Güncelleme Tarihi:
Bünyamin Aydın, markası Les Benjamins’in yeni koleksiyonunda kendi köklerini, kendi hikâyesini anlatıyor bu kez. Koleksiyonun tanıtım filmi de Erzurum, İstanbul ve Berlin’de çekilmiş. Bünyamin Aydın’la son kreasyonunu, modaya bakışını ve hayatını konuştuk.
◊ Tasarımlarınızda hem Batı hem Doğu’nun etkisini görüyoruz. Nelerden ilham alıyorsunuz?
Almanya’da Düsseldorf yakınında Neuss adında küçük bir kasabada doğdum. Dedem Almanya’ya ilk gidenlerden. Erzurum’dan Sirkeci Garı’na gelip o trene binmiş. Ailesini bırakıp Almanya’ya kaynakçı olarak gitmiş. Bu hikâye bana ciddi derecede ilham veriyor.
◊ Orada doğdunuz. Nasıl anlatırsınız çocukluğunuzu? Göçmen ailelerin çocukları ‘arada kalmışlık’tan yakınır. Siz bunu hissettiniz mi?
Arada kalmışlığı çok hissettim. Ama 30 yaşına girdikten sonra ikiliğin zenginliğini keşfettim. Taraf seçmektense
ikisi de olabilmeyi... İstanbul şehir olarak bunun en güzel simgesi bence, ne Batı ne Doğu gibi Markam da Doğu’yla Batı arasında bir köprü.
◊ Unutamadığınız bir anınız var mı?
Dedemle olan bütün anılarım... O Almancayı çok iyi konuşamazdı, ben Türkçeyi. Oyunlarda anlaşıyorduk. O benim hâlâ kahramanım.
◊ Türkiye’ye ne zaman geldiniz?
Annem ve babam Türkiye’de doğmuş ama genç yaşta Almanya’ya gitmişler. 35-40 sene orada yaşamışlar. 2000’lerde buraya geldik.
◊ Bir moda markası kurmaya nasıl karar verdiniz?
Annem ve babam moda sektöründeydi. Annemin bir mağazası vardı Milano’da ve Paris’te, markalardan satın alma yapıyordu. Babamla kumaş fuarlarına gidiyordum. Çok içindeydim aslında. Üniversitede aile baskısıyla işletme okudum, reklamcılık denedim, ikisi de benlik değildi. Sonra da kendimi tamamen markama adadım.
Lüks ve sokak
◊ Lüks ve sokak modası çelişen şeyler gibi duruyor. Ama sizin markanızı lüks sokak modası olarak tanımlamak mümkün sanırım. Sizin hayatınızda sokağın yeri nedir?
Böyle bir kavramın çıkacağını bilmesem de içimde buna dair bir his vardı. 10 yıl önce hem sokak kültürüne sahip çıkmak istiyor hem lüks modayı seviyordum. Ama ikisine de ait hissetmiyordum kendimi. O bildik lüks moda kavramının itici tavrına karşı sokak kültürü çok davetkâr. Ben de kendimi ikisinin arasında bir yerde gördüm.
◊ Les Benjamins sadece giysi tasarımlarıyla değil, mağaza konseptleri, şovlarıyla da çok ilgi görüyor. Günümüzde bir moda markası olarak öne çıkmak için kaliteli, iyi tasarlanmış ürünler ortaya koymak yetmiyor mu?
Kesinlikle yetmez. Tasarımcı sadece koleksiyonu değil, mağazanın, sosyal medyanın kurgusunu da tasarlar. Marka sahibi olarak bütün marka dünyasını yaşamanız lazım. Yaşamak için de siz olmanız lazım. Başka biriymiş gibi davranırsanız olmaz. Markanızın DNA’sı size ne kadar yakın olursa o kadar ilgi görür.
Anti-fashion biriyim
◊ Kendi tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Ben çok anti-fashion (moda karşıtı) birisiyim. Giyim koleksiyonu tasarlasam da kendi giyimimde çok sade ve zamansızım diyebilirim.
◊ Markanın ismi Bünyamin’den geliyor, değil mi? Benjamin aslında sizsiniz...
Aslında ben en başında ‘le benjamen’ koyacaktım. 19 yaşımdayken annem uyardı; “Patentine baktın mı, öyle kafana göre isim seçemezsin” dedi. Almanya’da herkes bana Benyamin diyordu. İsviçre’nin İtalyan bölgesinde yaşarken ‘Benyamino’ diye çağrılıyordum. Herkes kafasına göre bir Bünyamin uyduruyordu. Markanın ismi böyle gelişti diyebilirim. Fransızca olmasını istiyordum. Sonunda ‘Les Benjamins’ oldu.
‘Herkes giysin istiyorum ama maliyeti ortada’
◊ Gençler tasarımlarınızı çok beğeniyor ama fiyatları herkesin erişebileceği düzeyde değil. Ürünlerinizi alamayan gençlere ne diyebilirsiniz?
Benim en zor durumda kaldığım konu bu maalesef. Tasarımlarımı herkes giysin istiyorum ama ortada bir maliyet var. Kaliteyi düşürmemek gerekiyor. Kumaşlarımın yüzde 80’ini Türkiye’den alıyorum. Türk kumaşlar inanılmaz kaliteli. Ama bu kaliteye gidince ve dünyayla yarışınca biraz zorlanıyoruz açıkçası.
◊ Kimileri de başarınızın sırrını tam anlayamadığını söylüyor, “Düz eşofmanın üzerine marka adını yazmış, 1.500 liraya satıyor” diyenler var....
Bir gün benim ofisime gelin, neden öyle olduğunu anlarsınız. Çok büyük emek var ortada. Dünya markası olmak kolay değil. Marka büyüdükçe imkânlar artıyor ama sorumluluklar da bir o kadar fazlalaşıyor.
◊ Markanız çok taklit ediliyor. Nasıl başa çıkıyorsunuz?
Evet, farkındayım ama ekibimden duyduğum kadarıyla önüne geçemiyoruz. Bütün büyük markaların çakması var. Bence bir başarı simgesi bu ve şunu gösteriyor: Bu halk bu markayı gerçekten sahipleniyor.
◊ Eşiniz (Lamia Al-Otaishan Aydın) Lübnanlı ve birlikte çalışıyorsunuz, değil mi?
Suudi Arabistanlı. Lübnan’da moda eğitimi aldı, kendi mağazasını kurdu, daha haute couture çalışıyordu, yani daha abiye gibi. Benim kadın koleksiyonumun ruhu eksikti. Önce “Biz evliyiz, beraber çalışamayız” diye itiraz etti, ama ikna ettim. Kadın tasarımının başında, beraber çalışıyoruz.