Güncelleme Tarihi:
Sabah ambulans sesiyle uyandım. Nereye gidiyordu bilmiyorum, evimin önünden çığlık atarak geçti. Sonra ses azaldıkça azaldı ve bir süre sonra kayboldu. ‘Acaba kimlere, neler oluyor’ diye iç çektim. Kalktım, hazırlandım ve evden çıktım.
Dışarıda bir serinlik bulacağımı hayal ediyordum ama olmadı. Biraz yürüdükten sonra yola indim. Tam karşıya geçecektim, biri kolumdan tuttu. Mahalleden beni tanıyordur belki diye düşündüm çünkü elinizde baston varsa şöhretiniz oluyor. Birlikte karşıya geçmek için hareket ettik. Sağımda, solumda arabalar olmalı ki yarım metrelik boşluktan geçerken tamponlara temas ettim. Kaldırıma çıktım ama önümde direk var, arkamda da mahalleden arkadaş. Sola dönmem gerekiyor fakat baston gitmiyor. Yerde de bir çıkıntı var. Kim bilir ne zaman kesilen bir ağacın yerde kalmış, bir karış yükseklikteki kökü. Sağa dönmeyi denedim, olmadı. Kesilen ağacın yerine yenisini dikmişler ama önceki kök orada duruyor. Mecbur çıktım üzerine ve atladım diğer tarafa. Kolumdan tutan mahalle sakini de takip ediyor ve arada sırada beni sağa sola itiyor. Hâlâ hiç konuşmadık bu arada. 10 adım falan sonra yine çekildim kolumdan. Önümde el yapımı, üzerinde ‘park yapılmaz’ işareti olan bir nesne var. Bir tenekenin içine beton dökmek suretiyle yapıyorlar bunları, herkes bilir. İçine de bir demir dikiyorlar. Üzerine düşüversen ölme ihtimalin var. Neden plastik olanlardan almıyorlar diye daha önce sormuştum. Çalınıyormuş, o yüzden herkes kendi yapıyormuş. Arabasını park ettiği yerden çıkarınca evinin önüne koyuyor bu tuhaf objeyi ve ‘Burası benim yerim, gidin başka yere park edin’ demek istiyor. Dükkân sahipleri de var böyle önündeki yolu işgal eden ama hiçbir zaman kabul etmeyeceğiz çünkü bu sokak hepimizin.
Kibarca beni bırakmasını rica edince sonunda mahalle sakinim bana eşlik etmekten vazgeçti çünkü kaldırımda birlikte gidemiyoruz. Kendi başıma iki köşeyi daha döndüm fakat kaldırımdan yürüyemedim. Yola inip park etmiş arabaları sağıma alarak devam ettim. Anacaddeyi geçtim. Sağ tarafımda bir çöp konteyneri ve hemen sonra bir cam kumbarası olmalı, bunları bulursam doğru yerdeyim, anlıyorum. Oraya geldim, tam yola devam edecektim ki kâğıt toplayan abinin sesini duydum. Neredeyse her gün selamlaşıyoruz. “Abi yoldan yürüyorsunuz” diyor, ben de bildiğimi söylüyorum ve devam ediyoruz. Park etmiş diğer engelleri geçince, sonunda duraktayım...
Bastonumu merdivene koydum, sağ ayağımı attım, sol omzumdan bir el beni geri çekti.
Teşekkürler İETT, hayallerimi gerçekleştirdin. Telefon uygulaması üzerinden gelen otobüse konum atıyorsun, eğer şoför görürse -genelde fark ediyor- seni duraktan alıyor. Her sabah İETT şoförleriyle buluşuyoruz, yolculuğum da iyi geçiyor. Mecidiyeköy’den sonra metrobüsle devam ediyorum. Bugün de tam binecekken yine iki kolumdan yakalandım. “Bırakın beni, gözaltına alınıyorum sandım” diye espri yaptım. Etrafımdakiler güldüler, ben de onlara eşlik ettim. Her an böyle durumlar yaşadığım için artık konuyu mizaha vuruyorum.
Metrobüsten inince yürüyen merdiven kullanacağım. Etrafta pek insan sesi yoktu, yavaşça yaklaştım mekanik sese. Bastonumu merdivene koydum, sağ ayağımı attım, sol omzumdan bir el beni geri çekti. Tek ayak üstünde yakalanınca arkaya doğru yere düşüverdim. Neyse ki sırt çantam korudu beni. Sağ elimle tırabzanı yakaladım ve bir çırpıda kalkmayı başardım. Biraz canım yandı ve sinirlendim tabii ki. “Kim çekti beni” diye bağırdım. Kimseden ses çıkmadı, insanlar yanımdan geçip gittiler. Sağa dönüp duvara yaslandım ki şoku bir atlatayım ve biraz sakinleşeyim. Sonra ‘Ucuz atlattım’ diye düşünerek bitmek üzere olan yolculuğuma sarı çizgilerin üzerinde devam ettim. Yürüyen merdiven kıyma makinesi gibi beni bir tarafımdan yakalasaydı oradan nasıl çıkardım, hiç bilmiyorum. Gergin bir şekilde yürürken solumdan bir ses geldi “Harun Bey, eşlik edebilir miyim” diye. Durdum ve “Tanışıyor muyuz” dedim. Beni biliyormuş, adının Peri olduğunu söyledi ve bir cümlesiyle bütün sinirimi aldı. Birlikte yürüyerek yolculuğu bitirdik.
Peri’nin bana nasıl eşlik ettiğini veya ne yaparak yardımcı olduğunu yazmayacağım çünkü artık her yerden bu bilgiye ulaşılabilir. Komik videolar ya da birçok anlamsız görüntü sosyal medyada popüler olabiliyor. Biraz toplumsal kurallar ve farkındalıkla ilgili paylaşımlar artsa hayat bizim için çok daha kolay ve güzel olabilir...