Güncelleme Tarihi:
Enkaz altındaki Azize Çelik’le yaptığı telefon görüşmesi onu Elazığ depreminin sembollerinden biri yaptı. O anların görüntüleri internette yayılınca Emine Kuştepe milyonların kahramanı oldu. Geçen hafta hâlâ Elazığ’da görevde olan Kuştepe’nin yanına gittik. Cengiz Semercioğlu’nun salı günü Kelebek’teki köşesinde yazdığı gibi onun hayat enerjisini gördükten sonra enkaz altındaki Azize Çelik’i hayata bağlaması insanı hiç şaşırtmıyor.
Elazığ sokaklarına ağır bir sessizlik hâkim. Ama insanların gözlerinde onlar için ayağa kalkan Türkiye’nin verdiği güç var. Neredeyse her köşe başında ülkenin dört bir yanından gelen yardım kamyonları duruyor. 595 bin 638 nüfuslu Elazığ’a gönderilen yardımları görünce insan gözyaşlarına hâkim olamıyor. Depolar ağzına kadar dolu.
Barış Pınarı Harekâtı’nda da görev almış
Enkaz altından çıkarılan yaralıların kaldığı Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde Kuştepe’yle buluşuyoruz. Bıkmadan usanmadan tüm tebriklere aynı cevabı veriyor: “Benim önemim yok. Ben sizlerin, tüm Türkiye’nin vücut bulmuş haliydim. Siz de yapabilirsiniz!”
Hastaneden çıkıp beş binanın yıkıldığı Mustafapaşa Mahallesi’ne gidiyoruz. Enkazda gördüğümüz bir yemeni bizi o güne götürüyor...
O gün UMKE gönüllüleri enkaz başında nöbet usulü çalışıyordu. Kuştepe, Azize’yle telefonda konuştuktan sonra enkaza girip çıktı ve görev süresi bitti. Ekibin dinlenmeye çekilmesi gerekiyordu. Ama o gitmedi. Azize ve diğerleri enkaz altından çıkana kadar bekledi. Bir yandan ilk kurtarılan Hatun Teyze’nin kızı Fatma Yağış’ın kusması için sırtını sıvazlarken bir yandan da elinde bir yemeni tutuyordu. Nedenini soruyorum; “Bacağımda birkaç tane daha yemeni bağlıydı. Kadınların çıktıklarında ihtiyaç duyacaklarını düşündüm. Enkazda gördüklerimi çıkarıp bacağıma bağladım”. O adrenalinle bu ayrıntıyı düşünebilmesine şaşırıyorum ancak Kuştepe’nin daha önce birçok depremde ve Barış Pınarı Harekâtı’nda görev aldığını öğreniyorum. Havan toplarının altında Mehmetçik’in yeleğini de dikmiş, yemek de pişirmiş. Zaten kendisi ATT (Acil Tıp Teknisyeni) personeli. Adıyaman’da ambulansta çalışıyor.
Kuştepe’nin gerçek bir kahramana dönüştüğünü beraber enkazların arasında gezerken iyice anlıyorum. Çoğu kişi ona “Azize” diye sesleniyor. Sarılanlar, teşekkür edenler, ağlayanlar... Bir de herkesin ağzında o meşhur Kürtçe kelime; ‘holti’. Yani, ‘teyze’...
Depremden sonra Google’da ‘Elazığ Kürt mü’ sorusunun çokça aratılması sosyal medyada tartışılırken Kuştepe o sıralarda Azize’ye telefonda, “‘Holti’ de Azize, komşun cevap veriyor mu” diyordu. Kuştepe, hiç Kürtçe bilmeyen Azize’yle hiç Türkçe anlamayan yaşlı komşusunun arasında adeta bir hayat köprüsü kurdu.
“Evladımı canlı bulmuş gibi hissettim”
Deprem gecesini bir de ben soruyorum, aynı heyecanla anlatıyor. Çocuklarının sesini duymadan yola çıkışı ve babasına söylediği o cümle benim de yüreğime kazanıyor: “Ben Elazığ’a gidiyorum, insanların bize ihtiyacı var. Çocuklarım çocuklarındır, sana emanetler!” Emine bu lafı boşa söylemediğini küçücük bir delikten enkaza girerek ispatladı. “İki çocuğunuz varken hiç tereddüt etmediniz mi” diye soruyorum. Gözleri doluyor ve ağzından şu sözler dökülüyor: “Birçok UMKE gönüllüsü çoluğunu çocuğunu bırakıp göreve geldi. Hepimiz fay hattı üzerinde yaşıyoruz. Bir gün aynı şey benim başıma geldiğinde eminim onlar da benim çocuklarımı kurtaracak.”
Enkaza girdiği anları dinlemek için sözü ona bırakıyorum: “Aşağıya inebilmek için çok dua ettim. Askerler ve AFAD gönüllüleri önce benim girmemi istemedi. ‘Abi, n’olur burayı kaz, içine beni koy. Yalvarıyorum o çocuğun yanına beni indir’ dedim. Önce, ‘Boyun uzun’ dediler, üzerimdeki montu, yeleği çıkardım, ‘Zayıfım ben’ dedim. Delik o kadar küçüktü ki ikna oldular. Daracık bir alandan Azize’nin oğluna ulaştım. Aşağıdakiler biz onlara ulaşana kadar elleriyle epey çalışma yapmışlar. Muhammed hariç herkes haraket edebilir durumdaydı. Onun parmakları betonla kanepe arasına sıkışmıştı. Bana ses verdiğinde evladımı canlı bulmuş gibi hissettim. Heyecandan ellerim titriyordu, ağzıma giren toprak ve havasızlık yüzünden zorluk yaşıyordum. Muhammed heyecanımı anlamış olsa gerek beni motive etmek için, “Hiç ağrım yok abla, merak etme” dedi. Ben de, “Yukarı çıkıyorum, birazdan seni çıkaracağız, korkma” dedim. İlk birkaç denemede çıkamadım. Bir an orada kalacağımı düşündüm. Son bir denemeyle kendimi dışarı attım. Kurtarma ekiplerine, ‘Bu çocuk parmaksız yaşar ama oradaki bir moloz kafasına düşerse onu hayata döndüremeyebiliriz’ diyerek pozisyonu hakkında bilgi verdim.”
Bu anlardan sonra yaşananlar herkese derin bir ‘oh’ çektiriyor. Azize Çelik, oğlu, kocası ve apartmandaki diğer komşuları enkazdan tek tek çıkarılıyor.
Kuştepe birkaç gün içinde Adıyaman’a, ailesinin yanına dönecek. Size iletmemizi istediği bir mesajı var: “Sağlık personeli olmayan kişiler UMKE olamıyor ama depremde ve deprem sonrasında ne yapmanız gerektiğini öğrenmek için UMKE olmaya gerek yok. Ben Emine Kuştepe olarak tek başıma hiçbir şey yapmadım. Basın beni ön plana çıkardı ama orada çalışan AFAD, arama kurtarma ekipleri, askerler, diğer UMKE görevlileri, ambulans çalışanları ve siviller vardı. Öğreneceğiniz bilgilerle siz de birilerinin hayatını kurtarabilirsiniz. Yaşanan bu vahim olayda tek yürek olan Türkiye’ye sonsuz teşekkür ediyorum.”
‘Telefonu o kadına ver’
◊ Biz Azize Çelik’le yaptığınız konuşmayı dinledik ama onun size ne cevap verdiğini hiç duyamadık, ne diyordu?
Azize telefonunun alarmını sabah ezanı saatine göre kurup uyumuş. Depremden sonra sabah ezanında Azize’nin alarmı çalınca yanan ekran ışığıyla telefonunu bulabilmiş. Şebeke çekince de abisini aramış. Biz de o sırada Azize’nin hemen önünde olan Hatun Teyze ve çocuklarıyla konuşuyorduk. Azize benim sesimi duyunca abisine, “Telefonu o kadına ver” demiş. Telefonu ben aldım, Azize önce çok heyecanlıydı, sürekli, “Oğlum, kocam” diyor; beni dinlemiyordu. “Azize canım, dinle beni, sen annesin. Sen bizim oradaki elimiz kolumuzsun, lütfen bize yardım et. Sen içerdeki herkesin annesisin” diyerek onu sakinleştirdim. Azize annelikten güç aldı ve ona söylediğim Kürtçe kelimeleri çok güzel telaffuz ederek sadece Kürtçe konuşabilen yaşlı komşusunun hayatta kalmasını sağladı. Bana sürekli onlar hakkında bilgi verdi. Direktiflerime uyarak içerdeki sekiz kişinin uyumamasını sağladı.
◊ Azize Çelik’i yoğun bakımda ziyaret ettin, neler yaşandı ilk buluşmada?
Tabii ki çok duygusal bir andı. Onu hayatta ve sağlam görmek benim için tarif edilemeyecek bir duygu. Biraz o anlardan bahsettik. Ben Azize’ye, “Herkese seslen, kimse uyumasın” demiştim. O andan sonra oğluna devamlı “Ayağınla babanı dürt, uyandır onu” demiş. Sonra kocasından da ses almışlar.
Ekip arkadaşı anlatıyor...
Ekip arkadaşı Zeynel Erdoğan, Kuştepe’yi şu sözlerle anlatıyor: “Emine’nin Azize’yi sakinleştirmesi ve ona annelik üzerinden empati kurdurtmasına ekip arkadaşları olarak hiç şaşırmadık. Ambulansa aldığımız hastaların tıbbi yardımın yanı sıra psikolojik desteğe de ihtiyacı olduğunu düşünür. Hastayla hemen iletişim kurar ve ikna kabiliyetiyle hastayı sakinleştirir. İş anında serttir, hata yapmamızı kabul etmez ve çekinmeden azarlar. Çok disiplinlidir. İş dışındaysa hepimize ablalık yapar, herkesin derdine koşar.”