Güncelleme Tarihi:
Seren Serengil’i tekne tatiline çıkmadan bir gün önce yakalıyorum. Evinin yakınında buluşuyoruz. Yanında sevgilisi Mustafa Rahman Tohma var. Söyleşi boyunca konuşmalara hiç müdahale etmiyor, sakin ve aşk dolu gözlerle Seren’e bakıyor. Seren’i çok iyi görüyorum. Ameliyat sonrası toparlamış. Biliyorsunuz kendi deyişiyle ‘zayıflamak uğruna geçirdiği yanlış bir operasyon’dan sonra rahatsızlanmış, 43 kiloya kadar düşmüştü. Organ yetmezliği yaşayan Seren pankreas ve karaciğeri iflas etmek üzereyken de ameliyata girmişti. Şimdiyse “Yıkılıyorum” diyor, önündeki pizza dilimlerini sakınmadan yiyor. Cildi de parlıyor bir yandan, sırrını anlatıyor. Bana da bu sonbahar için estetik planları yapıyor. Hadi hayırlısı... Başlıyoruz sohbete...
* İnsanların gözü önünde büyüdün. Hayatı çocukluktan beri ünlü olarak yaşamak zor muydu?
Çok zor, bütün özgürlüğünün gitmesi demek. Çocukluğumdan beri Öztürk Serengil’in kızıydım. 16 yaşımda Seren Serengil oldum.
* Neler yaşadın?
Nişantaşı’nda oturuyorduk. Bizim kapıcının kızı vardı, harçlığını çıkarmak için kapıda kolye satardı. Ben de onunla satmak için anneminkilerden indirdim. Annem geldi, “Ne yapıyorsun? Öztürk Serengil’in kızı kolye mi satıyor diyecekler” dedi. O zamanlardan başladı annem “Onunla arkadaşlık edebilirsin, bununla edemezsin” demeye.
* Ama sen onun tersi hareket ettin sanırım…
Evet, ben annemin bana söylediği her şeyin tam tersini yaptım. “İsviçre’de lise, İtalya’da üniversite okuyacaksın, şöyle biriyle evleneceksin” dediği her şeyin tersini...
* Geçmişe bakınca yaptığın birçok şey annene meydan okumaydı diyebilir miyiz?
Çok dominanttı. ‘Camdaki Kız’ı izliyor musun?
* Evet…
Oradaki anne kadar değildi ama mesela şöyle bir şey oldu... Dizide kız kulaklıkla bir Müslüm Gürses şarkısı dinliyor. Annesi geliyor, kulaklığı çıkarıyor, “Nasıl böyle bir şey dinlersin” diyor. Benim annem de aynısıydı, arabesk dinlersem “Sen hastanede mi karıştın” derdi. Zaten sonra evliliklerimden dolayı kaç kere “Evlatlıktan reddediyorum” dedi.
* Annemi dinleseydim dediğin oluyor mu?
“Sen haklıydın” demek çok ağır bir şey. Zaten kaşını kaldırıp “Ben dememiş miydim” demeyi seviyor. Bu röportajı okuduğunda da mutlu olur, istemiyorum.
* Sence en büyük hatan neydi?
Pişman değilim ama evliliklerim olmasaydı iyi olurdu. Kimse için kötü bir şey söyleyemem; onlar benim için, ben de onlar için doğru insan değildim. O yüzden olmadı.
Yüzüme sünnet derisi zerk edildi, bak parlıyor
* Ölümle burun buruna gelmek ne hissettirdi?
Ne annemi düşündüm ne başka şeyi. Tohma’yı arkamdan üzüleceği için düşündüm ama onun bir ailesi var, alışacaktı. Ama gözüm köpeklerim için arkada kalacaktı. Noy Noy ben olmayınca elbise dolabına saklanıyor, yemiyor, içmiyor. Ölürdü herhalde. Arkadaşlarıma vasiyet videoları çektim. Ölüme gidecek kadar hayatımı tehlikeye atmaya değer miydi? Çok düşündüm. Şimdi umurumda değil, bak pizzaları yiyorum. Çünkü hayat o kadar kısa ki.
* Tam olarak iyileştin mi?
Doktorum “Seren maalesef alt mideyi bulamadık” dedi. Yemek yiyor, yarım saat sonra fenalaşmaya başlıyorum. Eskiden kendimi yere atıyor, kusuyordum. “Bunun yüzde 30’u kalacak” dedi.
* Peki, vücudunla barıştın mı?
Barıştım, şu an çok iyiyim.
* Kaç kilosun?
49 ve yıkılıyorum.
* Yüzüne sünnet derisi enjekte ettirdiğin doğru mu?
Bunun adı buymuş. Onu eritiyorlar falan. Sünnet derisi sonuçta yüzüme zerk edildi. Ama bak, yüzüm parlıyor.
Bir Ümmü Gülsüm değilim...
* Uzun bir aradan sonra sahnelere döndün…
Evet, 20 yıl önce sahneye ve müziğe veda etmiştim.
* Bu kadar aradan sonra dönmek zor olmadı mı?
Biz yıllardır, bazı isimler toplasan, 10 kişiyiz. Bunlar silinmedi, modası da geçmedi, kendini yeniledi.
* Kim onlar?
Mesela Özcan Deniz ve Mahsun Kırmızıgül. Sahneyi bıraktı, yönetmenlik yaptılar. Bıraktığın yerden başlayabilmek herkesin harcı değil. Ben de bunlardan biriyim. Ama bizden sonra çıkanların hepsi popcorn oldu. Kenan Doğulu, Tarkan, Mustafa Sandal… Sonraki zamanlarda Murat Boz’u sayarsın belki. Onun dışında kim var?
* Edis?
O da Z Kuşağı şarkıcısı.
* Sesini beğeniyor musun?
Türkiye’de bağırmak ya da arabesk gırtlak yapmanın şarkıcılık olduğu düşünülüyor. Ritim duygusu, kulağı olan ve duygusunu veren karşı tarafa geçirir. Sevdiğim şarkıları okuyor, onları iyi yorumladığımı düşünüyorum. Bir Ümmü Gülsüm değilim, bu iddiada da değilim.
* Yeni şarkı nasıl ortaya çıktı?
Önce Yeni Gazino’dan teklif geldi. İki program için anlaştık, beş program yaptık. Sahne iyi gidiyor, şarkı yapmalıyım derken bir gün Emel Müftüoğlu’yla konuşuyorduk, “Şu ana kadar bildiklerini unut, senin için gözü yaşlı şarkılar bitiyor, bir Sezen Aksu şarkısı okuyorsun. Klipte asla assolist olmuyorsun” dedi. İnsan Sezen Aksu şarkısı okuyacaksa boş kâğıda imza atar. Şarkıyı dinledim, çok güzel ama, “Ben okuyamam asla” dedim.
* Neden?
Hikâye o kadar uzun ve şarkıda o kadar çok kelime var ki nasıl aklımda tutacağım diye düşündüm. Belli ki Sezen coştuğu bir gece yazmış. Emel “Hakkından geleceksin” dedi. Sezen’in stüdyosuna gittik, dördüncü okumamda “Budur” dediler.
Hangi insana söylediğim yalan?
* Magazin programındaki yorumların tepki çekti. Sen kötü biri misin?
Bence çok iyi bir insanım, iyileri koruyorum. Kötüler için kötüyüm.
* Sen zor günler geçirirken “Aldığı ‘ah’ları mı ödüyor” diyenler oldu?
Hangi insana söylediğim iftira? Hangi insana söylediğim yalan? Ben yuva yıkan, evli adamlarla olan kadınlara metres diyorum. Lügate baktığında karşılığı metres.
* Adamlara ne diyorsun?
Onlara da ahlaksız diyorum. Bunu yaparken onlar kötü olmadılar da ben söylediğimde mi kötü oluyorum?
* Programdan sonra küstüğün arkadaşların oldu mu?
Sadece Ebru Şallı ile yakındım, nikâh şahidimdi. O zaman şu an evlendiği kişi, evliydi. Tasvip etmediğimi söyledim, arkadaşlığımız bozuldu. Kimseyi kayırmadım.
* Kadınlara karşı daha sert yorumlar yaptığını söyleyenler var...
Şaşırdım, beni koruyan ve televizyonda tutan kadınlar. Beni ahlaklı insanlar ve kadınlar seviyor. Sevmeyen ahlaksız olanlar.
İlişkimiz hiç olmadı, bu yaza inşallah…
*Erkek arkadaşın Tohma ne iş yapıyor?
Çiftçi bir ailenin çocuğu. Ziraat mühendisi. Antakya’da 700 dönüm arazileri var, onları işliyorlar, hasatlarını satıyorlar, bir bölümünü de kiraya veriyorlar. Son derece mütevazı.
* Şimdi İstanbul’da birlikte mi yaşıyorsunuz?
Evet, önce “Bu evde oturmak istemiyorum” demişti. Ona “Ben evimden ayrılamam” dedim. Çünkü ölen köpeklerim oldu ve oturduğum evin bahçesinde gömülüler. Sonra bütün evi ve -çiftçi ya- bahçeyi değiştirdi.
* Köpeklerinle anlaşıyor mu?
Evet, beş köpeğim ve sokak köpeklerim var. Ben onlarla uyuyorum. Ama Noy Noy’um geçen gece onu ısırdı. Dört gündür de yatağa almıyor. Tohma koltukta yatıyor.
* Bir daha evlenir misin?
Evlenmem.
* Evlat edinir misin?
Çok çocuk istiyordum ama artık hayatımı yaşamak istiyorum.
* Mustafa hâlâ seninle birlikte olmak için bekliyor mu?
İlişkimiz hiç olmadı. Önceki altı ayın üzerine bir buçuk yıl hastalıklar yaşandı. Bizim o sebeple hiçbir sevgili ilişkisi, cinselliği yaşama durumumuz olamadı. “Bu senin kaderin değil, yaşamak zorunda değilsin” dedim. “Sen kanser de olabilirdin, bunu mu düşüneceğim” dedi. Mustafa hayat boyu bana ne yaparsa yapsın başımın üzerinde yeri var. Bu sene hastalıklarım bitti. İki aydır düzeldim. Yavaş yavaş alışıyoruz birbirimize. Bu yaza inşallah (gülüyor)…
*Yani cinsellik olmadan da aşk oluyor muymuş?
Oluyormuş, ama biz hep el eleyiz. Ama o kadar kötü bir şey yaşadım ki! Her gün öleceğim diye düşünüyordum. Bu haldeyken olamazdı.
Kimse benimle onun kadar ilgilenmedi
* Üç yıldır Mustafa Rahman Tohma ile birliktesiniz…
Sevgi, Tohma’yla birlikte bende kabuk değiştirdi.
* Neymiş sevgi?
Karşındakini düşünmek, saygı… Son üç yıldır tuttuğumu başarıyorum bunun da sebebi özel hayatımdaki huzur.
* Nasıl tanıştınız?
6 yaşımdan beri kayakla ilgili her şeyi takip ediyorum. Instagram’daki DM’lerime çok olduğu için bakmıyordum. O gün tesadüfen baktım, biri İngilizce “Kayak sezonu geldi” yazmış. Kayak grubundan biri yazdı sandım. Açtım baktım Tohma… Tanımıyorum, artık açmış da bulunduğum için mesajı, bir emoji koydum. Mustafa o kadar nezaketliydi ki... “Kartalkaya’ya gidiyor musunuz? Her şey yoluna girecek” falan dedi. Bazen yakın olmayan biriyle konuşmaya ihtiyacın olur, ben de anlatmaya başladım. Ara ara yazıştık. Bir ay sonra “İstanbul’a geleceğiz, yemek yiyelim mi” dedi. Buluştuk, yanımızda arkadaşlarımız vardı, asla konuşamıyorduk.
* Ve böyle başladı…
Evet ama ilk altı ay eli elime değmedi. O da “Ben asla buralarda değilim” dedi.
* Bir zayıflama operasyonu geçirdin...
Hamilelikte hormon verildiği için kilo aldım. İstanbul’da doktorlara gittim ama “Seni ameliyat edemeyiz” dediler. Sonra bir arkadaşım İzmir’de bir doktordan bahsetti. O ameliyattan sonra korkunç noktaya geldim. 43 kiloya düştüm. Bir buçuk yıl boyunca kusuyordum. Kaç kere hastaneye yattım.
* Aralık ayında ölümden döndün…
Hastalık siroza ve organ yetmezliğine çeviriyordu. Pankreas ve karaciğer iflas etmek üzere dendi. “Geri dönüşüm ameliyatı olmazsan bir sene daha böyle yaşayamazsın” dediler. Bu süreçte annem dahil hiç kimse benimle onun kadar ilgilenmedi; eliyle besliyor, altımı değiştiriyor, çorabımı giydiriyordu. Beni hep tuttu, destek oldu.