta bu konu gündeme geldi. Konferansın sonunda hazırlanan manifestoda şöyle deniyordu: “Dünyamız küresel kapitalist sistemin yönlendirdiği, sürekli ekonomik büyüme ve birikim etrafında şekillenen bir eko-sosyal krizle karşı karşıya. Ekonomik büyümeye olan takıntımız son kullanma tarihi olan gezegenimizin sınırlarıyla çatışıyor.” Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de yaptığı açıklamada “Ekonomik büyüme kendi başına bir amaç değildir ve kendi temellerini yıkmamalıdır. Büyüme insanlara ve gelecek nesillere hizmet etmelidir” demişti.

Haberin Devamı

Karşı çıkan da var

Büyümeme hareketi dijital dünyada da etkin. Bu konunun tartışıldığı internet siteleri ve forumlar var. Bu konuda ‘Nothing to Add: Degrowth’ (Ekleyecek Bir Şey Yok: Büyümeme) adlı bir belgesel de çekildi. Ünlü yönetmen Wim Wenders’ın ‘Perfect Days’ adlı filmi de sosyal medya platformları yüzünden her bireyin kamera karşısında kendini bir performans sanatçısı gibi gördüğü, kameraların olmadığı zamanlardada bu performansa hazırlandığı günümüzde kendini tekrar etme fikri üzerine kuruluydu. Yönetmenin Tokyo’da yaşayan bir tuvalet temizlikçisinin hayatı üzerinden anlattığı hikâye, büyümeme fikrinin bireylerin hayatlarındaki etkisini gösterme açısından çok çarpıcıydı. Hirayama her sabah aynı saatte uyanıyor, aynı işi özenle yapıyor, öğle yemeğini aynı parkta yiyordu. Boş zamanlarında müzik dinleyip kitap okuyarak sade bir hayat sürüyordu. Ve en önemlisi bu kimilerine düşük gelebilecek hayat standartları onu mutlu ediyordu. Wim Wenders’ın sinema dergisi Altyazı’ya verdiği söyleşide dediği gibi Hirayama “Çok fazla olasılık arasında kaybolmaktansa hayatında eksiltmeye giderek ve daha az tüketerek mutlu olmayı seçmiş”ti: “Önceden muhtemelen varlıklı olduğunu ve daha ayrıcalıklı bir hayat sürdürdüğünü tahmin etmek mümkün. Şimdiyse tuvalet temizleyerek geçiniyor. Bunun zorunluluktan kaynaklanmadığı, bir tercihin sonucu olduğu çok açık ve filmi izleme sürecinde Hirayama’nın ne kadar özgür olduğunu görüyoruz. Aslında bu içten içe hepimizin özlemini çektiği bir şey.”

Haberin Devamı

Elbette büyümeme fikrine şiddetle karşı çıkan ekonomistler de var. Onların ileri
sürdükleri gerekçelerin ilki bu hareketin insan refahında ve özgürlüğünde azalmaya yol açacağı iddiası. Büyümeme fikrinin yaratıcılığı da göz ardı ettiğini belirtiyorlar.

Silah üretme, yenilenebilir tarıma yatırım yap

Büyümeme fikrini savunanlar sermaye için kârlı olan ama ekolojik açıdan yıkıcı üretimlerde küçülmeye gidilebileceğini söylüyor. Malikâneler, spor amaçlı arazi araçları (SUV), endüstriyel olarak üretilen sığır eti, yolcu gemileri, hızlı moda ve silah gibi...

Ekolojik olarak daha az yıkıma neden olan uygun fiyatlı konut, besleyici gıda ve yenilenebilir tarıma yatırım yapılmasını istiyorlar.

Haberin Devamı

Zengin ülkelerin toplam enerji kullanımını azaltması gerekiyor. Oysaki bu ülkeler Paris İklim Anlaşması’nın yükümlülüklerini yerine getirmeye henüz yaklaşamadı. Bu konuda en iyi performansı gösteren ülkelerin bile emisyonları sıfıra indirmesinin 200 yıldan fazla zaman alacağı hesaplanıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!