Güncelleme Tarihi:
Bu son fasıl tam üç buçuk yıl sürdü. İngiltere, Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya’dan oluşan Birleşik Krallık, 2016 Haziran’ında Avrupa Birliği’nden az bir oy farkıyla çıkmaya karar verdi. Britanya’da kültürel dokunun yanı sıra yasalar da değişiyor. Brexit; güvenlik, göç, insan hakları ve ticaret gibi önemli alanlarda çoğunlukla AB yasalarını kullanan İngiltere’nin siyasi ve hukuksal yapısında büyük bir değişiklik demek. Bu durum elbette Britanya’da yaşayan ve Ankara Anlaşması’yla iş kurmuş Türk vatandaşlarını da yakından ilgilendiriyor. Anlaşmanın akıbetine dair belirsizlik, bilgi kirliliği ve İngiliz hükümetinin yaptığı kararsız açıklamalar, bu kitleyi haklı olarak endişelendirdi. Kasım 2019’da, İngiltere’de anlaşmadan yararlanmış yerleşik nüfusun haklarının var olan yasanın şemsiyesi altında devam edeceğine dair bir açıklama geldi. İngiltere Barosu’na kayıtlı avukat Erdoğan Erdoğan, bu durumda Brexit geçiş süreci sonu olan 31 Aralık 2020’ye kadar başvuruların sürebileceğini, ancak o tarihten sonra Ankara Anlaşması’nın yürürlükten tamamıyla kalkmasının beklendiğini söylüyor. Geçiş dönemi sonuna kadar kazanılmış olan tüm haklarsa korunacak.
Bu açıklamanın ilgilileri pek de rahatlattığı söylenemez. Londra’ya 2015’te gelen yazılımcı Onur Yaşar, başta iyimser olduğunu, ancak zamanla gerginliğin arttığını anlatıyor. “Biz de bu sürecin ortasındayız. Kimse net güvence veremese de yine de işimize ve hayatımıza devam etmemiz gerekiyor” diyor.
Film yapımcısı Tülin Dağ ise Brexit’in İngiltere ile ilgili fikirlerini değiştirdiğini söylüyor. “Burada bir yabancı olarak iş kurmak ve ardından gelen bir sürü yükümlülüğü yerine getirmek yorucu bir deneyim. Bunun sonunda İngiltere vatandaşı olmak gibi bir kazanım vardı; şimdi Türkiye pasaportuyla Britanya pasaportu benim için aynı anlama geliyor. Avrupa’ya giderken yine vize almam gerekecek, işimi AB’ye genişletmek istesem aynı sorunları yaşayacağım. İngiltere’de kalmış olmamın nedenlerini sorgulatıyor Brexit bana.”
Vatandaş
İngilizce konuş!
Türkiye’den bakıldığındaysa İngiltere çekiciliğini kaybetmedi, aksine arttırdı. Erdoğan geçen iki yılda başvurularda artış gözlendiğini, hatta bir son dakika paniğiyle 31 Ocak öncesi bu artışın daha da dikkat çektiğini söylüyor. Göç yolu hep açık. “Brexit insanları caydırmadı çünkü etkisi sektöre göre değişiyor. Sektörü doğru seçenler yatırımlarını tereddütsüz sürdürdüler. Örneğin finans Avrupa Birliği’ne kaydı ama Londra hâlâ Londra ve her zaman turistlerin sürekli geleceği bir yer olarak kalacak. Pastane ya da otel açacak olanlar gelecektir yine buraya.” Geçiş döneminden sonrası için de bir ticaret anlaşması bekleniyor ancak Erdoğan, bunun Ankara Anlaşması ile aynı şartlarda bir düzenleme olması ihtimalini görmüyor.
Brexit, ayrılıkların yanı sıra beklenmedik dayanışmalara da sebep oldu. Vize başvurularına alışık biz bazı Türkler, bu süreçte AB’li arkadaşlarımızın oturum başvurularına yardım ettik. Yaşar, “Bu süreçte, AB vatandaşlarıyla dayanışma yaşadık çünkü onlarda da benzer bir tedirginlik oluştu. Kaderlerimizi bir hissettim” diyor.
Günahımız boynumuza, Brexit yanlısı kampanyanın popüler bir sloganı “80 milyon Türk kapılarımıza dayanacak”tı, Türkiye’nin AB üyeliği yakında gerçekleşiyormuş gibi. AB vatandaşları istenmedikleri sıkça dile getirilen bu ortamda, belki İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez kendilerini topluca yersiz yurtsuz hissediyor. Brexit günü Norwich’te binalara asılan ‘Sadece İngilizce Konuşun’ bildirisi anadili İngilizce olmayan herkese saldırıydı. Bildiride “Sonunda ülkemizi geri aldık. Yabancı dil konuşmak artık tolere edilmeyecektir” yazılıydı. Gelecek ne kadar parlak bilmiyoruz ama Birleşik Krallık’ın geriye dönmesi için artık vakit çok geç. Parlamento 11 ay harıl harıl çalışıp boşanma anlaşmasını tamamlayacak. Bir turnusol kâğıdı görevi gören referandum ve Brexit’in ardından, halkın bölünmüşlüğünün onarılması içinse 11 aydan fazla vakit gerekeceğe benziyor.