Güncelleme Tarihi:
Paylaşma Günü tüm dünyayla aynı anda ülkemizde de kutlanan küresel bir hareket. Bu yıl 3 Aralık’ta kutlanacak bu özel günün amacı bağışçılık, gönüllülük ve dayanışma ekseninde toplumsal bir fayda sağlamak. 2020’den itibaren de TÜSEV’in koordinatörlüğünde ülkemizde etkinlikler ve kampanyalar düzenleniyor. TÜSEV’in Genel Sekreteri Rana Kotan ile görüştük. Bize dayanışma kültürünün yaygınlaşması için hedeflerini, ülkemizdeki durumu ve bireysel olarak yapabileceklerimizi anlattı: “Araştırmalara göre Türkiye’de insanların yaklaşık dörtte üçü sivil toplumla hiç ilişkilenmemiş. Burada sorgulamamız gereken bir durum var.”
Paylaşma Günü tam olarak nedir ve neler yapılıyor?
Küresel bir cömertlik hareketi olarak tanımlıyoruz. 2012’den bu yana ‘Giving Tuesday’ adı altında, şu an 100’ün üstünde ülkede kutlanıyor. Bu yıl da 3 Aralık Paylaşım Günü olarak kabul edildi. Bizim gibi toplumsal meselelere kafa yoran, çözümün bir parçası olmak için adım atan bireyleri, sivil toplum kuruluşlarını (STK), özel sektörü, eğitim kurumlarını, aslında aklınıza gelebilecek tüm paydaşları kucakladığımız; bağışçılık, gönüllülük, dayanışma ekseninde toplumsal fayda için harekete geçtiğimiz bir gün. Biz TÜSEV olarak 2020’den beri bu özel günün ülke koordinatörlüğünü yaparak paydaş ağlarını kurmaya ve güçlendirmeye çalışıyoruz. STK’lar farkındalık yaratma, bağışçılara ulaşma, gönüllü sayısını arttırma gibi amaçlarla iletişim çalışmalarını yürütüyor. Bireyler gönüllülükle ya da bağış yaparak bu hareketin bir parçası oluyor. Özel sektör kuruluşları ve eğitim kurumlarıysa topluma katkı sunan projelerini ve sivil toplumla kurdukları işbirliklerini çeşitlendirerek ve bunları yaygınlaştırarak Paylaşma Günü’ne katılıyor.
Ülke olarak zor günler yaşadık. Kendimizi bazen elimiz kolumuz bağlı, çaresiz hissediyoruz. Uzmanlar böyle zamanlarda zor durumdaki kişilere ya da hayvanlara yardım etmenin iyileştirici bir etkisi olduğunu söylüyor. Siz ne tavsiye edersiniz?
Çaresizlik biraz yalnızlık hissinden geliyor. Sivil toplumsa size dayanışmanın, kolektif hareketin, yardımlaşmanın gücünü hissettirerek sizi toplumsal olaylara karşı dirençli kılıyor ve aksiyon almaya yönlendiriyor. Bunun için bireysel bağışlar ve yardımların farklı yöntemleri var. Mutlaka toplumsal olarak sizi rahatsız eden, çözümü için destek vermeyi düşündüğünüz bir alan vardır. Bu alanda canla başla çalışan STK’ları küçük bir sosyal medya taraması yaparak inceleyebilirsiniz. Onların düzenli bağışçısı olabilirsiniz. Diğer yandan yalnızca bağış değil, gönüllülük de toplumsal katkının en güzel yollarından biri. Ayrıca mahalle grupları gibi topluluklar da dayanışmanın en güzel örneklerinden. Çözümün bir parçası olarak harekete geçmek topluluk hissimizi de güçlendirecek.
Toplumların pek çok kanayan yarası var. Yapacağımız bireysel yardımlar bu sorunlara çare olabilir mi?
Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan 6 Şubat depremlerindeki toplumsal dayanışmayı önemli buluyoruz. Bireysel desteklerin bir araya gelerek nasıl büyük bir seferberliğe dönüştüğünü ve sivil toplum kuruluşlarının hızlı aksiyonla çözüm üretebildiğini gördük. Bu başarı kurumsal desteklerin yanı sıra bireysel bağışlarla da mümkün oldu. Dünyanın birçok ülkesinde bireysel bağışçıların katkıları toplam bağış miktarının yüzde 60-70’ini oluşturur. TÜSEV olarak her 3 yılda bir tekrarladığımız Bireysel Bağışçılık ve Hayırseverlik Araştırması var. 2004 yılından beri Türk insanının hayırseverlik davranışındaki değişiklikleri yakından takip ediyoruz. İstikrarlı şekilde çıkan bir sonuç var, o da şu: Bireyler küçük miktarda ve çoğunlukla düzensiz bağış yapıyor. Aslında bizim en çok önemsediğimiz bağışçılar da onlar. ‘Miktarı Değil Yararı’ diye bir kampanya da yapmıştık. Miktar küçük olsa da bağışçı sayısının artması ve düzenli bağışa dönmesi sivil toplum için büyük bir fark yaratır.
Hangi alana nasıl yardım yapabileceğimizi bilmiyorsak ne yapmalıyız?
Toplumsal ihtiyaçlar ne yazık ki geniş bir yelpazeye yayıldı. Fark edeceksiniz ki çocuk hakları, çevre, eğitim, sağlık gibi farklı alanlarda uzman STK’lar var. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de insanların yaklaşık dörtte üçü sivil toplumla hiç ilişkilenmemiş. Burada sorgulamamız gereken bir durum var. Önerim seçtiğiniz konuyla ilgili çalışan güçlü bir STK ile irtibata geçmeniz ve onlara neye ihtiyaçları olduğunu sormanız. Bazen sahip olduğunuz bir yetkinlik, beceri de katkı sunabilir. Örneğin avukatsınızdır ve onların yasal desteğe ihtiyacı vardır. İkinci önerimse seçtiğiniz STK’nın düzenli bağışçısı olmanız. Bağışınız küçük olabilir ama düzenli olması STK’nın faaliyetlerinin devamı için önemli.
‘AÇIK AÇIK PLATFORMU İYİ BİR REFERANS’
Bağış yapacağımız kişi ya da kurumların güvenilirliğinden nasıl emin olabiliriz?
Bağış yapmayı düşündüğünüz kurumun şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine uyduğundan emin olmak için internet sitelerindeki güncel faaliyet raporlarını, yıllık finansal tablolarını ve yürüttükleri projeleri inceleyebilirsiniz. Aynı zamanda pek çok STK sosyal medya hesaplarında ürettikleri sosyal faydaya değiniyor. Açık Açık Platformu da iyi bir referans noktası olabilir. Buraya kaydolan STK’lar kurumsal bilgilerini şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşıyor.