Güncelleme Tarihi:
Melis Yılmaz- Begum Khan markasının kurucusu ve sanat direktörü Begüm Kıroğlu İstanbul’da, Osmanlı koleksiyoneri olan bir ailede doğdu. Çocukluğundan beri etrafında sanat eserleri vardı. Markasının temellerini Şanghay’da yüksek lisans yaptığı sırada attı. Begum Khan’ın ilk ortaya çıkışı kol düğmeleriyle oldu: “Aslında marka kurmak gibi bir planım yoktu, abim evlenirken ona bir kol düğmesi hediye etmek istedim. İstediğim gibi bulamayınca tasarlamaya karar verdim.”
Yaratıcılığı; “Özgür düşünebilmek, duygularını ve hislerini ifade edebilmek, kendine güvenip yaratıcı olma cesaretini kendinde bulabilmek” olarak tanımlayan Kıroğlu, Guerlain ile yaptığı işbirliği kapsamında Fransız markanın ikonik arı figürünü yeniden yorumlayarak bir parfüm şişesi tasarladı. İsmi de ‘The Bee Bottle’... Tasarımının hikâyesini şöyle anlatıyor Kıroğlu: “Tasarım süreci romantik bir hikâye gibiydi. Ben hayatımı İstanbul ile Paris arasında yaşıyorum. Bu romantik hikâyede ben ve Guerlain arısı Paris’ten İstanbul’a uçuyoruz. Burada saray şerbetlerine, İstanbul’un lokumlarına dokunan arı, Boğaz’ın da üstünden geçiyor ve buradaki köklü kültürden ilham alarak gül lokumu rengine bürünüp tekrar Paris’e gidiyor. Champs Elysees’deki tarihi çiçek bahçelerine gidip dört tane çiçeğin üzerine konuyor.”
6 BİN 500 KRİSTAL...
Bu özel şişenin tasarımında 6 bin 500 adet pembe kristal kullanıldı. Bütün bu taşlar tek tek İstanbul’da elle mıhlanmış. Bu nedenle ‘The Bee Bottle’ tüm dünyada sadece
15 tane üretildi. İlk şişenin satışından elde edilen gelir de Naked Heart Foundation aracılığıyla ihtiyaç sahibi çocuklara bağışlandı.
Begüm Kıroğlu başarısının sırrını hep özgün olmak olarak tanımlıyor: “Kendim olmaktan korkmadım. Farklı ürünler, fikirler ortaya çıkarmak konusunda hiç tereddüdüm olmadı.” En çok kimin için ya da hangi marka için ne tasarlamak istediğini soruyoruz Kıroğlu’na... “Guerlain çocukluğumdan beri hayran olduğum, 200 yıllık Fransız şıklığının ve lüksünün simgesi olmuş bir marka. Hayalimden bile büyük bir işti...”