Güncelleme Tarihi:
‘Son Kız’da, sadece kendi hikâyenizi değil, ailenizin, köyünüzün, bir ülkenin, o ülkedeki mezheplerin ve bir dönemin hikâyesini yazdınız. IŞİD’in öldürdüğü ve istismar ettiği insanların yaşadıklarını tüm ayrıntısıyla anlattınız. Siz şu an, bir zamanlar Koço Köyü’nde yaşayan Nadia’yla aynı kişi misiniz?
-Hâlâ o uzaklarda, kırsal kesimde büyüyen basit bir kızım. Hayallerim değişmedi. Hâlâ yakın akrabalarımla, sülalemle ve Koço’daki arkadaşlarımla beraber basit bir hayat yaşamak istiyorum. Ama hayaller ve dilekler asla gerçekleşmez.
Kitabınız 2017’de önce İngilizce yayımlandı; Bu iki yıl sizin için nasıl geçti?
-Dünyanın dört bir yanından e-postalar alıyorum. Bazıları beni cesaretlendiriyor, bazıları benimle ve halkımla aynı fikirde olduğunu dile getiriyor, bazıları da yardım teklif ediyor. İki yıldır çok yorgunum. Çok çalışıyorum ve savunmasız insanlara avukatlık yapıyorum ama ne yazık ki pek bir şey değişmedi. Bu beni çok sinirlendiriyor.
Yaşadıklarınızı ilk kez 2015’te Birleşmiş Milletler’in İsviçre’deki bir toplantısında tüm dünyaya anlattınız. “Hacı Selman’ı, bana tecavüz ettiği zamanları, şahit olduğum tüm taciz ve kötülükleri anlatmam gerekiyordu. Dürüst olmak hayatımda verdiğim en zor kararlardan biriydi” dediğiniz o gün, her şeyi anlatmaya nasıl karar verdiniz?
-Başta, olanlarla ilgili konuşmak istemiyordum. Şiddete ve tecavüze maruz kalmış kadın ve kızların bu konu hakkında konuşması çoğu zaman ayıplanıyor. Ama sonra IŞİD’den kaçma fırsatı olamayan binlerce kadın ve kızın kaderini düşündüm. Kendimi onların sesi ve avukatı olmak için cesaretlendirdim. Gerçekleri söylememiz ve IŞİD’in yaptıklarını her yerde anlatmamız gerektiğini anladım. Kurbanlar olarak biz, IŞİD’in yaptıkları karşısında sessiz kalırsak doğruları kim söyleyecek? Hiç kimse!
Anlattıkça hafifliyor musunuz, yoksa sözler gitgide ağırlaşıyor mu?
-IŞİD’in bana, aileme ve halkıma yaptıkları aklıma ne zaman gelse çok kötü hissediyorum. Yalnız kaldığımda ağlıyorum. Ama bu kesinlikle bütün dünyanın bilmesi gereken bir şey. IŞİD’in Ezidi kızlarına ve kadınlarına uyguladığı cinsel şiddeti konuşmalıyız. Erkekleri öldürdüler, Ezidi kadınları zorla Müslüman yaptılar, Ezidi çocukların da beyinlerini yıkayıp IŞİD militanı yaptılar.
Yaşadıklarını anlatan başka Ezidi kadınlar var mı?
-Birçoğu anlatmadı. Onları cesaretlendiriyorum. IŞİD’in işlediği suçlar hakkında gerçeğin açığa çıkması için herkesin yaşadıklarını anlatması gerekiyor. Ama o kadar çabamıza rağmen ne yazık ki hiçbir militan mahkemeye çıkarılmadı. Bu gerçekten sinirlerimi bozdu ve umudumu yitirmeme neden oldu.
Anneniz Şami, öldürülüp Kimsesizler Mezarlığı’na gömülen kadınlardan biri. Ona son bir söz söylemek isteseydiniz, bu ne olurdu?
-“Annem, bizi birbirimizden ayırdılar. Seni öldürdüler, beni de köle yaptılar. Ama ruhlarımız hâlâ beraber ve bir gün cennette buluşacağız.”
Neyi duymaya ihtiyacınız var?
-Cinsel şiddete maruz kalmış kadınlara yardım etmek için çalışıyor, hâlâ esir tutulan Ezidiler için avukatlık yapıyorum. Adalet, barış, eşitlik, hümanizm! İşte bunları duymak istiyorum. Koço’da yaşarken liseyi bitirip bir güzellik salonu açmak istiyordum. Ama şimdi IŞİD’i adalet önünde yargılatıp dünyayı teröristlerden ve şiddetten kurtarmak istiyorum. Tanrı bizi, insanlığa hizmet etmek, kendini savunamayanları savunmak için yarattı. İtibarımızı kaybetmek zorunda olsak bile istediğimiz her şeyi yapabiliriz.
Önce Arap, sonra
Kürt olmamız istendi
Saddam rejimi, Ezidilerden kendilerini Arap olarak tanıtmasını istiyordu. Ezidileri, bebeklerine Arap ismi vermeleri konusunda zorladılar. Okullarda Arapça eğitim verildi, tarih kitaplarında Ezidiler yoktu. Kürtler de devlete karşı tehdit olarak tasvir ediliyordu. 2003’teki Amerika-Irak Savaşı’ndan sonra Saddam rejimi sona erince topraklarımızı Kürt yönetimi ele geçirdi. Sokakların, köylerin, binaların, yeni doğan bebeklerin isimlerini değiştirmeye başladılar. Bu sefer herkes kendini Kürt olarak tanımlamak zorundaydı. Yoksa cezalandırılacaktık ve hiçbir ihtiyacımız karşılanmayacaktı. 2014’teki IŞİD saldırısına kadar bu bölge onların kontrolünde kaldı.
Bizi köle pazarında çığlık çığlığa bağırır halde bıraktılar
Biz işkenceye ve tecavüze uğrarken Irak ve Suriye’de aileler günlük yaşantılarını sürdürdü. 2016 sonlarında Musul’un bağımsızlaştırılmasının ardından aileler IŞİD yönetiminde yaşamanın zorluğundan bahsetmeye başladılar. Yeterli yiyecek bulamıyorlardı, elektrikleri kesikti. Oğulları savaşmak zorunda kalıyordu. İnsanca bir yaşam değildi. Belki Musul’da birileri sokağa çıkıp, “Ben Müslümanım ve sizin bizden talep ettiğiniz gerçek İslam değil!” diye bağırsaydı Irak kuvvetleri ve Amerikalılar daha erken müdahale edebilirdi. Ama onlar bizi köle pazarında çığlık çığlığa bağırır halde bıraktılar ve kıllarını kıpırdatmadılar.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR