Güncelleme Tarihi:
Köpek dolaştırmak, köpekle yürümek uzaktan basit görünebilir. Oysa ciddi bir eğitim, bol pratik, zaman ve emek gerektirir. Kontrol ve hayvanın dikkati sizde olmalıdır. Size güvenmeli ve sizin lider olduğunuzu bilmelidir. Biz Turta’yla 4 yıldır beraberiz. Ben hâlâ lider oldum diyemiyorum. Belki de yapımda yok. Evet, yan yana çekiştirmeden yürüyebiliyoruz ama dikkati dağıldığında, mesela biri sevmeye, çağırmaya kalktığında o uyum birden kayboluyor. E, kendisi de hayli büyük ve güçlü. Kontrol etmek zor oluyor. Sonuçta ben hayvanı gırtlağından çekip sürüklemeye çalışan bir psikopat gibi görünüyorum. Gereksiz yere didişiyoruz, tadımız kaçıyor.
Dolayısıyla çok sempatik bir hayvan sahibi olduğumu söyleyemem. Elbette köpeğimle yürürken karşımdan gelen insanlara yol verip (bazen) tebessüm ediyorum. Ama köpeğime fazla ve gereksiz ilgi gösterilmesinden hoşlanmıyorum. Halbuki Turta benim tam tersim, herkese güler yüz, herkese mavi boncuk... Bir de gerçekten çok güzel, hele de gözleri... Benim gibi düşünen köpek sahipleri olduğunu bildiğimden, kendim ve onlar adına hayvanseverlerden birkaç ricam var...
Dik dik bakmayın
Öncelikle, hele de korkuyorsanız, karşıdan gelen köpeğe gözlerinizi dikip bakmayın. Çok sevimli olabilir ya da kendinizi korumak, kaçmanız gerekip gerekmediğini anlamak için hayvanı göz hapsinde tutma ihtiyacı hissedebilirsiniz. Ama köpekler bu dik bakışları genelde tehdit ya da meydan okuma olarak algılar, heyecanlanır ve size doğru yönelir.
Tasmalıysa çağırmayın
Geçenlerde kaldırımda yürüyoruz Turta’yla. Geniş bir cadde. Karşı kaldırımdaki taksi durağında bir beyefendi coşkuyla elini bacağına vurarak ‘Gel’ diye çağırdı Turta’yı. O da hemen bir heyecan, o yöne seyirtti. Bu arada Turta 46, ben 49 kiloyum. Beyefendiye doğru sürükleniyorum ben de. Ezileceğiz arabaların arasında. Zor zapt ettim hayvanı. Seslendim “Beyefendi ne yapıyorsunuz” diye... “Tasmanın diğer ucunda ben varım, görmüyor musunuz? İkimiz beraber koşup kucağınıza mı atlayalım?” Güldü anlamamış gibi. Belki de anlamadı gerçekten.
Bir keresinde de pandemi zamanı, sokak boş, sakin sakin yürüyoruz. Sesler geliyor arkadan, öpücük sesi gibi. Turta’da bir heyecan... Neredeyse 15-20 metre arkada bir kadın, yanında da küçük bir kız çocuğu. O mesafeden bağırıyor. “Güzel kız, güzel kız, dön de bir yüzünü göreyim” diye. Haydaa! “Hanımefendi, biri çocuğunuza böyle seslense ne yaparsınız” diye sordum. Cevap veremedi.
İzin almadan sevmeyin
Bu bence en önemli kurallardan biri. Bir kere hayvan sevilmekten hoşlanmıyor olabilir ya da o şekilde dokunulmayı sevmiyordur, tanımıyorsunuz. Sizin iyi niyetli hamleniz hayvanın veya sizin aleyhinize bir sonuç doğurabilir. Bir de mesela ben de, her hayvanlı insan gibi köpeğimi öpüyorum, yatağıma alıyorum, ona sarılıyorum. Nereden bileyim köpeğimi okşayan insanın eli temiz mi pis mi... Ya da hasta mı mesela? Sonra ne oluyor? Eve gelince hayvanı sirkeli sularla silmek durumunda kalıyorum. O yüzden lütfen izin almadan sevmeyin.
Ve ne olur öpmeyin
Bu en dayanamadığım şey diyebilirim. Geçenlerde bir komşumla apartmanın kapısında karşılaştık. Turta hemen sevindi, kuyruk sallıyor... Eğildi, öpecek Turta’yı. Dedim “Öpmeyin lütfen”, niye der gibi baktı. “Ben de öpüyorum çünkü” diye açıkladım. Neden alakasız bir insanla dudaklarımız başka bir platformda buluşsun ki!
Tabii öpmenin bazen de öpen için antipatik sonuçları olabiliyor. Gene yakın zaman önce köpek sahibi mahalle sakinlerimizden biri bizi görünce koşarak yanımıza gelip Turta’ya sarıldı ve benim daha “Aman sakın” dememe kalmadan Turta’yı dudaklarından öpüverdi. Oysa iki dakika önce sevgili köpeğim yerde bulduğu bir kakayı ağzına atıvermişti (yapıyorlar arada, bu bir gerçek!). Diyemedim tabii kadına...