Güncelleme Tarihi:
Her zaman kaderimden kaçmak istedim. Hepimiz önyargıların kurbanı değil miyiz? O yüzden kaçışa ihtiyacımız var. Kendimizi aşmaya, yalnızlığımızı yenmeye... Felsefe işte bu kaçışı sağlıyor bana... ” Bu melankolik cümleler, dünya jet sosyetesinin oyun bahçesi Monaco’nun prensesi Charlotte Casiraghi’ye ait. Şahsi servetlerinin 2 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen Grimaldi ailesinin en güzel üyesi, Prenses Caroline’in 31 yaşındaki kızı Charlotte, içindeki yaraları felsefeyle sarmaya çalışıyor. Sorbonne Üniversitesi’nde konu üzerine eğitim alan Casiraghi, bu işe kendini o kadar kaptırmış ki, Fransız Libération gazetesi yazarı hocası Robert Maggiori ile birlikte bir kitap piyasaya sürecek. Martta çıkacak kitabın adı ‘Archipel des Passions/Tutkuların Adası’. Kitap Maggiori ve Casiraghi’nin aşk, tutku, mutluluk, kıskançlık gibi kavramlar üzerine sohbetlerinden oluşuyor.
Kabul edelim: Gucci’nin yüzü olacak kadar güzel, elegan, milyarder prensesin kendini felsefeye adaması şüphesiz şaşırtıcı. Gelin görün ki ortada ‘bir dokun bin ah işit’ durumu var. Casiraghi için felsefe, bir nevi terapi: “Henüz dört yaşındayken, babam Stefano Casiraghi, bir yat yarışında hayatını kaybetti. Bu, içimde büyük bir boşluk oluşturdu. Kendimi her zaman yalnız hissettim. Özellikle ergenlik döneminde. Neyse ki annem sayesinde edebiyatla çok erken yaşta tanıştım. Ve düşünürler benim en yakın arkadaşım oldu. Baudelaire, Rimbaud ya da Sartre’ın cümlelerini okurken kendimi daha az yalnız hissettim. Felsefeyle kendimi aşabiliyorum.”
Kirpiler gibi olun!
Gelelim kitaba; bize özel olarak paylaşılan ilk bölümün adı ‘Aşk’. Ağır ve ağdalı cümlelerden süzülen altmetinlerden çıkan sonuç: Prenses de olsanız, aşkın ne olduğu konusunda kafa patlatmanız kaçınılmaz... İşte Casiraghi’nin saptamaları:
* Herkes ‘ruh ikizi’ne ulaşmayı saplantı haline getirdi. Ruh ikizi dediğimiz şey ne? Aynı parçalardan, aynı filmlerden zevk alıyoruz, aynı yerlerde tatil yapmaktan hoşlanıyoruz, düşüncelerimiz benzer. Bu benzerlikler bizi çekiyor. Ama aslında ruh ikizimizi bize benzediği için seviyoruz. Narsisistik bir durum: Bizden bir tane daha olması hoşumuza giden. Aslında sizi tamamlayan farklılıklarına rağmen sizi kendine çeken aşk çok daha gerçekçi. Bu da bir ikilemi
* Aşk mesafeyi sevmez: Gözden uzak olan gönülden de uzaktır. Arkadaşlıklar mesafeyi kaldırabilir ama aşk asla… Aşk fiziksel temas ister; dokunmak, sarılmak, birleşmek. Bunlar şart mı, değil. Platonik şekilde karşınızdakini sevebilirsiniz. Ama kavuşamanın verdiği acı bedeni sarsar.
* Kirpileri düşünün: Dondurucu rüzgârlara karşı ısınmak için eşlerine sokulurlar. Çok yaklaşırlarsa dikenleri birbirine saplanır. Uzaklaşırlarsa da üşürler. İşte bu iki acının arasında iyi bir mesafe var. İlişkilerde yakalanması gereken mesafe, tam da bu aslında...
* Boşuna beyaz atlı prensi beklemeyin: Evet, biri kalbinizi çalacak ama o ne bir prens ne de mükemmel. Âşık olduğunuz adamın beklentilerinizle hiçbir alakası olmadığını fark ettiğinizde şaşırmayın. Çünkü aşk böyle bir şey. Hesaplı kitaplı olmaz. Sevmek, birinin sahip olduğu değerlere göre puan veren bir şey değil. Bebek sahibi olmak istiyorsanız, yalnızlıktan sıkıldıysanız, talipleriniz arasında en iyisi oysa ya da benzer nedenler yüzünden birlikteyseniz, kusura bakmayın ; siz âşık değilsiniz.