Güncelleme Tarihi:
Ahmet Hamdi Tanpınar klasik Türk müziği için “Türk ruhu hiçbir sanatta bu kadar serbest surette kendi kendisi olmamış, bu kadar derin ve yüksek kemale mutlak bir hamle ile erişmemiştir. O ne büyük ibdadır (yaratım), o ne zenginliktir” demiş. Bugün kültürümüzdeki o zenginliğe müzisyen gençler sahip çıkmaya devam ediyor. Türk müziğine gönül vermiş bu gençlerin kimi tambur, kimi kanun çalıyor, kimi eserlere sesiyle can veriyor. İstanbul’un gözde mekânlarındaki konserleri kadar sosyal medyada paylaştıkları videolarla da beğeni topluyor, yeni kuşakların bu müziği tanımasını sağlıyorlar. Geçen hafta, 6 Aralık Türk Sanat Müziği günüydü. Biz de bu vesileyle sosyal medyada başarılı performanslarıyla dikkat çeken Türk müziğinin yeni sesleriyle konuştuk: “Bu müziğin bir miras durumu, tarihi bir hüviyeti var. Tam anlamıyla bir tarihi şehir müziği. Birkaç yüzyıl önce bir kahveye girseydik bu müziği dinleyecektik.”
‘Türk müziğini sadece yaşlılar çalıp söyler gibi yanlış bir algı var’
Muaz Ceyhan (27), enstrümanist (tambur, lavta, çağlama) @muazceyhan
“Türk müziğine ilgim nispeten geç denebilecek, 18 yaşımda tamburla tanışarak başladı. Tamburun sesinden çok etkilendim ve çalmaya başladıktan sonra bu müziğe ilgim arttı. Şu an İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı Müzikoloji ve Müzik Teorisi doktora öğrencisiyim. Türk müziği icra ettiğim zaman geçmiş dönem İstanbul’unu, insanlarını, bestekârlarını, o günün yaşam tarzını ve seslerini gözümün önüne getirmeye çalışıyorum. Zaman tüneline girmiş gibi hissediyor insan biraz.
Son dönemde gençlerin enstrümanıma olan ilgisinin arttığını söyleyebilirim. Özellikle yaylı tamburu Türk müziğinin dışındaki farklı türlerde de
kullandığım için gençlerin ilgisini çekiyor. Ben genç olduğum ve böyle bir müzikle ilgilendiğim için insanlara başta şaşırtıcı geliyor. Çünkü bu müziği sadece yaşlılar çalıp söyler gibi bir algı var.
Sosyal medyada paylaştığım icralarım doğaçlama kayıtlar oluyor. Bir eser çalıp koymuyorum, içimden o an ne gelirse öyle çalıyorum. Tambur sesinden etkilenen ve ilk defa duyanlar bana yazdığında çok mutlu oluyorum. Paylaşımlarım sayesinde diğer müzisyenlerle ve dinleyicilerle
sık sık iletişimde oluyorum. Sosyal medya bu yönüyle de çok kullanışlı oluyor.”
‘Güzel yorumlar beni motive ediyor’
Ahmet Yağmur Kucur (21), ses sanatçısı, tamburi @ahmetkucurr
“Branşım Osmanlı-Türk müziği. Çalıyor, söylüyor, araştırıyorum, tambur çalıyorum. Kültür Bakanlığı’nın İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nda görevim ses sanatçılığı. Bu sene İstanbul Medeniyet Üniversitesi Türk Musikisi Bölümü’nden mezun oldum. Bu müziğin tabiatımla uyumlu olduğunu düşünüyorum. Çalmaktan da söylemekten de keyif alıyorum. Son yıllarda biraz kırılsa da gençlerin bu müziğe karşı genel bir önyargısı var. Sadece bugünün yaşlılarının dinlediği bir müzik olarak görülüyor. Benim yaşımdaki bir genç tarafından da çalınıp söylenebildiğinin yine gençler tarafından görülmesi belki bu algıyı kırma yolunda bir adım olabilir. Kimilerinin ilgisini çekmeyi başarabilince bu beni mutlu ediyor. Gerçekten ilgili, hevesli olanlarla karşılaşıyorum. Sosyal medyamda tambur çalıp okuduğum kendi icralarım, bazıları da beğendiğim eski icracıların çeşitli yerlerden toplayıp arşivlediğim taş plak kayıtları veya biraz daha sonraki dönemden bazı kayıtlar olabiliyor. Hepsiyle ilgili çok güzel yorumlar alıyorum, bunlar beni motive ediyor.”
‘Atölyeme tambur çalmayı öğrenmeye geliyorlar’
Hasan Kiriş (32), enstrümanist (tambur, yaylı tambur, tambura, klasik kemençe, lavta, yaybend, ut) @hasankiris
“3-4 yaşlarımda duyduğumu sesimle taklit edebiliyordum. Aile ortamında türkü söyler, ezanları, okuyan imamın ağzına göre taklit ederdim. Zamanla bağlamaya ilgi duydum. İlk sazımı yokluktan kendi kendime yaptım. Yağ tenekesine süpürge sapı çakıp bisikletçilerin önünden aldığım atık fren halatlarını tel olarak bağladım. Daha sonraki yıllarda da buna benzer arayışlarım oldu. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Müzik Teorisi Bölümü’nü bitirdim. Kocaeli Üniversitesi Türk müziği programında yüksek lisans yapıyorum. Türk müziğini genel olarak şifai ve yapıcı bulurum. Bu da beni daha çok üretmeye ve motive olmaya sevk eder. Özellikle Instagram, YouTube gibi sosyal medya istatistiklerimde genç arkadaşların daha yoğun bir şekilde ilgileri görülüyor. Tüm sosyal medya mecralarını düzenli olarak paylaşım yapmak suretiyle kullanıyorum. Oldukça güzel yorumlar alıyorum yurtiçinden ve dünyanın çeşitli ülkelerinden. Yaylı tamburun, mızraplı tamburun sesini duyarak etkilenip atölyeme öğrenmeye gelen epey arkadaş oldu. Etkileşim sosyal medya üzerinden oluyor.”
‘Saray müziği adlandırmasının yarattığı imaj hâlâ kırılmadı’
Çağlar Fidan (28), ses sanatçısı, enstrümanist (kanun, daire, def) @caglarfidann
“Osmanlı-Türk müziğine lise yıllarımda ilgi duymaya başladım. İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’ndan mezun oldum. Halen İstanbul Üniversitesi’nde ‘Osmanlı İstanbul’unda Kahvehane ve Kıraathanelerin Müziği ve Sosyal Topografyası’ başlıklı yüksek lisans tezimi hazırlıyorum. Seslendirdiğim eserlerin çoğu Cumhuriyet dönemi öncesine ait ve bu bestecilerinin, söz yazarlarının ve özellikle de tüketicilerinin duygu dünyasına tanıklık etmiş olmak benim için çok etkileyici. Yüzyıllar öncesinin insanının duygularına, iç dünyasına tanıklık edebildiğime inanıyorum ve bu benim için heyecan verici. Bugün için 30-40 yaşın altındaki gençlerin bu müziğe çok da ilgisi olduğunu söyleyemem. Ancak üniversitelerin özellikle tarih ve edebiyat bölümü öğrencilerinin ilgisi dikkat çekici. Bu müzik uzun süre ‘saray müziği’ olarak adlandırıldı. Ancak yapılan son çalışmalar aslında bu müziğin şehrin bütün sosyoekonomik katmanlarını kapsadığını gösteriyor. Tam anlamıyla bir tarihi şehir müziği aslında. Birkaç yüzyıl önce bir kahvehaneye yahut bir meyhaneye girseydik bu müziği dinleyecektik. Ancak ‘saray müziği’ adlandırmasının yarattığı imaj sanırım hâlâ kırılmadı. Twitter, Instagram ve YouTube paylaşımları yapıyorum. Aldığım etkileşimden memnunum. Ayrıca gelecekte yapmak istediğim çalışmalar için motivasyon kaynaklarımdan biri de bu paylaşımların gördüğü ilgi oluyor.”
‘Sosyal medya paylaşımlarım bir albüme dönüştü’
Selin Yücesoy (27), ses sanatçısı, piyanist @selinyucesoy
“Türk müziğine ilgim lisede başlamıştı, beni her geçen gün içine çekti. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü’nü kazandım. Şimdi de yüksek lisansa devam ediyorum. Söylediğim şarkıların anlattığı duygu durumlarını o şarkıları söylerken yaşıyorum. Türk müziği beni belli bir zamana ve duyguya taşıyabiliyor. Örneğin İsmail Baha Sürelsan’ın acemaşiran bir şarkısını söylerken içim ferahlıkla doluyor veya Selahattin Pınar’ın kürdilihicazkâr bir şarkısını söylerken onun Afife Jale ile yaşadığı duygu durumunu düşünerek hüzünleniyorum. Bu müziğin bir miras durumu, tarihi bir hüviyeti var. Geleneği geleceğe taşıyan bir köprü olmanın sorumluluğu var. Sosyal medya sayesinde bu müziğe ilgili olan gençler Türk müziğini daha yakından tanımaya başladı. Bu müziğe kendinizi biraz teslim edince sizi sarıp sarmalıyor, başka bir dünyanın kapılarını açıyor. Twitter ve Instagram’da günümüzde pek icra edilmeyen, elimizde kaydı olmayan eserleri okumaktan zevk alıyorum. Genellikle olumlu geri dönüşler alıyorum. Hatta yaklaşık bir sene önce sosyal medyada paylaştığım kayıtlar Ahenk Müzik’in kurucusu tarafından görülmüş olacak ki bu eserleri bir albüme dönüştürmeyi teklif etti. Eski yazı nota fasikülleri, el yazısı yaprak notalar arasından seçtiğimiz eserlerle oluşturduğumuz ‘Saklı’ albümünü geçen haziranda tamamladık.”