Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin bütün kıyılarını gezip denizkaplumbağalarını fotoğraflıyor, İstanbul Boğazı’nda Şahika Ercümen’le dalıp çevre kirliliğine dikkat çekiyor: yetmiyor, kutuplara giderek kutup ayılarının ve penguenlerin yaşadıklarını dünyaya anlatıyor. Şebnem Coşkun (38) bir fotomuhabiri. Ulusal ve uluslararası yarışmalardan kazandığı onlarca ödülü var. Coşkun’la geçen temmuzda düzenlenen MedFoto-Uluslararası Akdeniz Fotoğraf Yarışması’nda aldığı büyük ödül vesilesiyle buluşuyoruz. Doğa sevgisine ve fotoğrafçılığa dair koyu bir sohbete dalıyoruz.
◊ Fotoğrafa nasıl merak sardın? Bir ilham kaynağın var mıydı?
Merakım dedemden kaynaklanıyor. Önüme dünya haritasını koyardı, “Buraları sen de göreceksin, gezmen lazım” derdi. Bende bir gezme ve gördüklerimi belgeleme dürtüsü oluştu. Sonra Amerikalı fotoğraf sanatçısı Diane Arbus’un çalışmalarıyla tanıştım. Çevre örgütleriyle projeleri vardı, insanların görünmeyen yönlerine odaklanıyordu. Örneğin albino insanlarla çekimler yaptı. Çok etkilenmiştim. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim aldım. Şu anda da aynı bölümde yüksek lisans yapıyorum. 2008’den bu yana da Anadolu Ajansı’ndayım.
◊ Hayvan sevgin ve doğa tutkun da bu mesleği seçmende etkili oldu mu?
Tabii ki ama her genç fotomuhabiri gibi öncelikle savaş muhabirliğini istemiştim. Fakat 10-11 yıl önce dalmaya başlayınca sualtı dünyasına merak sardım. İlk dalışımda etrafımdaki güzellikleri gördüm. Ardından hemen bir poşete rastlayınca “Bir dakika” dedim, sonra da çevre projelerine başladım.
◊ Bugün fotoğrafların dünya basınında da kullanılıyor, değil mi?
Evet, BBC, The Guardian, Times, Geo Magazine, Nature, Independent gibi birçok yayın kullandı fotoğraflarımı. Tabii katıldığım festivaller ve yarışmalar sebebiyle de birçok yerde fotoğraflarım yayımlanıyor.
‘ALTI BİLİM SEFERİNE KATILDIM’
◊ Aldığın ödüllerden bahseder misin biraz?
Bu yıl temmuzda dördüncüsü düzenlenen İspanya’daki MedFoto-Uluslararası Akdeniz Fotoğraf Yarışması’nda ‘Yavru Deniz Kaplumbağalarının Kara Ölümü’ isimli fotoğrafla hem büyük ödülü hem de ‘Dünyanın Çöpü Akdeniz’de’ adlı fotoğrafla Koruma ve İklim Değişikliği kategorisinde ödül aldım.
◊ Belgesel filmlerin de ödül aldı değil mi?
Yönetmenliğini yaptığım, Türkiye’nin 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi ile 3. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma seferini konu edinen ‘Kutup Ayılarının Eriyen Dünyası’ isimli film Miami Kadın Film Festivali’nde En İyi Kısa Belgesel dalında ödüle layık görüldü. Aynı belgesel Toronto Bağımsız Kısa Film Yarışması’nda da En İyi Bağımsız Kısa Film ödülünü aldı. COVID-19 döneminde yaptığımız projelerden, Özge Elif Kızıl’la birlikte çektiğimiz ‘Deniz Kaplumbağaları: Kadim Denizcilerin Tehlikeli Yolculuğu’ belgeselinden de ödüller aldık.
◊ Kutuplarda düzenlenen bilim seferlerine katılıyorsun, biraz da onları anlatsana?
Antarktika’da üç, Arktik’te de üç bilim seferine katıldım. Üç yıldır her sene bir kuzey, bir güney olmak üzere toplam altı kez gittim. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda düzenlenen seferlerdi. Bu sene 8. Ulusal Antarktika Bilim Seferi ve 4. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi yapıldı. Burada Türk biliminsanlarının çalışmaları yürütülüyor. Aynı zamanda farklı ülkelerle işbirlikleri yapılıyor.
◊ Biliminsanları kutuplardaki değişimle ilgili neler söylüyorlar?
Birkaç örnekten bahsedebilirim. Horseshoe Adası’nın enlemi sebebiyle normalde o bölgede imparator pengueni daha önce görülmemiş. Çıktığımız seferde hocalarımız bir yavru imparator penguenine denk geldi. Orada görülmesinin çok şaşırtıcı olduğunu söylediler. Bu çok üzücüydü çünkü iklime adapte olmaya çalışıyor. Aynı şey kuzey kutbu için de geçerli. Biz bir koku yayıyoruz. Kutup ayıları da aç kaldıkları için bize kadar ulaşıyorlar. O kutup ayılarından biri gemiye çıkmaya çalıştı. Biri de ayağa kalktı ve bana el salladı. Bir yardım çığlığı gibiydi. Çaresizliklerini hissedebiliyorsunuz. Ayrıca buzullarda kayıplar var. İki sene önce çektiğim fotoğraflarla sonraki yıllardaki durumu karşılaştırdım. Kayıp o kadar belliydi ki. Bu sene Türkiye büyüklüğünde bir buzul kaybından bahsediliyordu.
‘ÇÖPTEN BİRBİRİMİZİ GÖREMİYORDUK’
◊ Serbest dalışçı, sporcumuz Şahika Ercümen’le birlikte İstanbul Boğazı’na daldınız. Çektiğiniz fotoğraflar plastik doluydu…
Pandemi dönemiydi. Şahika da o dönemde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) sualtı savunucusu oldu. Beraber bir dalış yaptık. Onlar aslında pandemi atıklarıydı. İstanbul’un birçok yerinde daldık. O günkü rüzgâr bütün çöpleri Ortaköy Camisi’nin önündeki denize getirmişti. Biz de oradaydık. Suya girdik, çöpten birbirimizi göremiyorduk.
◊ Fotoğrafçılıkta anı belgelemenin büyük bir etkisi var. Örneğin iklim krizinin etkilerini tüm dünyaya göstermiş oluyorsun. Bunun sorumluluğunu hissediyor musun?
Bence hâlâ bir fotoğraf dünyayı değiştirebilir. Festivaller ve yarışmalar aracılığıyla bu çevre fotoğraflarını daha çok insan görsün ve bir bilinç oluşsun istiyorum. Doğadaki bu mükemmel düzene saygı göstermek gerektiğini düşünüyorum ve bunun sorumluluğunu hissediyorum. Hayatı yaşama şeklim de böyle. Evde atık ayırıyorum, suyu asla plastik şişeyle almıyorum, geri dönüştürülmüş ürünler kullanıyorum. Zaten vejetaryenim. Bence bu bir yaşam biçimi olmak zorunda.
◊ Fotoğraf makinenin vizöründen görmek istediğin dünya nasıl bir dünya?
Doğanın içindeki o mükemmel uyumu görmek istiyorum hep. Bunun bozulduğuna tanık olmak da beni çok üzüyor.