Fırat KARADENİZ/fkaradeniz@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Nisan 19, 2020 07:00
Ellerimizde bayraklarla çıkıp sokakları, caddeleri dolduramayacağımız için biraz buruğuz. Ancak bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 100’üncü yılını kutlamanın coşkusunu eksiltemeyecek! ‘Millet egemenliği’ idealinin son ve kesin zaferi olan 23 Nisan 1920’ye giden yolu akademisyen ve tarihçilere sorduk...
Prof. Dr. İlber Ortaylı (Tarihçi - Hürriyet yazarı)
Her fikirden insan vardı ancak mücadele tekti
-Anadolu Hareketi’nin resmen tescillenmesi Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan’da açılmasıdır. Bunun 100’üncü yılını yaşıyoruz. Hepimize kutlu olsun!
-Samsun’a çıkılmasının ardından Amasya’daki ilk deklarasyon çok önemlidir: “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Bunun ardındansa Erzurum ve Sivas kongreleri geliyor. Erzurum Kongresi’nde dağınık ‘kurtuluşçu hareketleri’ bir araya getirme gayesi var. Fakat şartlar o kadar olumlu değil. Erzurum’daki delegelerin hepsi Paşa’nın etrafında toplanmıyor. Trabzon’dan gelen heyetin ciddi şüpheleri var örneğin. Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi’nde mücadelenin ilkelerini tespit ediyor.
-Sivas bu harekete ev sahipliği yapacak nitelikte değil. Konya olabilirdi. Ancak Konya açık şekilde Anadolu Hareketi’ne karşı. Çünkü ‘ittihatçı’ olarak görüyordu bu hareketi. Oysa Ankara, 19’uncu asırdan beri çevresindeki şehirlerden farklıydı. Mustafa Kemal Paşa’nın 1919 yılının aralık ayında Ankara’da karşılanması, şehrin Anadolu Hareketi’ne ev sahipliği yapmaya karar verdiğini gösteriyor.
-Son Osmanlı Meclisi Mebusan’ı Misakı Milli konusunda Ankara’ya paralel kararlar almıştı. İstanbul, İngilizler tarafından işgal edilince Meclisi Mebusan’daki vekillerin bazılarını tutukladılar ve Malta’ya sürdüler. Bunlar ‘ittihatçı’ zihniyetli isimler olarak görüldü.
-O yıllarda Sultan’ın hâkimiyeti kısıtlıydı ancak orduda kaynaşma vardı. İşgalin sonucunda ordunun mücadeleyi yürüteceği anlaşılmıştı.
-Kurulan Millet Meclisi’nde her fikirden insan vardı, tartışmalar oluyordu. Ancak mücadele ve bu mücadelenin lideri tekti. Mücadele yürütüldü. Meclisin reisi başkomutandı. Üstelik hayatı boyunca kendini ispat etmişti. Çanakkale’den beri tanınıyordu.
-“Hâkimiyet, bilakaydüşart milletindir!” Bu, itiraz edilen bir şey değildi, kimse etmedi. Sonradan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” dendi. Bu, 1293 (1876) tarihli Kanuni Esasi’ye uygun olmayan bir slogandı. Yine de sahiplenildi.
-Ankara’daki meclis, hilafet ve saltanatı reddetmiyor ama İstanbul’daki hükümeti işler görmüyordu. Burada ikinci bir hükümet ortaya çıkmıştır ve bu kurucu bir hükümettir. Anadolu Hareketi de bu sayede yürütülmüştür.
Meclisin açılışından bir yıl sonra ‘23 Nisan’ın bayram olarak kutlanmasına karar verildi. 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etti ve ilk kez o yıl 23 Nisan, Çocuk Bayramı olarak kutlandı.Doç. Dr. Ahmet Kuyaş (Galatasaray Üniversitesi)Diğer vekiller Mustafa Kemal kadar devrimci değildi-Mustafa Kemal, Samsun’a gitmek için yola çıktığında aklında kesinlikle meclisi yeniden açtırma fikri vardı.
Mustafa Kemal parlamenter rejime gönülden bağlı. Vekiller de Mustafa Kemal kadar parlamenter rejimi savunuyordu. Ancak onun kadar devrimci değiller; Mustafa Kemal’in arzu ettiği kadar derin bir toplumsal ve siyasal devrime muhaliflerdi. Bu nedenle ayağını kaydırmak için bazı çalışmalar da yapıldı.
-Avrupa kamuoyunun Türklerden yana olduğunu biliyoruz. Amerikan gazeteleri de keza... Biliyorsunuz, Yunanlar Ernest Hemingway’i pek sevmez. Çünkü Kurtuluş Savaşı yıllarında İstanbul’da gazeteci. Sıkı Türk taraftarı.
-Devrim hep yukarıdan gelir! Halk kalabalıkları devrim yapmaz, isyan eder. Bu potansiyeli devrimsel bir dönüşüme götürecek olanlar seçkinlerdir. Türkiye’de ilginç bir durum var. Bir yandan devrimsel bir dönüşüm yaşanırken bir yandan da vatan savunuluyor. Hep yazıyorum; Kurtuluş Savaşı parlamenter devrimin başarıya ulaşması anlamına gelen süreci örtüyor. Kahramanlarımız da böyle yapmış: Ali Fuat Paşa’nın anıları Milli Mücadele’yi anlatıyor. Ancak Kazım Karabekir’in anıları Kurtuluş Savaşı’nı anlatıyor. Bundan başka bir şey
görmüyor!
-16 Mart’la 23 Nisan arasındaki yaklaşık bir ay boyunca, Ankara’da açılacak olan meclisin tek meşruluk kaynağı İngilizlerin Meclisi Mebusan’ı işlemez hale getirmesiydi. “İngilizler, İstanbul’daki meclisi basmasaydı ne olurdu?” sorusu tarihçileri ilgilendirmez ama anlamlı bir soru. Ben iddia da ettim yazdığım makalelerde, İngilizler soğukkanlı davranabilse Kurtuluş Savaşı’na gerek kalmadan, bugünkü topraklarımıza benzeyen bir toprağa sahip bir Türkiye ortaya çıkabilirdi. Tabii kuramsal olarak düşünüyorum.
Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920’de geniş bir katılım ve dualarla açıldı. Necdet Sakaoğlu (Araştırmacı - yazar)Cumhuriyet’in temeli Meclis’in kuruluşuna bağlı-İstanbul’un işgal edilişinin ardından İngilizler’in Meclisi Mebusan’ı işlevsiz hale getirmesi Ankara’daki Mustafa Kemal için bir fırsat yarattı. Ancak Ankara’da kurulacak Büyük Millet Meclisi’nin asıl nüvesi Erzurum
ve Sivas kongrelerinde kabul edilen Heyeti Temsiliye’dir. Bu somut oluşumla Ankara’ya geliyor
Mustafa Kemal.
-İşgal kuvvetlerinin komutanları öyle ileri görüşlü kişiler değildi. Meclisi Mebusan baskınının sonuçlarını düşünmediler. Allah’tan böyle adamlar gelmiş… Aksi halde, örneğin diplomasi yeteneği olan komutanlar gelseydi belki işimiz büsbütün çıkmaza girerdi.
-Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuna bağlıdır. Bu nedenle 23 Nisan, 29 Ekim’den de önemli bir bayramdır.
Naci Cem Öncel (Tarihçi - yazar)Ankara hükümeti halkın büyük desteğini aldı-Meclisin temelinde net bir hedef var: Ülkenin düşman işgalinden kurtulması. Bu ortak ideal, ideolojik ve kültürel olarak farklı isimleri bir araya getirdi.
-
Atatürk, Ankara’ya gelinceye kadar pek çok kesimle görüşüp destek arıyor. Anadolu’nun dört bir tarafındaki halk, tüm olumsuzluklara rağmen Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğine ve Ankara hükümetine sahip çıkıyor.
-Büyük Millet Meclisi, Milli Mücadele’yi yönetmenin çok ötesinde, bir milleti topyekûn ayakta tutabilme organizasyonu. Sadece askeri bir operasyondan bahsetmiyoruz. İktisadi ve diplomatik boyut çok kritik.
-Ortak ideal, geniş tabanlı toplumsal destek, özverili bir kadro ve vizyoner bir liderlik… ‘Yedi düvele karşı’ girişilen mücadele, bu dört unsurun varlığı sayesinde başarılı oldu.