Berrak Tüzünataç: İnsanlar prenses gibi davranmamı bekledi...

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Kasım 10, 2019 08:00

Delici mavi gözleri, çocuksu neşesi, kendine has tavırlarıyla alışılmışın dışında bir kadın o. Hayatımıza girdiği günden itibaren yeteneğinin yanı sıra ‘Türkiye’nin en seksi kadınları’ listelerine de adını yazdırdı, ‘vahşi güzel’ gibi lakaplarla anıldı. Ama onun açısından durum farklıydı; “Bunlar benim için hiçbir şey ifade etmiyor ve etmedi. Çünkü ben kendimi öyle hissetmiyorum. Görselimle de yeni barıştım” diye anlatıyor kendi cephesindeki vaziyeti. 35 yaşına girdiği bugünlerde ‘kendini büyüttüğünün’ altını çiziyor, “Artık eskisi kadar kırılgan değilim” diyor. Berrak Tüzünataç’la buluştuk; yeni projelerini, hayatını, aşkı ve kadın olmayı konuştuk.

Haberin Devamı

Geçenlerde 35 yaşına bastınız. Yaş 35, yolun yarısı; bu durum sizde neleri değiştirdi?
- 30 yaşımdan sonra başkalarının ne düşüneceğiyle ilgili korku ve kaygılarımdan kurtuldum. Bu da bana mesleğimle ilgili başka şeyler de yapabilme cesareti verdi. Mesela bir hikâye yazdım ve bunu arkadaşlarımla paylaşabilme cesaretini gösterdim. Hatta klip bile çektim.
 Ne klibi?
- Gaye Su Akyol’un ‘Ölü Bir Adama Âşık Oldum’ şarkısına klip çektim. Anlayacağın, son birkaç yıldır kendimi büyütmekle uğraştım.

Berrak Tüzünataç: İnsanlar prenses gibi davranmamı bekledi...

Şablonlara uyan
biri hiç olmadım
◊ Genç yaştan beri göz önünde büyümek zor muydu?
- Büyümek zaten zor. Bir de göz önünde büyümek... Toplumsal bir baskı ve yargılanma ihtimali işi iyice zorlaştırıyor. O yıllarda şimdiki gibi kadın hassasiyeti de yoktu. Tam tersi, kadının üstüne çok gidiliyordu. Basında kocaman yetişkinler, inanılmaz bir agresiflik ve keyifle üzerime geliyorlardı. Ben de bir kadın oyuncu olarak hayatımın bir döneminde bunların öznesi oldum. Ama artık eskisi kadar kırılgan değilim, kendimi daha sağlam hissediyorum. Özellikle sosyal medya sayesinde kendimi ifade etmek çok büyük bir avantaj.
◊ Peki böyle büyürken kaçırdığınız şeyler oldu mu?
- Hayatımın bir döneminde kendime “Ün, tanınmak falan gibi şeyler yokmuş gibi davran” dedim. Çok büyük bir baskıyla karşılaştım. Sonra tam tersini uyguladım, baktım ki bu defa da hayatımdan çalıyorum. Zamanla hepsinin dengesini kurmayı öğrendim. Şimdi geçmişe baktığımda bunlar iyi ki yaşanmış diyorum. Çünkü bu kadar mercek altında yaşarken kendinden kaçma lüksün olmuyor. Mecburen kendinle yüzleşiyor ve kendini dönüştürüyorsun. Kendinle barışıp kendini kabul etmen mükemmel bir şey.
◊ Sizin gibi güzel ve yetenekli bir kadın kendinde neyle küsüp sonra barışmış olabilir ki?
- Mesleğe başladığım yıllarda, eğer güzel bir kadınsanız bununla ilgili davranışlarınıza dair insanların kafalarında belli şablonlar ve beklentiler oluyordu. Ben ruhen o şablonlara uyan biri değildim ve hiç olmadım.
◊ Nasıl bir beklentiden bahsediyorsunuz?
- Mesela güzel bir paket var, açıyorsun ve sonra “Aa, içinden bu mu çıktı” diyorsun. Geçen bir arkadaş ortamında, benim kendi içimde ‘nerd’ (inek öğrenci) yaşayan ama görselimden dolayı hiç böyle adlandırılamayan biri olduğumu konuştuk. İnsanlar benden prenses gibi davranmamı bekledi. Ben prenses gibi davranamadım.
Şükürler olsun,
bu da bir şans
◊ “Prenses değilim” dediniz. İlk çıktığınız günden beri sizin için ‘vahşi güzel’ benzetmesi yapılıyor. Vahşi bir tarafınız var mı?
- Evet var, insanlara saldırıyorum Hakan (gülüyor). Saçla, göz rengiyle falan ilgili bir şey herhalde bu, bilemiyorum.
◊ Bu işe başladığınız günden itibaren hep ‘Türkiye’nin en seksi kadını’ anketlerinin zirvesindeki isimlerden oldunuz. Bu ne hissettirdi?
- Benim için hiçbir şey ifade etmiyor ve etmedi. Çünkü ben kendimi öyle hissetmiyorum. Kendi görselimle de yeni barıştım. Şimdilerde “Evet, bu söylenenler doğru sanırım, şükürler olsun, bu da bir şans” diyorum ve görselimi daha yeni takdir ediyorum. Sanırım bundan sonraki 5-10 yıl içinde bunun tadını daha çok çıkaracağım. Yine de bana “İnanılmaz güzel” diyeceklerine “İnanılmaz komik”, “Sohbeti çok iyi” falan dediklerinde daha mutlu oluyorum.
Berrak Tüzünataç: İnsanlar prenses gibi davranmamı bekledi...

Toplum tarafından öteki bulunanı savunmayı seviyorum
◊ Birçok dönem işinde oynadınız ve projeleriniz sayesinde şimdiye kadar adeta zamanda yolculuk yaptınız...
- Ama favorim 70’ler. Reenkarnasyon diye bir şey varsa herhalde ben Woodstock Festivali’nde falan öldüm, ruhum oralarda kaldı.
◊ Gerçekten güçlü bir tarih bilginiz oluştu mu?
- Yok canım, deli misin! Ama ben tarihi işleri hep izlemeyi seven biri oldum. Milletin yüzüne bakmadığı Avrupa tarihini anlatan yabancı dizileri bile çok severim. O yüzden Avrupa tarihine de Osmanlı tarihi kadar hâkimim.
◊ Bir yandan da bipolar veya lezbiyen gibi, toplumda ötekileştirilen karakterlere sık sık hayat verdiniz. Özel bir tercih miydi bu?
- Ben heyecanla çalışan bir makineyim. Karakterlerin tetiklediği bir oyuncuyum ve konfor alanımın dışında kalan işlerde olmayı önemsiyorum. Toplum tarafından öteki bulunanı anlatmaya çalışmayı, savunmayı da seviyorum. Öyle karakterlerle empati kurarak sonuna kadar savunmak beni çok heyecanlandırıyor.
Fikirleri olan
ama fikri takibi zayıf biriyim
◊ Son olarak Özge Özpirinçci, Hümeyra, Şebnem Bozoklu, Boran Kuzum, Engin Öztürk, Meriç Aral’ın rol aldığı ve şubat ayında vizyona girecek ‘Biz Öyleyiz’ isimli filmin hikâyesini yazdınız. Ne zaman başladı yazarlık maceranız?
- Ben hep fikirleri olan ama fikri takibi zayıf biriyim. Arkadaşlarım, “Berrak’ın yine heyecanlanacağımız ama sonu gelmeyecek bir fikri var” derlerdi. Bu sefer hayat bana yaratıcı bir dost grubu oluşturdu. Herkes kendinin en iyi olduğu şeyi yaptı ve filmi bitirdik. Senaryoyu da Caner (Özyurtlu) yazdı.
◊ Peki hikâyeyi yazmak mı yoksa oynamak mı daha zevkliymiş?
- Hikâyesini yazdığın bir işte oyunculuk yapmak çok eşssiz ve keyifliymiş. Çünkü başından sonuna her şeye hâkimsin.
Berrak Tüzünataç: İnsanlar prenses gibi davranmamı bekledi...

Çevremdeki bütün kadınlar
bir şekilde tacize uğramışlardır
◊ Hayattaki kırmızı çizgileriniz neler?
- Kişisel alanıma çok düşkünüm. Hayat yolculuğuma saygı duyulması benim için çok önemli. Bir yola çıktım, emek harcadım ve bir mesafe kat ettim. Bunu görmeyen insanla yakın ilişki kurmam.
◊ Peki sizce insanın hayattaki en büyük sınavı ne?
- Sahip olduğun gücü kendi çıkarına kullanmamayı başarmak. Bir çekirdek aile içinde bile, finansal sorumluluğu olan, en güçlü oluyor ve bunu kendi çıkarı için kullanıyor. Bu sınavdan çakmayanlar da zaten bütün insanlığın ilham kaynağı olarak hatırlanıyor; Gandi, Buda oluyor.
◊ Güç sizin için ne kadar önemli?
- Özellikle kendi başına, hayatını kazanan kadınlar için güç var olmak zorunda.
Güzel bir dönemden geçiyoruz
◊ Konu kadın olmaya gelmişken, hemen hemen her gün bir kadına şiddet haberiyle uyanıyoruz. Size ne hissettiriyor?
- İşte bu sefer de fiziksel olarak güçlü olan karşısındakini suiistimal ediyor. Çok uzun yıllar bir bedeli olmamasının sonucu olarak, bunu kendine hak gören büyük bir nüfus var. Şu an güzel bir dönemden geçiyoruz. Artık bunlar söyleniyor, konuşuluyor... Bunu itiraf eden kişinin değil de o şiddeti uygulayan kişinin utanması gerektiği biliniyor.
◊ Siz hiç fiziksel olarak şiddete maruz kaldınız mı?
- Sadece şunu söylemek istiyorum: Türlü verilerde, “10 kadından 7’si tacize, şiddete uğruyor” deniyor ya; ben o kalan üç kadını hiç tanımadım. Benim çevremdeki bütün kadınlar bir şekilde tacize uğramışlardır. Ya fiziksel ya da psikolojik..
◊ Peki iş hayatında?
- Bizim ‘mobbing’ diyebileceğimiz şeyler, dönem dönem basın tarafından uygulanıyor. Yoksa yaratıcı bir meslek yapıyoruz. Kadın ve erkek arasındaki algının bu topraklarda en üst seviyelerde olduğu bir ortamda çalışıyorum. Aynı zamanda setlerde yüzde 50 kadın, yüzde 50 erkek var. Kadınla erkek iletişim halinde olunca bu, erkeğe de iyi geliyor. Anlıyor ki o benim iş arkadaşım; o olmazsa ben olmam, ben olmazsam o olmaz. Ve bir denklik oluşuyor.

Haberin Devamı

Bizi itekleyen, yaşadığımız türlü travmalar ve acılar oluyor
◊ Hakkınızda bilinen en büyük yanlış ne?
- İzmirli olduğum.
◊ Nerelisiniz?
- Yalova’da doğdum. O dönem Yalova, İstanbul’a bağlıydı. Ne zaman ayrıldılar, ben de Yalovalı oldum.
◊ “İnsanın geçmişi geleceğini etkiler” derler. Sizin hayatınızı etkileyen aile içi travmalarınız oldu mu?
- Olmayanını bilmiyorum. Bu hayata öğrenmeye, gelişmeye, dönüşmeye gelmişiz. Maalesef iteklenmeden hiçbirimiz gelişmiyor, olmuyoruz. Bizi itekleyen de yaşadığımız türlü travmalar ve acılar oluyor.
◊ Anne ve babanız ayrı mıydı?
- Evet, ben 14 yaşımdayken ayrıldılar. Ben annemle kaldım.
◊ Bir kız kardeşiniz var. Üç kadın hayat zor muydu?
- Evet. Özellikle annem için. Çünkü evliliği süresince hayatın o tür mücadelelerini bilmiyordu. Hayata atılmak zorunda kaldı.
◊ Babanız?
- Hâlâ görüşüyorum.
Neden Berrocks?
◊ Sosyal medyada kullanıcı adınız ‘Berrocks’.
Hayatı rock’n roll yaşayan bir kadın mısınız?

Berrak Tüzünataç: İnsanlar prenses gibi davranmamı bekledi...

- Sence değil miyim? (Gülüyor) Aslında bunun hikâyesi şöyle: Çok küçükken, yazlıkta metal müzik dinleyen Merve diye bir arkadaşım vardı. O zamanlar ismi ‘rak’ ile bitenler, bunu ‘rock’ yaparak Blue Jean müzik dergisine mektuplar yazardı. Arkadaşım hep “Keşke benim adım da Berrak olsa, Berrock yapardım” derdi. O zamanlardan aklıma geldi,
öyle de kaldı.
Pavyona gittim
◊ ‘Kurşun’ dizisinde bir pavyon kadınını canlandırıyorsunuz. Daha önce hiç gitmiş miydiniz?
- Evet. Oradaki kadınlarla daha çok “Mutlu musunuz”, “Şartlar nasıl” diye sohbet etmişliğim vardı. Bu rol geldikten sonra da Blu Tv’deki ‘Pavyon’ belgeselini izledim.
◊ Şarkıları kendiniz söylüyorsunuz. Sesinizin güzel olduğu bilinen bir şey miydi?
- Sesimin güzel olduğu ben dahil kimse tarafından bilinmiyordu. Bana adeta 35 yaş hediyesi oldu. Canlandırdığım Gülce karakteri beni o kadar heyecanlandırdı ki... Böyle bir hikâye ve karakteri tecrübe etme fırsatını kaçıracak biri asla değilim! Daha önce başka oyuncular ses rengi kendilerine benzeyenlere şarkı söylettiler. Ama ben deliyim! Şarkı söyleme fikri başta beni korkuttuğu kadar heyecanlandırdı da ve şan dersleri almaya başladım.
Berrak Tüzünataç: İnsanlar prenses gibi davranmamı bekledi...

Yoğun olarak
aşkı yaşadım
◊ Yıllardır ekranda ve beyazperdede âşık kadınları canlandırdınız. Çözdünüz mü aşk meselesini?
- Aşkı değil de kendini çözüyorsun. Uzun birliktelikler insanın bir ilişkiden ne beklediğini anlamasına çok yardımcı oluyor.
◊ Sizin ilişkiden beklediğiniz neymiş?
- İki tarafın da birbirini olduğu gibi, yargılamadan kabul etmesinin, mutlak sevginin tek koşulu olduğunu gördüm.
◊ Çok âşık oldunuz mu?
- Çok kez âşık olmadım. Ama yoğun olarak aşkı yaşadım.
◊ Bu kadar güzel bir kadının kalbine girmenin sırrı nedir?
- Böyle bir formül benim adıma yok. Ama zekâ çok önemli. İletişimi çok kolaylaştırıyor. Bütün her şeyi de iletişimle çözüyor ya da derinleştirebiliyorsun. O yüzden zekâ, mizah ve özgüvene değer veriyorum.
◊ Şimdi âşık mısınız?
- Özel hayatım hakkında konuşmak istemiyorum.
Her şeyin
boyutu kadar,
avantajı ve
dezavantajı var
“Ünlü olmak belli yerlerde çok güzel bir avantaj, belli yerlerde dezavantaj. Bu, aslında birçok şey için geçerli. Her şeyin boyutu kadar, avantajı ve dezavantajı var. Mesela aşırı zekâ bile dezavantaja dönüşebilir. Çok zekiysen, kendinle denk ne kadar muhatabın olacak! Bir noktada sıkılırsın herhalde. Bir de ben bütün sevdiklerime kendi alanlarını veririm. Onları sıkmam, müdahale etmem. Aynı şekilde sıkılmamayı, bunaltılmamayı ve kendi alanıma girilmemesini beklerim. Çünkü bu hayatı ben de yaşadım, nasıl davranacağımı bilirim; karşımdakinin de bildiğini düşünürüm.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!