Güncelleme Tarihi:
Geçen hafta bir gün perdeleri bir açtık, dışarıda bir şölen var adeta... “Kar yağıyor” diye alkışlıyor, sevinç nidaları atıyoruz. Biz çocukken “Tatil yağıyor” derdik. Bu yıl tatile rastlasa da çocuklar yağan karın neşesiyle sevindiler. Çok geçmeden yol kenarındaki arabalar beyaza büründü, sonra da yollar... Saat geç olsa da kimseyi evde tutamadık. Kar altında yarım saat yürüdük. Arabaların üzerinden topladığımız karla kar topu oynadık. Hedefi vurdum mu bilmiyorum ama güzel olan kar topu oynamaktı sonuçta.
Ertesi sabah tam bir hayal kırıklığıyla uyandık. Belediye yolları temizlemek için bütün gece çalışmış, bizim kar topu yapacağımız karları tuzlamıştı. Bize sadece arabaların üstü kalmıştı. Ben de bir arabayı önüme siper alıp mahallelinin kar topu oyununa biraz katıldım. Asıl mücadeleyi son gün yaşadım ama... Sabah işe gitmek için evden çıkınca gece yağan karı bir önceki günkü karların üzerine yığan belediye ekiplerinin sürpriziyle karşılaştım. Aman tanrım, bir de ne göreyim! Kapının önünde bel hizasında bir kar yığını. Sağa dönüyorum, sola dönüyorum aynı. Ne tarafa gitsem yol yok, kaldırımdan öteye geçemiyoruz. Ama yolun ortası temiz, arabalar rahatça geçiyor. Keşke bir arabam olsaydı diye içimden geçirdim çünkü her şey arabalar için yapılmış! “Arabası olmayan ne yapacak” diye düşünerek kar yığınlarını takip ettim. Biri bir yol açmış olabilir mi diye yanlamasına yürüdüm fakat bu sefer de bir kardan adama takılıp üstüne düştüm. Neyse ki zemin yumuşaktı. “Pardon beyaz adam” diyerek kendimi toparladım.
Sonunda yola inecek bir geçit buldum ve yürümeye başladım. Tek şerit genişliğinde açılan yolda ben yürümeye çalıştıkça arkadan gelen sürücüler “Abi kaldırımdan yürüsen daha iyi olur” diyerek uyarıyorlardı. Fakat kaldırımlar kar doluydu. Bütün yayalar yoldan yürüyordu. ‘Belediye yayaları unutuyor, arabası olana hizmet ediyor’ diye düşünürken 35 dakika sonunda 250 metre ancak yürüyüp durağa gelmeyi başardım. Düşünün, 1 kilometre yürümüş olsaydım ne kadar sürerdi...
YAYA HAREKETİ GEREK
Sonunda otobüse binmeyi başardım ve Mecidiyeköy’e geldim. Fakat buraya kar yağmamış gibiydi. Her yeri temizlemişlerdi. ‘Nerede yaşıyorsanız yaşam kaliteniz oraya göre değişiyor’ diye düşündüm. Neden rahatsızlıklarımızı bildirme konusunda çekiniyorduk? O sabah işe gelen görme engelli sekiz arkadaşıma daha sordum. Aynı durumu onlar da yaşamıştı...
Kar yağmadığında bile yürüyemediğimiz kaldırım bu defa bizim için daha da zorlu bir hale gelmişti. Neyse ki bugünü de kırıksız atlattık. Ama bu topluma bir yaya hareketi de gerekiyor bence. Biz engelli çalışanlar, ağır kış şartları böyle birkaç gün değil de üç ay sürüyor olsaydı ne yapacaktık, hiç mi evden çıkamayacaktık?