Güncelleme Tarihi:
Sonunda dünyanın en pahalı çorbası olan ‘kırlangıç yuvası çorbası’nı içtim. Kısa bir Bangkok gezisi sırasında, oradaki dostlarımın da yardımıyla, bu efsanevi çorbanın tadına bakabildim.
Tadını anlatmadan önce, biraz bu çorbanın geçmişinden, lezzetinin sırrından, pahalı olmasının nedenlerinden bahsedelim. Yeryüzünde tam 80 çeşit kırlangıç var. Bu meşhur çorba, tropikal bölgelerdeki mağara kırlangıçlarının yuvalarından yapılıyor.
Çorbanın mucidi, Siyamlı (Bugünkü adıyla Tayland) Hao Yieng. 1750’de, bir mağaranın tavanından söküp aldığı yuvayı nasıl lezzetli bir çorbaya çevirdiğine dair fazla bilgi yok. Tek bildiğimiz, 1770’te Siyam kralının, Hao’ya kırlangıç yuvası ticareti için özel izin verdiği. Hao, bu ticaretten zengin olunca, kral yuva toplama işini devletin tekeline alıyor.
Konumuza dönersek, mağara kırlangıçları ailesinde yuva yapma işi erkek kısmının. Her nisan, tam üç yuva yapıyorlar. Bundan da kırlangıçların çokeşli olduğunu anlıyoruz. Yuva, erkek kuşun tükürüğüyle inşa ediliyor. Kuş, yosunların jelatinimsi maddelerini yedikten sonra tükürüyor. Bu karışım, salgı havayla temas edince sertleşiyor. Tükürük tükürük üstüne konarak yuva yapılıyor.
Paranın kokusunu alan insanoğlu neler yapmaz ki! Borneo’nun Kumai Adası’nda ilk kırlangıç yuvası çiftliği kuruluyor. Çiftlikteki binalar dört beş katlı, kibrit kutusu görünümünde. Duvarlarında sadece kırlangıçların girebileceği büyüklükte pencereler var. Mağaralardan toplanan kırlangıçlar, burada salınıp binaların tavanında yuva yapmaları sağlanıyor. Yavrular yuvadan ayrılınca da bunlar yerlerinden sökülüp, çorba yapılmak üzere pazarlanıyor.
Kumai Adası’nda yaşayan 20 bin yerli, sadece bu işle uğraşıyor. Kumai’deki refahı gören diğer komşu adalar da bu işe soyunmaya başlamışlar. Anlaşılan o ki yakın bir gelecekte ‘çiftlik yuvaları’ sayesinde çorba fiyatları düşecek.
Yuvalar, tel şehriyesi görünümünde. Önce yuvanın içindeki çöpler ve tüyler ayıklanıyor. Sonra ıslatılıp, yumuşaması bekleniyor. Daha sonra tel tel ayrılıp çorbası, yahnisi ve tatlısı yapılıyor. Bu yuva karışık garnitürlerde de kullanılıyor.
LEZZETİ DEĞİL İŞLEVİ
Benim çorba hikâyeme gelirsek... Kırlangıç yuvası çorbası içmek istediğimi söylediğim arkadaşlar beni lüks bir lokantaya götürdüler. Mönüye baktım, bir kâse çorbanın fiyatının 40 dolar olduğunu gördüm. Bunca yıldan beri peşinden koşuşturduğum çorbaya kavuşabilmek için tüm cüzdanımı boşaltabilirdim.
Çorba, mavi ejderha desenli bir kâsede geldi. Kokladım, tavuksuyu çorbayı andırıyordu. Aslında baskın bir kokusu yokmuş, içine konan malzemenin kokusunu alırmış. Benim çorbam tavuk konsomeyle yapılmıştı ve içinde küçük tavuk parçaları vardı. Bir ara bana paça çorbasını anımsattı. Onun gibi yapış yapıştı. İlk kaşıkta damağıma, paça suyunda pişmiş şehriye çorbası tadı sıvandı.
Kâsenin yarısına geldiğim halde hâlâ özel bir tat alamamıştım. Her muhallebicide içebileceğim şehriye çorbasından öte başka bir lezzet yakalayamadım. Dostlarım “Nasıl” diye sorduklarında, “Değişik” diyerek, her yöne çekilebilecek bir yanıt veriyordum.
Lokantadan çıkarken, kimseye söyleyemediğim bir düş kırıklığı içindeydim. ‘Uzakdoğu’nun havyarı’ diye tanımlanan bu çorba, bana neden sadece şehriye çorbasını andırmıştı acaba? Yoksa damağım artık lezzetleri algılamıyor muydu?
Sonra bu çorbanın neden bu kadar pahalı olduğunun sırrını çözdüm. Pahalılığın nedeni lezzeti değildi. İnanışa göre bu çorbayı içenler yaşlanmıyordu. Tende kırışıklıklar oluşmuyor; her yaşta gergin, parlak, pürüzsüz bir deri sahibi olunabiliyordu. Bağışıklık sistemi bu çorbayla birlikte zirvelere tırmanıyor, hiçbir hastalık insanın kapısını çalmıyordu. Astım hastaları bu çorba sayesinde rahatça nefes alıp verebiliyorlardı. Çorba akciğer kanserinin ilerlemesini de durduruyordu. Ayrıca, sindirim sistemini temizliyor, mide ve bağırsak hastalıklarını önlüyordu.
En önemli özelliğiyse cinsel gücü arttırmasıydı. Söylenene göre bu çorba, erkekleri bir boğaya çeviriyordu. Bu çorba sayesinde sperm kalitesi artıyor, doğan çocuklar daha sağlıklı ve akıllı oluyorlardı. Yani, Kırlangıç yuvası çorbası tam bir ‘ölümsüzlük iksiri’ydi.
İçtiğim çorbanın hiçbir faydasını gördüğümü söyleyemem. Belki uzun süreli bir çorba kürü yapmak gerekiyordur. Yazıyı bir uyarıyla bitirmek istiyorum: Aman bizim zavallı kırlangıçların yuvasını bozup, çorba yapmaya kalkmayın. Çünkü yerli yuvalardan çorba yapılmaz.