Güncelleme Tarihi:
Cumartesi sabahı saat 5.00. Üsküdar’a varıyoruz. Henüz gün doğmamış, Boğaz’da gemi trafiği yoğunluğu başlamamış. Üsküdar Radar Kulesi’nin altında buluştuğumuz 50 yaş üzerindekilerden oluşan grup denize girmek için hazırlıklarını yapıyor. Aralarında avukat, doktor, kuyumcu ve tornacının olduğu deniz tutkunları esneme hareketleri yaparak ısınıyor.
Büyükşehir Belediyesi’nden yüzme lisansı sahibi Sarayburnu Fatihlerinin en önemli özelliği Boğaz’daki akıntıyı çok iyi tanıyor olmaları.
Birer birer suya giriyor ve Tarihi Yarımada’ya doğru denizde gözden kayboluyorlar. Onlar denizden giderken biz de karayoluyla varış noktasına yani Sarayburnu’na hareket ediyoruz.
25 dakika sonra Sarayburnu... Sabahın erken saatleri olmasına rağmen kalabalık. Kayalıklar adeta yüzücülerin toplandığı festival alanı gibi... Çaylar demlenmiş, kahvaltılıklar paylaşılıyor.
Kayaların üzerinde betondan inşa edilmiş bir namazgâh dikkatimi çekiyor. Soruyorum; “Bizim burada herkese kapımız açık, aramızda imam da var, papaz da” diye cevap veriyorlar. Şakalaşmaların yaşandığı kahvaltı sonrası, kıyafetlerini giyip işyerlerine dağılıyorlar. Sarayburnu Fatihleri ile yaz-kış demeden gururla sürdürdükleri bu yüzme geleneklerini konuştuk.
Telefon, cüzdan, saat balonun içinde
Sarayburnu Fatihleri olarak şunu söyleyebilirim; benim bildiğim en az 45 yıldır yüzen abilerimiz var. Ben 15 yıldan beri yüzüyorum. 365 gün sürekli denize girersen vücut suyun ısısına alışıyor. Biz bu dengeyi iyi sağlıyoruz. Su sıcaktan soğuğa dönüşse dahi biz vücudumuzu alıştırıp sonra hipotermiye girmeyecek kadar suda kalıyoruz. Bu ölçü, insan vücudunun ne kadar dayanabileceği üzerine. Mesela bazı arkadaşlarım 35 dakika, bazı arkadaşlarım 15-20 dakika dayanabiliyor. Kendini soğuk suya ne kadar alıştırırsan dayanma gücün de o kadar fazla oluyor.
Sarayburnu’na geçiyoruz ve oradan da işimize gidiyoruz. 25 dakikada biz karşıdayız. Vapura bin Eminönü’ne git, oraya git, buraya git yok. Dolayısıyla çok basit; ne vapur var, ne Marmaray var ne de bilet parası veriyorsun (gülüyor). Kırmızı balon çantalar kullanıyoruz (yardım botu).
Sarayburnu Fatihleri olarak aramızda doktorumuz, avukatımız, bankacımız, imamımız bile var. Restoran sahibi, apart işletmecimiz, kuyumcumuz... Ben emekli matbaacıyım.
Sarayburnu, yüzme camiası için önemli. Akıntı kuvvetli olduğu için antrenmanlar orada yapılıyor. İşe başlarken, dükkânı açarken nasıl “Bismillah” diyorsan, biz de suya atlarken “Haydi bismillah, Allah’ın izniyle karşıya çıkacağız” diyoruz.
HASAN HEKE (66)
Yüzmeye geç yaşta başladım. 55 yaşımda bel kayması sonucu doktor tavsiyesiyle... Bu camiada güzel insanlar tanıdım. Yüzmeyi bildiğimizi sanıyorduk ama hiçbir şey bilmiyormuşuz. Hocalardan ders alarak belli bir noktaya geldik. Yüzmeye başladıktan üç sene sonra İngiltere’den Fransa’ya yüzdüm. Altı kişilik bir ekip kurup 2017’de Manş Denizi’ni geçtik. Bazı günler Yüksel Bey ile burada buluşuyoruz. Benim arabamda balonlarımız var. Eşyalarımı balonuma koyuyorum. Takriben 20-22 dakikalık bir mesafe. Orada giyiniyorum, Karaköy’de işime gidiyorum. Komşular da artık alıştılar, çantayı görünce “Abi yine mi denizdeydin?” diye takılıyorlar. Catering firması sahibi yüzücü dostlarımız var. Sarayburnu’nda muhteşem bir ziyafet oluyor. Çıktıktan sonra çayımız, yiyeceklerimizle kahvaltı yapıyoruz. Herkesi bekleriz.
YAŞAR ÇETİNER (52)
13 senedir Sarayburnu Fatihleri ile yüzüyorum. Yüksel Abi sağ olsun her zaman bize rehberlik yapar, onunla birlikte karşıya geçiyoruz. Benim iş de karşıda. Ailem ilk bir-iki sene yadırgadı. “Soğukta nasıl giriyorsun? Üşümüyor musun? Hasta olmuyor musun?” diye endişelendiler. Vücut alışınca soğuğu hissetmiyorsun. Sabahları Boğaz’da yüzmeden önce bir kaşık bal yiyorum. Bugün de yedim, öyle geldim. Suya girmeden vücudu ısıtmaya yardımcı oluyor.
HÜSEYİN KAHRAMAN (47)
Doğma büyüme Kadırgalıyım. Çocukluğumdan beri orada yüzüyorum. Beş senedir de bu ekibe dahil oldum. Yaz-kış denize giriyoruz. Yazın çok erken saatte, kışın daha geç saatte fark etmiyor, namazı kılıp 3 kilometre yüzüp, giyinip gidiyoruz. Vücudu alışkın olmayan bir insanı etkiler. Onun için kışa girerken aniden suya bırakmaması lazım vücudu. Alıştırması lazım. Her gün girdiğin zaman bir sıkıntı yok ama ara verirsen doğrudan beyne vuruyor soğuk su, yüzemezsiniz. Bu işin püf noktası, ara vermeyeceksin, her gün yüzeceksin.
Ailem alıştı artık
Benim işyerim Kadırga’da. Abilere eşlik ediyorum. Onlar ne zaman yüzmeye giderse telefonlaşıyoruz. Arabayla Üsküdar radara geliyoruz. Güvenlik botuyla taşıdığımız kıyafetlerimizi karşıda giyinip işimize gidiyoruz. Hepimiz öyle… İşyerinde şaşırıyorlar, “Kafayı mı yedin? Biz bu havada odada donuyoruz, siz dışarıda nasıl denize çıplak girebiliyorsunuz?” diye soruyorlar.
Ailem alıştı artık. Sabah kahvaltı yapmıyorum. Karaya çıktıktan sonra bazen Balat’ta çorbacıya gidiyoruz. Arada bazen 100-120 kişilik ‘Sarayburnu kebabı’ yapıyoruz. Büyük ekip topluyoruz. Güzel bir ortam oluyor. Başka etkinliklerimiz de oluyor.
Kanlıca’dan Kız Kulesi’ne yüzdüğümüz de oluyor. 15 kişilik bir ekip Sivriada parkurunu yüzeceğiz. İstanbul gördüğünüz gibi uyuyor şu saatte. Ama biz yüzücü camiası ayaktayız.