Foto:ALPER ÖZKORKMAZ
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2018 15:03
“Suriye’de eşcinsel olmak bir suç, hapis cezası var. Allah’a şükrediyorum, iyi ki Türkiye’ye bu zamanda geldim. En azından burada hürriyet var” diyen Wissam, “Burada feminen görünen Suriyelilere iş yok” diyen Ayman Menen… İkisi de savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeli eşcinsel mülteciler… Ve birçok festivalde ödül alan ‘Mr. Gay Syria’nın yıldızları. Onlar anlattı: Yabancı bir ülkede hem eşcinsel hem mülteci olmak nasıl bir şey?
23 Temmuz 2016, İstanbul, Aksaray...
Suriyeli eşcinsel mülteci Muhammed Wisam Sankari’nin Türkiye’ye gelişinin üzerinden henüz bir yıl geçmişti. Ev arkadaşı Rayan’a göre son zamanlarda çok güvensizdi. Ne olduğunu sorduklarında onlara pek bir şey anlatmıyordu.
Beş ay önce Fatih civarında tehdit edilmiş, kaçırılmış ve tecavüze uğramıştı. O gün, yani 23 Temmuz’da ev arkadaşlarına 15-20 dakika sonra döneceğini söyleyip kapıya yöneldi. Onu vazgeçirmeye çalıştılar ama işe yaramadı, gitmekte ısrarcıydı. 20 dakika dolduğunda gelen giden olmadı. Ertesi sabah ya da hava karardığında da... Hiçbir haber yoktu. Cesedi iki gün sonra, Yenikapı’da bulunduğunda arkadaşları onu ancak pantolonundan teşhis edebildi. O kadar çok bıçak darbesi almıştı ki tanınmaz haldeydi. Kafası da taşla ezilmişti.
Wissam (solda), İstanbul’da bir plastik fabrikasında günde 12 saat çalışıp, ayda 850 lira kazanıyor, ancak 15 günde bir izin yapabiliyordu. Emeğinin sömürüldüğünü söylüyor. Ayman’sa biraz feminen görünenlerin bir işe giremediği görüşünde.Suriyeli eşcinseller dayanışma içindeBu cinayetten neredeyse iki yıl sonra, bu kez Taksim’de bir başka Suriyeli eşcinsel mülteci Wissam’ın (soyadının yazılmasını istemiyor) sözlü tacize ve fiziksel saldırıya maruz kaldığını, hatta Mecidiyeköy’de dayak yediğini duymak insanı hırpalıyor. Hemen yanında oturan Suriyeli avukat Ayman Menen’se, o an Wissam’ın anlattıklarını dinlerken uzaklara dalmaktan başka bir şey yapamıyor.
Üçümüzü bir araya getiren, Ayşe Toprak’ın filmi ‘Mr. Gay Syria.’
Konuya gelelim: Adını aynı adlı yarışmadan alan bir
film bu. Başkahramanları, uluslararası bir yarışma olan ‘Mr. Gay World’e temsilci göndermek için İstanbul’da ‘Mr. Gay Syria’ yarışmasını düzenleyen Mahmud Hassino. Diğeri ‘Mr. Gay Syria’ seçilen Suriyeli berber Hüseyin...
Gazeteci ve aktivist Hassino böyle bir organizasyonu yapmaya iki sene önce karar verdiğini anlatıyor. Amaç, filmde söylediği gibi “Suriyeli gay’ler IŞİD videolarında öldürülenlerden ibaret” algısını değiştirmek. Kardeşleri, annesi ve babasıyla Türkiye’ye gelen Hüseyin’se haftanın altı günü, şehir merkezinde çalışıyor ve yaşıyor. İzin gününde ailesinin evine gittiğinde ‘onların istediği kişi’ oluyor.
Filmden öğrendiğimiz bir şey: İstanbul’daki Suriyeli LGBTİ mülteciler, ‘Tea and Talk’ (Çay ve Sohbet) adlı bir grup sayesinde dayanışma içinde. Sırf derdi, hüznü değil; eğlenceyi ve neşeyi de bölüştükleri bu grubu avukat Ayman Menen kurmuş. Wissam, grubu Türkiye’ye geldikten sekiz ay sonra keşfetmiş: “Buraya geldiğimde bir eşcinsel olarak çok zorluk yaşadım. Kimse bana yardımcı olmadı. Tüm gay’ler gibi ‘Ben neden böyle oldum’ diye soruyordum. Bu gruba katıldıktan sonra kendimi buldum. Artık kim olduğumu biliyorum.” Eşcinsel olmayan Suriyeli mültecilerden pek destek görmediği, onların hayatında sadece iş arkadaşı olarak var olduklarını da anlatıyor, Wissam. “Arkadaşlarım sadece eşcinseller. Kendimi ancak böyle rahat hissediyorum çünkü ne istersem yapabiliyorum” diye de ekliyor.
O bir istisna! 43 yaşındaki Ayman Menen, ailesine eşcinsel olduğunu 20 sene önce söylemiş ve destek görmüş. O bir istisna. Bunu kendi söylüyor. O günleri “Çok yalnız hissediyordum” diyerek anlatıyor. Planlarında günün birinde mutlaka yurduna dönmek var: “Bir gün mutlaka
Suriye’ye dönüp, LGBTİ hakları için çalışacağım, homofobiyle savaşacağım.” Ayrıca, eşscinsel evliliğinin de yasal olmasını hayal ediyor.
Bugün, 1 Temmuz...
İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası’nın teması bu yıl Suriyeli eşcinsel mültecilerin sesini duymuşçasına, ‘sınır’ ve ‘mültecilerin karşılaştığı ayrımcılık ve hak ihlalleri’ olarak belirlendi. 2016 ve 2017’de yürüyüşe izin vermeyen İstanbul Valiliği bugünkü yürüyüşü de yasakladığını açıkladı. Ancak yine de LGBTİ örgütleri, herkesi 17.00’de Taksim’deki Onur Yürüyüşü’nde buluşmaya çağırıyor.
2015’teki o son izinli Onur Yürüyüşü’ne katılmış Wissam. “Çok güzel geçmişti, mutluydum” diyor. O gün, o farkında olmadan birisi fotoğrafını çekip Wissam’ın Suriye’deki ailesine göndermiş... Ailesinin tepkisi, “Bu sen misin” diye sormak olmuş. Önce “Hayır” dese de sonra kabul etmiş. Bir daha ne görüşmüşler ne de konuşmuşlar. Ona göre Türkiye ve Suriye’de eşcinsel olmak çok farklı şeyler: “Burada eşcinsel olmak normal” diyor ve ekliyor: “Onur Yürüyüşü bir lüks! Suriye’de eşcinsel olmak bir suç, hapis cezası var. Allah’a şükrediyorum, iyi ki Türkiye’ye bu zamanda geldim. En azından burada hürriyet var!”
Filmden...
‘Doğduğumdan beri bir maske takıyorum’
Mahmud Hassino: Yarışmaya neden katılmak istiyorsun? Cesaretten mi umutsuzluktan mı?
Hüseyin: “Umutsuzluk beni cesur yaptı” diyelim. Sorunların olduğunda, çaresiz kaldığında bir şey yapman lazım. Doğduğumdan beri bir maske takıyorum. Ama artık gerçek yüzümü göstermem lazım. Göstermezsem hep umutsuzluk içinde kalacağım.”
‘Baban seni zehirleyecek’
Hüseyin: “Annem aradı, ‘Baban çok kızgın, seninle konuşmak istiyor’ dedi. ‘Ne olabilir ki’ dedim. Anlamazdan geldim. Eğer eski haline dönmezsen baban seni öldürecek, seni zehirleyecek’ dedi. Babam eşcinsel olduğumu öğrendikten sonra ben kendi hayatımı yaşamak için ailemden ayrıldım, eşim de beni bırakıp aile evine döndü. Nasıl ki beni eşcinsel olarak kabul etmeyen toplumun kurbanı olduysam, eşim de aynı şekilde bir kurban oldu.”
‘Eşcinseller kurtuldu, sağ kaldı ve İstanbul’dalar!’
Suriyeli eşcinsel mültecileri İstanbul’un çatılarında fotoğraflayan Bradley Secker, projeyi şöyle anlatıyor: “Çatı, gay Suriyelilerin IŞİD tarafından atıldıkları yüksek yerleri temsil ediyor. Diğer yandan da olumlu mesaj veriyor. Çünkü eşcinseller kurtuldu, sağ kaldı ve İstanbul’dalar!”
‘Arapça bilseydim doğallığını yakalayamayacaktım’
Yönetmen Ayşe Toprak’ın aklında, filmin hikâyesini ilk kurguladığında sadece ‘Mr. Gay Syria’ yarışmasını takip etmek vardı. Hassino yarışma için adaylar bulacak, bu adaylardan birini seçecek, hep beraber Malta’ya gidilecek ve uluslararası kampanya başlayacaktı. Hassino da bu hikâyenin başkahramanı olacaktı. Ama bu kurgunun hiçbiri gerçekleşmedi. Filmin karakterlerini zaman içinde daha yakından tanımaya başladıkça, Toprak hikâyeyi ilginç kılanın bu yarışma olmadığını fark etti. Onun için çarpıcı olan, Hassino’nun aktivizminden çok Hüseyin’in aile dramı, etrafındaki arkadaş çevresi ve en yakın arkadaşı Omar’ın sevgilisine kavuşma çabaları oldu. Yapım ekibi Arapça bilmediğinden film çekimleri boyunca bir çevirmenle çalıştı. Ekipten kimsenin Arapça anlamaması kamerayı unutmalarını sağladı. Toprak, “Ara sıra bizden sıkıldıkları oldu, bu da varlığımızı tamamen görmezden gelmeleri demekti. Arapça bilseydim belki de bazı sahnelerin doğallığını yakalayamayacaktım. Bu şekilde kamera mümkün olduğunca gözlemci pozisyonda kalabildi” diyor. Çekimleri 2015 ortasından 2016 sonralarına kadar, İstanbul, Berlin ve Malta’da yapılan ‘Mr. Gay Syria’, Chicago Film Festivali ve ‘Paris Gay and Lesbian Film Festivali de dahil 12 festivalden ödül kazandı.