Güncelleme Tarihi:
Nuh’un Gemisi Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Veri Tabanı Projesi kapsamında yapılan çalışmalara göre İstanbul’da 2.833 bitki çeşidi yaşıyor. 62 tanesi endemik. Yüzölçümü olarak İstanbul’dan sekiz kat büyük olan Hollanda’da 1.600, 48 kat büyük olan İngiltere’deyse 1.850 bitki çeşidi var. Birçok Avrupa ülkesinden daha fazla bitkiye sahip İstanbul’un bu zenginliği bir yanında Karadeniz, diğer yanında Akdeniz ikliminin etkili olmasından geliyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihan Erdönmez ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikaları Merkezi araştırmacısı Dr. Anna Zadrozna’nın ‘İstanbul’un Sokak Otları’ adlı çalışması binaların arasında, betonlaşmamış toprak parçalarında, kıyıda köşede yaşama tutunan bitkilere ışık tutuyor.
Kentlerdeki hâkim anlayışta doğal otsu bitkilerin mücadele edilmesi gereken ‘yabani ot’ ya da ‘zararlı ot’ olarak görüldüğünün altını çizen Prof. Dr. Cihan Erdönmez “Bu otlar biyolojik çeşitlilik potansiyelini arttırıyor, su buharlaşmasını ve kaybını önlüyor, mikrobiyal toplulukları koruyor, arılar, ve kuşlar gibi birçok canlı için önemli besin kaynağı oluyor. Mutfak kültürünün önemli bir parçası. Aidiyet duygusunun oluşması ve kültürel kimliğin şekillenmesinde katkı sunuyor” diyor. Şimdi kitaptaki bilgiler ışığında bazı bitkilere yakından bakalım...
Labada (Rumex sp.): Kurbağalıdere kenarındaki topraklarını insan istilasına karşı destansı bir başarıyla savunan otların lideri. Halk arasında evelik ismiyle bilinse de yabani pazı, develik, efelik ya da efelek olarak da anılan bir bitki. Yenen ve oldukça faydalı olan labada tıpta da kullanılıyor.
Yapışkanotu (Parietaria judaica): Bir diğer adı duvar fesleğeni. Bereotu, sırçaotu, çorakotu gibi adlarla da biliniyor. Adı gövde ve çiçeklerinin yapışkanlığından geliyor. Özellikle taş duvarlarda yaygın şekilde görülüyor. Genç olanlar çiğ veya pişmiş olarak yeniyor.
Kanaryaotu (Senecio
vulgaris): Sütlüce, ölü çiçeği gibi adlarla da biliniyor. Sert kış koşullarında ayakta kalabilen ender bitkilerden. Kuşlar yapraklarını ve tohumlarını yediğinden özellikle kışın onlar için hayati öneme sahip.
Yabani kereviz (Smyrnium olusatrum): Akdeniz havzasında yetişen bitki Roma İmparatorluğu zamanında Avrupa’ya yayılmış. Yaprak ve sürgünleri yeniyor. Tohumları baharat olarak kullanılıyor.
Yoğurtotu (Galium aparine): Boyalık da deniyor. Yaprakları yenebilir. Tohumlarından kahve yapılıyor, sürgünlerinden elde edilen sarı boya, gıda sektöründe kullanılıyor.
Çakşır (Ferula communis): Dev rezene de deniyor. Mutfakta kullanımının güvenli olmadığı, karaciğer rahatsızlıkları ve zehirlenmelere yol açtığı belirtiliyor.
Helilok (Geranium rotundifolium): Geranium cins adı turna anlamına gelir ve bu nedenle bu cins bitkilere turnagagası da denir. Meyveleri turna gagasına benzer. Çiçekleri pembe beş taçyapraklıdır.
Yabani yulaf (Avena fatua): Çiçekleri haziran-temmuz aylarında çıkıyor. Tohumları pişirilebilir, unundan ekmek yapılabilir. Kahve olarak da içildiği biliniyor.
Venüs çiçeği (Veronica
cymbalaria): Solgun yavşanotu da deniyor. Kent içinde özellikle taş duvarlarda yapışkanotuyla birlikte görülebilir.
Pisipisiotu (Horadium murinum): Yabani arpa olarak da
biliniyor. Köpeklerin kulak, burun ve boğazına kaçarak onlar için tehlike yaratabiliyor. Tohumları pişirilerek ya da
un yapılarak yenebilir.
Eşekmarulu (Sonchus oleraceus): Kundrul, kuzugevreği, süt otu da deniyor. Mutfakta ve geleneksel tıpta kullanılıyor.
Son günlerde Çin’den Amerika’ya, Fransa’dan Afrika ülkelerine birçok yerde kuraklık görülüyor. Pakistan gibi muson yağmurlarının etkisindeki ülkelerdeyse önüne çıkan her şeyi yıkıp geçen ve binlerce cana mal olan seller gerçekleşiyor. Peki, küresel ölçekte bütün bu olup bitenler ve yaşanan felaketler, sorunun temel kaynağı olan iklim krizi konusuna yaklaşımımızı değiştirir mi?
Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş günümüzde yaşananları 30 yıldır anlatmaya çalıştıklarını vurgulayarak “Biz sadece şiddetinin ve yoğunluğunun bu kadar büyük olacağını tahmin etmemiştik. Paris İklim Anlaşması’nı ve hedeflerini şimdi ciddiye almazsak ne zaman alacağız” diyor.
Kasımda Mısır’ın Şarm El-Şeyh şehrinde yapılacak BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’nda tam da bunlar konuşulacak.
KISA KISA
Dugonglar tükeniyor
Araştırmacılar, denizkızı hikâyelerine ilham verdiği düşünülen su canlısı dugongların Çin’de tükendiğini açıkladı. Dünyanın başka noktalarında da tehdit altında olan dugonglar Çin’de en son 2000’de görülmüştü. Dünya genelinde nüfuslarının 20 binin altında olduğu tahmin edilen dugongların yok olmanın eşiğine gelmesinin nedeniyse avcılık.