Güncelleme Tarihi:
Geçenlerde bana Twitter’dan bir mesaj geldi. Tam da “Koronayı atlattım. Artık eskisinden daha sosyal olayım” diye düşünürken hem de... Bahsettiğim mesaj, Tiyatro Pera’da henüz gösterime giren bir oyunla ilgiliydi. Adı ‘Eğer Bu Bir Oyun Olsaydı’. Oyuncularından Barış Çakmak’ı sosyal medyadan tanıyordum. Hep “Bir gün görüşelim” diye konuşuyorduk. Mesajı gelince hemen aradım, daha “N’aber” demeden “Orada olmak için ne yapacağım” dedim. Biraz kaba oldu ama heyecanıma verin.
KOMİK VE TRAJİK
Tiyatroya gitmeyeli iki yıldan fazla olmuştu. Oyunu izleyeceğim günün sabahında “İş bitse de artık gitsem” diye iç geçirdim sürekli. Nihayet iş bitti, çıktım yola. Şişli’ye vardım, beş-altı kişiye “Tiyatro Pera nerede” diye sordum. Hiçbiri bilmeyince biraz şaşırdım. “Ya kimse tiyatroya gitmiyor ya da ben yanlış yerdeyim” diye düşünürken yanıma biri geldi, “Yardım edebilir miyim” diye sordu. Sahnenin nerede olduğunu da biliyordu, “Abi, tam önünde duruyorsun” dedi. Meğer gelmişim. Komik ve trajik bir durum... Mekânın önünde durup soruyorum ve oradan geçenlerse “Bilmiyorum” diyor.
Neyse içeri girdim. Tanıdığım oyuncuların oyunlarına gidince oyundan çok, onların oyun öncesi hallerini merak ediyorum. Hem heyecanlı hem de sükûnetli oluyorlar. Hele o oyun, ilk kez oynanıyorsa heyecanlarını görmelisiniz, seslerinden bile anlaşılıyor. Özellikle de sahneye çıkmaya 15 dakika kala...
Işıklar söndü, tekrar yandı. İlk oyuncunun sahneye çıktığı an, en sevdiğim... ‘Eğer Bu Bir Oyun Olsaydı’, Bosna Hersek’te, savaş zamanında geçiyor. Zaten “Bu bir oyun olsaydı” diyerek başlıyorlar. Sanki orası bir tiyatro değil de, oyuncular orada bir anda seçilmiş gibi bir mizansen var. Bütün kostümler sahnede, yerde... Ortalık bir savaş alanı gibi... Oyuncular rol sıraları geldiğinde yerde duran kostümü giyip oyuna devam ediyor. Sunumu çok değişik. Ben çok zevk aldım.
Oyun bitimininde oyuncularla yine konuştum. Enerjileri son raddedeydi. Uzun bir hazırlık sonrasında bu anın zevkini ölçecek bir ölçü birimi yok. Seyirciler gider, ekip baş başa kalır; hayatlarının en güzel ve en özel anlarından biridir o an... Buna şahit olmak çok haz verici.
Ertesi sabah kalktığımda “Bir günüm oyun olsaydı nasıl oynardım” diye düşündüm. Oyun beni çok etkilemişti, hatta rüyamda gördüm. Resmen her oyuncunun yerine geçip oyunu oynamıştım. Size sorayım: Sabah kalktınız, elinize bir kâğıt verdiler. O kâğıda o güne ait her şey yazılmış... “Bugün hayatınız bu kâğıda yazıldığı gibi geçecek” dediler. Ne yapardınız? Ben ‘Kâğıdı göremeyince ne yapardım? Herhalde bütün günü ezberleyip oynardım’ diye düşünüp güldüm. Oynayan herkese sonsuz teşekkür...