Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin en önemli mimarlarından Emre Arolat’a emanet edilip ardından da daha inşaat halindeyken projesiyle uluslararası ödül kazandığından beri İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin yeni binasının açılmasını heyecanla bekliyorduk.
16 Aralık’ta başlayan ‘Serginin Sergisi II’ ile açılış sürecine giren müzeye gittiğimizde önce birkaç dakikalığına dışarıda durup binaya bakıyoruz. Heyecan duymamak imkânsız. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin olduğu yerde eskiden 5 numaralı antrepo vardı. Burası, 2009’da İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne dönüştürülmesi amacıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne tahsis edildi. Yeni bina tamamlanınca ortaya yaklaşık 18 bin metrekarelik bir müze çıktı. Müzenin ana kapısından girip güvenlik kontrolünden geçiyoruz. Sağ tarafta çok da iddialı olmayan bir müze mağazası var. Kitaplar ve Türk sanatçıların yapıtlarından esinlenerek tasarlanmış ürünler satılıyor. Koridorun diğer ucundaysa özel bir işletmeye ait kafe var.
Giriş katındaki resim ve heykel atölyeleri ziyaretçilere özel bir deneyim yaşatıyor. Ön cephesi camla kaplı atölyelerde restoratörlerin hasar gören eserleri onarırken nasıl titizlikle çalıştıklarına yakından tanık oluyorsunuz.
ATATÜRK’ÜN EMRİYLE...
Müze, çok değerli bir koleksiyona ev sahipliği yapmasına rağmen 10 yıllık süreçte kapalıydı; Türk resminin hafızasına yıllardır ulaşmak mümkün değildi. Şimdi de tam olarak açılmadı. Müzede devam eden ‘Serginin Sergisi II’den de bahsetmek gerek... Ülkemizin ilk sanat müzesi olan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Atatürk’ün emri üzerine 320 eserden oluşan koleksiyonuyla 1937’de kapılarını ziyarete açıyor. 2012’ye kadar da Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nde ziyaretçilerini kabul ediyor. Bu süreçte zenginleşen koleksiyon 12 bin esere ulaşıyor. Şu an devam eden sergi, 1937’de açılan ilk sergiye ve onu yeniden canlandıran 2009’daki son sergiye bir ithaf. Buranın zamanla yaşayan bir müze olacağını tahmin etmek zor değil.
‘PANDEMİNİN ARDINDAN BANA UMUT VERDİ’
Beral Madra (Sanat eleştirmeni, küratör)
- Öncelikle bu koleksiyon Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti kuruluş döneminin sanat ve kültür anlayışını ve ürününü gösteriyor. Günümüz sanat üretiminin tarihsel geçmişi olarak epistemolojik bir değeri var. Resimleri izleyerek Osmanlı İmparatorluğu ve erken Cumhuriyet kuruluş ideolojilerini tanımlayabilir ve anlayabilirsiniz.
- Pandemi döneminin yarattığı depresyonda bana bu müze umut verdi. İstanbul’un kamusal bir çağdaş sanat müzesine gereksinimi vardı ve bu gerçekleşti.
- Açılış sergisi son derece anlamlı bir içerikle düzenlenmiş; görülmesi gereken bütün resimler anlatıcı ve kavramsal konularla sergilenmiş. Bence en önemli eserler kadın ressamların yaptığı resimler ve kadın portre ve figürlerini gösterenler. Bu resimler Türkiye’de modernizmin 100 yıllık sarsılmaz varlığını gösteriyor.
MÜZEDEN NOTLAR
12 bini aşkın eser...
- Müzedeki ilk retrospektif sergi Sabri Berkel için hazırlanıyor. Eylül ayına kadar başka sergiler de açılacak.
- Koleksiyonda 12 bini aşkın eser var. Bu eserler yeni binadaki son teknolojiyle donatılmış depolama alanlarında muhafaza ediliyor.
- Müzenin açılış süreci 20 Eylül 2022’deki büyük koleksiyon sergisiyle tamamlanacak.