Güncelleme Tarihi:
Yıllardır bilineni geçen yıl bu zamanlar başlayan müsilaj sorunu yüzümüze vurdu! Bu artık bir içdeniz olarak tüm sorumluluğu bizde olan ve onlarca canlıya ev sahipliği yapan Marmara Denizi’nin son feryadıydı. Neyse ki denizin sorunlarını çözmek için atılması gereken adımlar bir bir geliyor. Son güzel haberse Marmara’nın tamamının Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) statüsüne kavuşması...
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meriç Albay, bu kararı çok doğru buluyor. Marmara’nın yaklaşık 50-60 yıldır çok örselenen bir deniz olduğunun altını çizen Albay alınan kararların altını doldurmanın önemini hatırlatarak “Yapılması gereken şey çok net: Marmara’daki kirlilik yükünü azaltmak. Kolay bir iş değil ama artık Marmara’nın ÖÇK alanı olması bize ‘Bunu yapamazsınız, şu adımı atamazsanız çünkü ÖÇK’ya aykırı’ deme yetkisini veriyor. Kirlilik ve endüstriyel balıkçılık konusunda hassas davranırsak deniz kendini balıklarıyla birlikte 10 yılda toparlar” diyor.
Hayatını Marmara Denizi ve onun sorunlarına adayan, haftada birkaç kez dalarak denizaltını araştıran akademisyenlerden bir diğeriyse Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı... ÖÇK statüsünün az kullanılan ama oldukça nitelikli bir koruma yöntemi olduğunu belirten Sarı “Alınan karar her şeyden önce denizi korumak için hazırlanan eylem planının ciddiye alındığını gösteriyor. Sorun bugüne kadar bizim Marmara’yla kurduğumuz ilişkideydi. Artık bu da değişmeye başlıyor” diyor. Peki, bundan sonra neler olacak? Prof. Dr. Sarı adım adım anlatıyor:
Marmara Denizi’yle ilgili tüm icra, izin ve faaliyetler tek elde toplanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bünyesindeki Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’nda... Artık bütün izinler buradan çıkmak zorunda.
Koruma Eylem Planı’nın en önemli maddelerinden, kirliliğin azaltılması için daha önce deşarj şartları belirlenmişti. Yani artık atıkların daha iyi arıtılması konusunda tam istenen düzeyde olmasa dahi bir düzenleme var. Sıradaki denizin kıyısındaki bütün arıtma tesislerini ileri biyolojik arıtma için dönüştürmek olmalı. Kararname “Debisine bakılmaksızın hiçbir atık denize verilemez” diyor.
Marmara Denizi’nde balıkçılık kontrolsüz devam ediyor. Bir sonraki adım ÖÇK kurallarına uygun olarak ekosistem odaklı balıkçılığa geçmek...
‘UFUKTA MÜSİLAJ GÖRÜNMESE DE...’
Marmara Denizi’yle ilgili kararlar doğru ve yerinde olsa da kurulu bir sistemi değiştirip dönüştürmek zaman alacak. Prof. Dr. Mustafa Sarı insanların da hayatlarını değiştirmesi gerektiğini anlatıyor: “Çiftçiysek tarlamıza atacağımız tarım ilaçlarına dikkat etmek, evde atık yağımızı lavaboya dökmemek, doğaya zarar vermeyen deterjanları kullanmamak... Hepimizin yapabileceği bir şey var. Her hafta düzenli olarak dalıyor ve denizi araştırıyoruz. Müsilaj dipte parçalanmaya devam ediyor. Ufukta müsilaj görünmese de bu soruna neden olan etkenler aynen duruyor.”
KISA KISA
KAYSERİ’NİN RENKLİ KONUĞU
Sultan Sazlığı Milli Parkı, Kayseri’nin yanı başında, Erciyes Dağı’nın eteklerinde... Birçok canlı için sığınak niteliğinde. Yaklaşık 300 çeşit kuş türüne ev sahipliği yapan sazlığın geçen günlerde renkli bir misafiri vardı. Daha önce kaydı olmayan göçmen sazhorozu ilk defa burada görüldü. Nesli tehlike altındaki türler arasında olsa da son yıllarda sayısının arttığı gözlemleniyor.
ZEHİRSİZ SOFRALAR İÇİN...
Pestisitlere karşı mücadele eden Zehirsiz Sofralar Ağı; sağlık, çevre, ekolojik yaşam, tüketici hakları, doğa koruma, tarım, gıda ve benzeri alanlarda çalışan 23 sivil toplum örgütü ve inisiyatifin katılımıyla platforma dönüştü. Zehirsiz Sofralar Platformu insanı merkeze alan ve büyüme odaklı değil, gezegendeki yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliğini hedefleyen ilkelerle çalışmalarına devam edecek.