Güncelleme Tarihi:
Yıllara dayanan bir dostluğunuz var. Nerede, ne zaman, nasıl tanıştınız?
Şebnem Bozoklu: Unutmamız mümkün değil. Bir filmin içinde, bir sahne olsa “Aa, ne kadar tatlı düşünülmüş” derdim. Çok çok küçüğüz o zamanlar...
Enis Arıkan: Evet, yıl 1998.
Şebnem Bozoklu: Hayır canım, aşk olsun...
Enis Arıkan: 1999 ya da 2000 o zaman.
Şebnem Bozoklu: Hayır ya, 2001. Gerçekten çok teşekkürler, birbirimizi çok iyi tanıdığımızı bir kere daha hatırladık.
Gerçekten unutulmaz bir başlangıç yaşamışsınız...
Şebnem Bozoklu: Bize alkışlar (gülüyor). O sene bir tiyatroya asistan olarak girmiştim. O gün bana seçmelere gireceklerin listesini vermişlerdi. Bir sürü kapısı olan bir yerdi. Kapılardan birinden içeri Enis girdi. Yüzüme baktı ve gitti. Beş dakika sonra diğer kapıdan içeri girdi, “Bu kapılar aynı odaya mı çıkıyor sizce” diye sordu. Ben aynı yerde oturuyorum, o kadar belli ki iki kapının da aynı odaya çıktığı. “Evet aynı odadasınız” dedim. Sonra sohbete başladık, “Oyuncu olmak istiyorum, konservatuvara gireceğim” dedi. Ben de aynı şeyleri istediğimi söyledim. Sonra da “Sen bu oyunun seçmesini kazanacaksın, inanılmaz bir enerjin var” dedim.
Nasıl bu kadar emindin?
Şebnem Bozoklu: Neyin garantisini veriyorsam, sanki tiyatro benim. Oysa sekizinci asistan falanım. Ama gerçekten oyuna girdi. Sonra da hiç ayrılmadık.
Ne zaman “Bu benim dostum olur” dediniz?
Enis Arıkan: Şebo beni hemen sahiplendi. “Çok yeteneklisin, seni çalıştırıp konservatuvara sokalım” dedi. Onların eve kapandık, içeride annesi, babası yemek yaparken biz küçücük odada ‘Hamlet’ çalışıyorduk.
Şebnem Bozoklu: Ben ömür boyu süren arkadaşlar olacağımızı Kuşadası’nda anladım. Bunu da
anlatsak mı Enis?
Anlatın ne olur...
Şebnem Bozoklu: Eskiden konservatuvarlarda oyunculuk bölümü okuyan öğrencilere büyük otellerden animatörlük teklifi gelirdi. Biri “Şebnem üç kişi arıyoruz Kuşadası’nda bir otele” dedi. Enis’e sordum “Kuşadası’na animatör gidiyor muyuz”, “Gittik bile” dedi.
Enis Arıkan: Hayatımda hiç para kazanmamışım. Düşün, üç ay Kuşadası’nda yalnız yaşayacağız, müthiş bir hayat...
Şebnem Bozoklu: Gittik. Havuz kenarında kulüp dansı yaptırıyoruz, gece animasyon şovu, gündüzleri de kids club (çocuk kulübü) var. Sabah 9.00’da kulüpte olmak zorundayız. Tabii genciz, gece bazen dışarı çıkıyoruz. Ben kids club’da Dalmaçyalı köpek oluyorum, Enis palyaço. Uzun boylu, iriyarı zaten, kocaman da bir peruğu var, bir de kırmızı burun... Makyajını kendi yapıyor. O da profesyonellik gerektiren bir şey aslında. O kadar korkunç oluyordu ki; bakamıyorum. Bir sabah kulübün önünden 30 çocuk geçiyor. Enis “Hoşgeldiniz çocuklar” dedi ve öndeki çocuklar korkup “Anneee” diye ağlayarak kaçmaya başladılar. Ben de Dalmaçyalıyım diye havlıyorum arkalarından. O sahneden sonra anladım ki biz ayrılamayız.
Enis Arıkan: Sonra “Çocukları korkutuyorsun Yarmagül, bir daha orada görünme” dediler. Ama orada birbirimizi çok sevdik.
Bu dostluktan nasıl bir ders çıkardınız?
Enis Arıkan: Allah herkese Şebnem gibi dost versin, ben okulda çok kullandım Şebnem’i, hiç ödev yapmazdım. O da saftı ve bana kıyamazdı.
Şebnem Bozoklu: Allah seni kahretmesin ya, cin gibiydim de sana kıyamıyordum.
Enis Arıkan: Bir dönem ödevi verirlerdi, öyle yazardı ki; 100 alırdım.
Şebnem Bozoklu: 20’lerin başında, çok gençtik. İleride hayatıma nasıl insanlar girsin istiyorum noktasında Enis’ten çok esinlendim. Çünkü onun hiç bitmeyen bir neşesi var. Her girdiği yerde insanları eğlendirir, çok sıcaktır.
Enis Arıkan: Demin aklıma bir şey geldi.
Anlatsana...
Enis Arıkan: O kadar küçüktüm ki; birine âşık olmuştum. Fotoğrafına bakıp üzülüyor, ağlıyorum diye Şebnem fotoğrafı alıp çekmecesine sakladı. Şebnem’e gidiyordum ayin gibi, o çekmece açılıyor, fotoğraf çıkarılıyordu.
Şebnem Bozoklu: Annem bize sütlü kahve yapıyordu.
Enis Arıkan: Ben bakıp bakıp ağlıyordum. Şebnem de sırtımı sıvazlıyordu.
BİR KERE ÇOK BÜYÜK KAVGA ETTİK
Birbirinizle ilgili bilmediğimiz ne söylersiniz?
Enis Arıkan: Şebnem çok deliydi.
Şebnem Bozoklu: Hiç böyle bir şey demeni beklemiyordum.
Enis Arıkan: Öyle ama... Aman Allah’ım, sonradan geldi bu hanım hanımcıklık tavırlar falan. Çok başına buyruk, çılgındı. Metalci bir kızımızdı.
Şebnem Bozoklu: Kadıköy’de doğdum, büyüdüm, o müzik dalgası hepimizi vurmuştu. Ben de Enis hakkında şunu diyebilirim; her an her şeyi söyleyip yapabilecek gibi duruyor ama benim tam tersim. Nasıl ben başına buyruk bir tipsem o da son derece delilik veya çıkıntılık yapmaktan korkan, her şeyi aşırı doğru, kuralına göre yapmaya çalışan biri.
Çok eğlencelisiniz. Sizin en büyük gıybet konularınız nelerdir?
Enis Arıkan: Şebnem gıybet yapmaz. Ben yaparım, bayılırım. Kimi konuşuyorsak, gömer gömer çıkarırım. Ama Şebnem’de yılanlık yoktur.
Şebnem Bozoklu: Yılanlıktan değil, ben merak etmiyorum.
Şebnem Bozoklu: Onları yaparız tabii ama o kadar ballandırmayız.
Enis Arıkan: Bu kimsenin hayatına da karışmaz, ilgilenmez... Ben her şeyle çok ilgilenirim.
Bu arkadaşlığın en zor yanı neydi sizin için?
Enis Arıkan: Bir kere evde çok büyük kavga ettik ama 20 yıl oldu sanırım, Şebnem evi terk etti, gitti.
Şebnem Bozoklu: O zaman popstar Bayhan vardı. Enis çok seviyordu onu.
Enis Arıkan: Bana Bayhan CD’si alıp kapıya geldi. Barıştım.
ENİS’İN BABASINI KAYBETTİĞİ GÜN...
Ünlü olduktan sonra neler değişti arkadaşlığınızda?
Enis Arıkan: Şebnem para kazandığında benim çok kötü bir dönemimdi. “New York’a bilet aldım, seni de götürmek istiyorum” dedi. New York’ta ilk müzikalimi izledim. En büyük hayalimi gerçekleştirdi.
Birlikte yaşadığınız dramlar oldu mu?
Şebnem Bozoklu: Bizim dramımız da komedimiz kadar güçlüdür. Ama hiç aklımdan çıkmayan şey 2004’te Enis’in babasını kaybettiğimiz gündür. 10 gün onlarda kaldım.
Enis Arıkan: Hava çok soğuktu, babam için “Morga göndermeyelim, camları açın, çok kar yağıyor zaten. Sabaha defnederiz” dediler. Biz Şebo’yla salonda otururken aniden “Şebo, babamı son kez sevmeye gidelim mi” dedim, gittik. Babacığım da çok yakışıklı adamdı, sevdik, sevdik, mis gibi aynen duruyordu. Odada oturduk biraz. Ertesi gün cenaze oldu. Eve döndük, Hakan bize bir korku geldi. Tuvalete, duşa giremiyorum.
Şebnem Bozoklu: El yıkamaya, çay koymaya beraber gidiyoruz.
Enis Arıkan: Kimseye de söyleyemiyoruz, 10 gün korkuyu atlatana kadar hiç ayrılamadık. O kadar dramatik, garip, eğlenceli şeyler yaşadık ki... Şimdi bunlarla eğlenebiliyoruz.
BİRBİRİMİZİ AİLEMİZDEN AYIRMAYIZ
‘Balina’ oyununun yönetmeni İbrahim Çiçek “Bu kaybetmek üzerine bir oyun” demiş. Kaybetmek size ne ifade ediyor?
Şebnem Bozoklu: Evet, oyun kaybetmekle ilgili, bu noktada da Enis’in de benim de içimiz fazlasıyla doluydu. Sevdiğimiz çok şeyi, çok insanı kaybettik bugüne kadar. O yüzden bu oyunun provalarında da oyunu çalışırken de aslında hep kendi içimizdeki o kum gibi akıp gidenlerden yola çıktık.
Oyunu izleyenler gözyaşlarını tutamadıklarını paylaşıyor sosyal medyada. Zor muydu sizin için bu hikâye?
Enis Arıkan: Oyundaki oyuncuların hepsi babasını kaybetmiş, o mahvetti çalışırken. Her oynadığımızda hepimiz salya sümük ağlıyor, toparlayamıyorduk.
Bir baba-kız hikâyesi. Aile olmak size ne ifade ediyor?
Enis Arıkan: Çok sevgi dolu bir anne-babanın çocuğuyum. O yüzden babam gittiğinde çok kırılıp yalnız hissettim. Sonra ablama ve anneme sarıldım. Ama Şebnem’e yaslanmak en büyük güven, bu da bir aile.
Şebnem Bozoklu: Hem içinde yetiştiğimiz çekirdek aile hem de kendi seçtiğimiz iki ailemiz var. O konuda şanslıyız. Enis de ben de biraz arkadaşlarını aile yapan insanlarız. Birbirimizi ailemizden ayırmayız. Babamın kaybından sonra biz de annemle ikili olduk. Baba kaybı beni de sarstı çok.
Hikâyenin temalarından biri geç kalınmışlıklar. Sizin geç kalmışlıklarınız oldu mu?
Enis Arıkan: Benim yok sanırım, babamdan sonra çok dikkat ediyorum. Oyunda da Çarli 20 yaşına kadar kızını görmüyor ve ölümü yakınlaşmışken son günlerini kızıyla geçirmek istiyor. Ben bunları yaşamamak için çok özen gösteriyorum. Mesela yeğenime her daim fazlasıyla zaman ayırıyorum.
Enis sen oyunda plastik makyajla 270 kiloluk bir bedene bürünüyorsun...
Enis Arıkan: Evet, önce vücudumun kalıpları alındı, saatlerce kıpırdamadan durdum. Zorlanmayacağım söylendi ama giydiğimde asla nefes alamıyordum, bağırarak ağlamaya başladım.
Sahneye çıktığında ne oldu?
Enis Arıkan: Bunların hepsi gitti. Oynama telaşına girdikten sonra sıcaklığı falan hiç hissetmedim. Ama zordu yani, ben güzelliğe önem veririm, çirkin hiçbir şeye tahammül edemem, her şeyin en güzelini isterim.
Mesela sahnede saçların da yok. Protezini mi çıkarıyorsun?
Enis Arıkan: Evet, saçımı çıkardım. Provada çok utandım, herkes şoka girdi. Ben sahnede her şeyi yapabilen, normal hayatta yapamayan biriyim.
Güzelliğe takıntılısın, oyunda ‘çirkinlik’le yüzleşmek ne hissettiriyor?
Enis Arıkan: Beni çok rahatlatıyor, öyle çırılçıplak kalmak müthiş bir şey. Normal hayatta o kadar tedirgin, rahatsız bir tipim ki her şeye dikkat ediyorum.
Sosyal medyada aktifsiniz. Ahlaksız teklif alıyor musunuz?
Enis Arıkan: Keşke, bana hiç gelmiyor.
Şebnem Bozoklu: Bana da gelmiyor.
Enis Arıkan: Yaşımız da geçti artık.
Sosyal medyada tanıştığınız biriyle hiç çıktınız mı?
Şebnem Bozoklu: Eşim Kanat’la (Atkaya) ilk kez Instagram’da konuştuk.
Enis Arıkan: Çok buluştum, evlenemedim.
İlk âşık olduğunuz ünlü kimdi?
Enis Arıkan: Şebnem Dönmez. Lise sonda bir fotoğrafını klasörüme yapıştırmıştım.
Şebnem Bozoklu: Benim Kanat’tı.
Enis Arıkan: Kocam da kocam...
Partnerinizde ilk neye dikkat edersiniz?
Enis Arıkan: Kimsede olmayan o zekâ olsun.
Şebnem Bozoklu: Bence de zekâ.
Sizce seksi misiniz sevimli mi?
Enis Arıkan: Seksi olmayı o kadar çok isterdim ki, hep sempatik bulundum.
Şebnem Bozoklu: İkimiz de sevimliyiz ama yani seksi hissettiğim zamanlar da olmuştur.